Çabalamak kavramı her şeyde olduğu gibi Kendini Bilme çalışmasında da çok önemli bir kavram. Bu hafta bunun üzerine yazayım, siz de bu konuyu düşünün istiyorum. Tabii önce Kendimi Biliyorum yazı dizimizin eski yazılarını okumanızı öneriyorum. Yazılarımı buradan okuyabilirsiniz.
Çabalamalı mı yoksa çabalamamalı mı?
Nasıl yapmalı, kendini nasıl bilmeli?
Bu konuda çabalamalı mı çabalamamalı mı? Diliniz dolaştı mı, burada durun! Tekerlemeler yalnızca dilimizin dönmesini değil, bilincimizi de sınar; bize dikkat varlığı olduğumuzu anımsatır.
Ne kadar dikkatteyiz, güneş doğdu uykudan uyandık mı?
Çabalamak gerek!
Çok kitap okuyoruz, sosyal medyada ezberlerimiz bozuluyor, tanıdığımız bilge kişilerden öğütler alıyoruz. Ama yetmiyor bir şey eksik kalıyor. Onları bilmek kadar uygulamamız da gerekiyor. Kendini Bilme sevdasına kapılmışsak, gizemli bilgiler bizi heyecanlandırıyorsa bildiklerimizi eylemlerimizle sergilemek gerekiyor. Bilgiyi yaşama geçirmedikçe bilge olamıyoruz.
Kendini Bilme çalışması çaba ister, o olmadan bir şey yapamayız. Çaba dediğimiz şey her sabah erken kalkmak, gülümseyerek bulaşık yıkamak ya da sigarayı ağzımıza sürmemek değildir. Çaba Kendini Bilme çalışmasında psikolojiktir; kişinin kendini gözlemlemesi, hatırlaması, dışarının etkileriyle özdeşleşmemesidir. Benlerimizi gözlemek bir çabadır. Annemizin yanında başka babamızın yanında başkayızdır, arkadaşımızın yanında, çocuklarımızın yanında bambaşkayızdır. Sinirlendiğimizde içimizden bir canavar çıkar, her şey istediğimiz gibi gidiyorsa çok bağışlayıcı oluruz. Çalışmanın çabasıyla bunları görür, onların zihinsel fotoğraflarını çeker ve oluşturacağımız albümlerle kendimizin büyük resmine ulaşabiliriz. Kararlılıkla kendimiz üzerinde çalışırız.
Çaba içindeyken gözlemci benimiz etkinleşir.
Benliklerin sahteliği ortadan kalkar, içten davranır ve suçlayıcı olmaktan sıyrılırız. Yargıladığımız, suçladığımız durumları kendimizde görmek üzerine çabalarız. Biri karşımıza çıkıp kaba davranışlar sergiliyorsa kendimizin ne zamanlar kaba olduğumuzu düşünmeyi seçeriz. Kabalık ortamına katılmış olmak, görmek istemesek de, bizim kabalıklarımızın olduğunu gösterir. Kendimizi dışarıdaki her olaya tepki veren bir makine gibi değil, dışsal etkilere yanıt veren bilinç varlığı olarak görürsek belli zamanlarda kaba tutumlar sergilediğimizi anımsarız. Hiçbir zaman kaba olmadığını kim söyleyebilir ki?
Çaba, içsel olarak hangi konumda olduğumuzu belirler. İç dünyamızın sonsuzluğunda yerimizi bilmek, kötü yerlerden uzak kalmak için önemlidir. İnsanın üç merkezinin bodrum katlarında yaşamamak için konum bilgisi gereklidir. Dış etkiler içinde kendimizi unutup tepki makinesine dönüşmeden gözlemci benin sakin, olumlu, seçenekleri gören yüksek konumunda olmak iyidir. Gün içinde öfkelenen ben siz değilsiniz, bu bilinç sizi sıradanlıktan, safın teki olmaktan kurtarıp daha bilgili başka biri yapar. Kuşkusuz bu iyi, doğru ve güzel durumu seçersiniz. Çünkü her zaman yerinde olmak iyi, doğru ve güzel olmaktır.
Çabalamak eylemimizdir.
Çaba bizim iradeli eylemimizdir. Doğum da ölüm de ve ikisinin arasındaki süreç de bizim özel eylemlerimizdir. Her an özeliz ve her şeyde bilincimizle var oluruz. Kendini Bilme çalışmasının sırlarından biri şudur: Bir durumun bilincinde olursanız, artık o durumun üstüne çıkmışsınız demektir. Öfkelendiğinizi, sesinizin yükseldiğini, dişlerinizi sıktığınızı, öfkenin benliklerin enerjinizi çaldığını düşündüğünüz zaman artık öfkeli biri olmaktan çıkarsınız. Her çaba kendini bilmeye yöneliktir. Çalışma insanın ta kendisidir, çabayla varlığımız değişir.
İnsanın varlığımızı değiştirmesi için çok çabalaması gerek. Çünkü kolay ve gereksiz işler hızlıdır, sıradan birini kandırıverir. Gün içinde kaç kez olumsuz düşündünüz? Olumsuz durumu kaç kez fark edip onunla özdeşlemediniz? Oysa ne kadar kolay bir şeylere kızmak… Belki de yeryüzünün en zor ama gerekli işlerinden biri olumlu kalmaktır. Olumlu kaldığımız kadar bilinçliyiz ve bilinçli olduğumuz kadar varlığımızı geliştiririz.
Ya yaşam bizi kullanacak ya da biz onu.
Yaşam bizi kullanırsa değerimiz düşer, ama biz yaşamı kullanırsak ona uygarlık denir. Yeryüzünde bilinçli varlıklar gelişimin adımlarını atmıştır. Adı bilinen ya da bilinmeyen nice insan bilincin ışığıyla yaşamın karanlık noktalarını aydınlatmıştır. Ateş, tekerlek, bitki ve hayvan evcilleştirmesinden başlayın. Sonra buhar gücünün yönetilmesine, sesin kaydına, aşının keşfine kadar birçok gelişme insanın yeryüzünde dışsal ve içsel varlığını güçlendirmiştir. İnsan bireyleri bilinçleriyle dışımızı ve içimizi biçimlendirmiştir.
Çabalamak …
Bu yazıyı okuyunca yeni biçimde düşünmeye başlar, yaşamı bu yazıyı okumadan önceki gibi yaşamazsınız. Şimdi siz bunun için değer mi, diye düşünün. Bir düşünün çabalamalı mı çabalamamalı mı?
0 Comments