“Ayna söyle bana” diye başlıyordu masaldaki cadı kraliçe kendi kendine söylenmeye. Hem hesap soruyordu o sırlı camdan, hem de kendiyle hesaplaşıyordu sanki.

Bu haftaya giriş yaparken bizde bakalım mı o büyülü cama? Ya da o camın ardında gördüğümüz gerçeklere biraz hesap soralım mı birlikte?

Bazen vitrinlerin camlarına bakarak görmeye çalışırız kendimizi, bazen alelacele bir tuvalette koşturarak bakarız aksimize. Bazen gümüşlü çerçevenin içinde sevgiliye hediye olur ayna. Derin derin manalar taşır sırlı cam. Bazen de kendimiz yansıtırız bir başkasını, bir başkası bizi… Sürer gider aynanın hikayesi böylece.

Benim gözümden

Yıllar yıllar önce daha henüz çiçeği burnunda bir genç kızken bu kadar çok bakmazdım aynalara. Hızlı hızlı makyajımı yapar, çekilirdim karşısından. Çünkü hep acelem vardı ve hayat beni beklemeyecekti. Yani ben öyle sanıyordum o zamanlar. Şimdiyse o ardından koşturup durduğum hayatın yüzümde yarattığı değişikliğe bakmak hatta şaşmak için bakıyorum ona.

Haa bir de en çok kendimi iyi hissetmem gereken zamanlarda bakardım gençken. Güçlü, güzel, başarılı, hırslı görmek için karşısına geçerdim. Masaldaki cadı gibi değilse de şöyle kurardım cümlelerimi; “Ben dünyanın en güzeliyim, en şahanesiyim. Baksana bir kendine muhteşemsin.” Henüz kendi kendime gaz verdiğim bu cümlelerin bir olumlama olduğunu bile bilmiyordum tabii o zamanlar. Halbuki bu bir teknikmiş. Aynaya bir bakış attıktan sonra bu tekniği de anlatacağım elbette.

Varoluştan bu yana ayna…

Düşünsenize karşımızdaki insanı, etrafımızı, gökyüzünü, çiçekleri, ağaçları bütün detaylarıyla görebiliyorken kendimizi, yüzümüzü bilmediğimiz zamanları. “Kaşım neye benziyor, karşımdakinin dudakları gibi mi dudaklarım, ya gözlerim ne renk?” Kendimizi görmüyoruz.

Ve şimdi kendi aksini ilk kez gören insan olduğunuzu hayal etsenize. Ne çok şaşardınız, kim bilir. Ben çok şaşırırdım kesin.

Ayna (2)

İşte ayna böyle doğmuş olmalı. Önce insan suda ya da parlak bir yüzeyde aksini gördü ve detayları merak etti. Sonra nasıl daha iyi görürümün peşine düştü. Ve bizim topraklarımızda Anadolu’da buldular ilkini. Arkeolog James Melleart Çatalhöyük’te buldu bilinen en eskisini. Milattan önce 6. yüzyıldan geliyordu. Volkanik patlamalar sonucu oluşan lavın soğumasıyla meydana obsidiyen taşıydı. Diğer adı da volkan camı. Sonra Venedikliler aldı bambaşka bir teknikle bir üst seviyede yorumladı. Sonra biçim biçim, şekil şekil, kah duvarlarda kah bilimde, kah sanatta kullandı insanoğlu.

Ne kadar da gizemli!

Önce taşları parlattılar, cilaladılar. Ne kadar değerliyse maden o kadar zenginlik işareti oldu. Hatta sahip olmak bile bir prestij konusuydu. Sonra camlardan üretmeye başladılar, arkası bir metal katmanıyla kaplanmıştı. Bu metal katmanın adı SIR.

Bir camı alıyorsunuz arkasında sırdan bir kaplama var ve sizi gösteriyor. Ve belki de arkası size ait bambaşka sırlarla dolu. Aynadaki aksinizle hesaplaşmaya hazır mısınız gerçekten?

Sadece başkalarının gözlerinden tanımaya çalışırken kendimizi, şimdi bir efsunlu camın içinde kendimizi bulmak, arayıp çıkarmak kolay mı?

Bir de ayna olmak var karşındakine.

Bir başka açıdan bakarsak – ki bizden çok öncelerde bazı dervişler, bilim adamları, gönül dostları kafa yormuşlar bu işe- insan da insanın aynası değil midir? Daha derin manada baktığımızda o sırlı camın arkasındaki sırları açığa çıkaran da karşındaki insan. Ya da sen onun sırlarını bulup serersin gözler önüne. Sonra enerjiler karışır, sırların çözümleri yolunu arar insan. Cüneyt Gültakın‘ın Aynalı Oda‘sındaki Kendini Bilme derslerinden bir pencere açmış gibi hissettim ama hepimiz aslında zaten bunun için gelmedik mi dünyaya: Kendimizi Bulmak!

Tabii psikolojide bu tabirin anlamı başka. Duygularımızı özellikle de çözümediğimiz, içinden çıkamadığımız sorunları başkalarına yansıtma ihtiyacı duyarız zaman zaman. Ama doğru netlikte, doğru saydamlıkta, doğru ışıkta olmazsa bu yansıtma iş çatışmaya döner aslında. O yüzden ayna olmak psikolojide de önemli.

Şarkılarda da yer bulur kendine.

Masallarda geçer de şarkılarda geçmez olur mu hiç? Ne güzel şarkılar vardır kulağımızdan hiç silinmeyen.

Arkası kuşlu ayna…

Cem Karaca’nın en sevdiğim şarkılarından birisidir Tamirci Çırağı. Sözü ve müziği Cem Karaca’ya aittir ve şarkının sözlerinde şöyle geçer o büyülü cam.

“Ustama dedim ki bugün giymeyim tulumları

Arkası kuşlu aynamda taradım saclarımı

Gelecekti bugün geri arabayı almaya

O romandaki hayali belki gercek yapmaya”

Kimileri arkası puslu diye anlasa ya da yorumlasa da pus arkada olmaz ki, önünde olur zaten. Sis perdesi gibi gelir engeller görüntünüzü. Buradaki ayna sizce de bir umudu yansıtmıyor mu?

Gelin Zuhal Olcay’a kulak verelim.

Hüznüm sizde görünür

Saçım beyaz örülür

Yaşarken de ölünür

diyor güzel ses Aynalar‘da. Bu sözlerde de nasıl bir dibe vuruş var. Şarkılardaki yansımalarınıza da bir bakın bakalım, sizin aksiniz ne diyor size?

Ayna Tekniği

Yaşamınızı daha iyi bir hale getirmek için sihirli bir teknik anlatacağım size. Tek ihtiyacınız olansa bir adet ayna tabii ki.

Benim gençken zaman zaman bilmeyerek yaptığım şey aslında pek de faydalı bir teknikmiş. Bu çalışmayı yaparken karşınızda gördüğünüz kendinize hem de gözlerinizin içine gülümseyerek bakmalısınız.

Ayna (1)

Öyle bir bakın ve öyle bir gülümseyin ki kendinize, onu ne kadar çok sevdiğinizi hissetsin yansımanız. Ve derin bir nefes alarak, yazdığınız olumlama cümlelerini söyleyin o büyülü camda gördüğünüz kendinize. Öyle inanarak söyleyin ki o da inansın. Kendinizi geçmiş için affedin, kendinize olan güveninizi tazeleyin. Teşekkür edin, inanın. İsteklerinizi sanki yaşıyormuşcasına öyle bir sıralayın ki zaten öyleymiş gibi zannetsin aynadaki aksiniz de.

Tabii ki bu işin uzmanları bu tarz çalışmaları mutlaka 21 gün yapmamızı öneriyor. Yapın bakalım, denemesi bedava. Kendimizi daha iyi hissedeceksek neden denemeyelim ki!

Bir bakıp gelin, bakalım.

Bu kadar anlattık, şarkılar dinledik. Bir koşu bakıp geldiniz mi aynaya? Hadi bir bakın. Söyleyin şimdi ne gördüğünüzü kendinize.

Aynı mısınız? Yoksa bambaşka biri mi var karşınızda? Esas soru bu.

Ve unutmayın, aynadakini ne kadar severseniz başkaları da o kadar sever sizi. Siz ne kadar güvenirseniz ona, başkaları da o kadar inanır. Kendinizle nasıl geçinirseniz, başkalarıyla ilişkileriniz de öyle olur.

Sözün özü kavga etmeyi bırakın, sevin kendinizi.

#aynaayna #arkasıkuşluayna #aynalar #aynadakiakis #aynadakisen


Like it? Share with your friends!

Figen DEMİRTAŞ
Sayılardan ve ünvanlarından sıyrılmış bir emekçi. Hayatın her daim öğrencisi. Kadın, anne ve yazmaya sevdalı bir hayalperest.

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments