Ateş almak devrine dönmüşüz de haberimiz yok. Evet evet, hani şu eskilerin “ateş almaya mı geldin?” dedikleri…


5 dakika


Şu sıcak yaz günlerinde ateş almaktan ziyade ateş püskürmekten bahsetmek belki havalara daha çok uyacaktı. Biz garip dünyalılar, hiç bir şeyden memnun olmuyoruz canım. Aman soğuklar bitmedi, ah cemreler düştü ama bahar gelmedi. Yaz da nerede kaldı canım derken; şimdi sıcak da çok sıcak oldu derdindeyiz ?

Sıcaklara selam verip, kendini “nefes aldırmaz” ? halde hissettirmemesini, kibarca rica ederek sözü hemen çevirmiş olayım.

Ateş Almak deyimi…

Rivayet odur ki, zaman çoook eski zamanlarmış. Öyle çakmaktı kibritti gibi tutuşturucuların belki nadir, belki de olmadığı kadar eski zamanlar…

Ateş Almak (2)

E malum közdeki kahveden, sobadaki oduna, taş fırındaki yemekten, güğümde kaynaması lazım gelen suya kadar, ateş her yerde lazım.

İnsanlık hali, evde ateş olmayınca, derdin dermanı da komşularda aranırmış.


Ah komşular…

Bir nefes ötendeki komşular, bir adım ötende, her an ulaşabileceğin, canım komşular… O zamanlar şimdiki zamanlar gibi değil tabi… Komşuluk güzelliklerini belki en son benim dönemim yaşadı, ne yazık. Oysa komşu dediğin, komşunun külüne bile muhtaç değil miydi?

Ateş bittiğinde ne olacak peki?

İşte böyle, teknolojinin insanlığın önüne geçemediği zamanlarda, hemen komşuya koşulurmuş. Ateş küreğine konulan bir parça ateş sönmeden de, alelacele eve geri dönülürmüş.

Ateş Almak (1)

İşte sohbete vakit olmadan yapılan bu kısa ziyaretin adına Ateş Almaya Gelmek adını vermişler. Söz konusu mesele, evin ateşi gibi mühim bir mesele olduğu için de; komşular yapılamayan sohbete hiç darılmazlarmış.

Biraz Daha Kalsaydın

Şimdilerde biraz da sitem olarak kullanılıyor bu deyim. “Çok acelecisin” demek için, “çok az kaldın, hemen gidiyorsun” demek için; gönül koymak anlamında kullanılıyor.

“Az daha kal, biraz daha vakit geçirelim”

Çünkü herkes biraz daha azalmış hissediyor kendini. Belki de gevşetilen salgın tedbirleri ile, tüm o sıkıntılı zamanların eksikliği kapatılsın istiyor. Bir arada olmayı özlediğimizden, gerisinin yalnızlık olduğunu düşünüyoruz belki. Çünkü öğrendik; eksik olmaz, yalnız olmaz.

Sözün Sonu

Sürekli, ve telaşlı bir acelemiz var doğru. Evet maalesef acelemiz var. Ve ne kadar oturursak oturalım, o ateşi sönmeden eve götürmek gibi önemli bir derdimiz var.

Hayatın bu kadar ateş pahası olduğu bu dönemde, küreğimizdeki ateşi söndürmemeye gayret ediyoruz.

Ama bu demek değil ki, o sohbeti telvesinden de muhteşem dostları özlemiyoruz… Biraz çekiştirme, bol hasret, keyifli sohbetler, ve bazen sadece konuşmak ya da dinlemek istediğimiz o dost saatlerine kimin ihtiyacı yok ki.

O külüne muhtaç olunan insanlara ihtiyacımız var belki de… Belki de çayın altını her daim hazır tutarken, Acelemizin sebebini bilecek, bize sitem değil, ateş için güç verecek olanlara…


Ateşle derdinizin; kırk yıllık kahve olduğu zamanlarınız olsun. Sohbetleriniz ziyade, keyfiniz ise şahane…

☕?‍♀️


Büyük İstanbul Tarihi – İstanbul’da Yaşama Kültürü, Eski İnsanlar, Eski Evler…


Like it? Share with your friends!

ilknur.tv

Efdal ve İlker'in annesi, Kerim'in kıymetlisi 1998 yılından bu yana "Kurumsal Hayat"ta yönetiyor ve organize ediyor. Sosyal Farkındalık ve Sorumluluk için, her alanda, "sanatla" çaba sarf ettiğini düşünüp; BiRiKiYOR

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments