Cilt sanatı, ya da daha alışık olduğumuz tabiriyle ciltleme…. Zaanat kelimesinden daha öteye sanat kelimesine daha da çok yakışan miras.


5 dakika


Ciltleme, ya da daha doğru tabiriyle cilt sanatı. Türk ve İslam kitap sanatlarının en kıymetli miraslarından. Geçmişi o kadar eski ki. Neredeyse kağıdın icadı ile birlikte kitap sanatları konusunda üst düzey olarak yerini alıyor.

Amaç bir arada bulunması gereken kitap, albüm ve ya benzeri eserleri bir arada tutmak. Hem dağılmasını önlemek, hem de eserin dış şartlara karşı muhafaza edilmesini sağlamak.

Sizin de aklınıza hemen o büyüklerimizin evlerinde, baş köşede muhafaza edilen, Kuran-ı Kerim ve süslü kapları geldi mi? (Hiç şüphesiz Kur’an’ı Kerim’in elyazması kopyalarının çoğaltılmasında, bütün İslam dünyasında olduğu gibi, Türkler arasında da ciltçiliği gözde bir sanat dalı haline getirmesinin katkısı büyüktür) Ancak sadece bu kadar da değil.

Cild, Teclit, Mücellid

Ah şu kelimeler ve etimolojik anlamları 🙂 Cilt kelimesi de dilimize Arapçadan geçmiş.

(Arapça cld kökünden gelen cild جلد “deri, kılıf” sözcüğünden alıntıdır.*) Eskiden bu sanatın adı teclit olarak anılıyormuş (teclid; deri ile kaplama) Bu işi yapan ustaya mücellit (kitap ciltleyen, deri kaplayan), ortaya çıkan esere ise mücellet deniliyormuş.

Yani sarma, kaplama. Koruma ve muhafaza etme. Ama bu kaplama yüzyıllar içerisinde öyle bir gelişim göstermiş ki…

Kağıt Kadar Eski

En eski cilt örnekleri için tarihler 4. yüzyılda ki papirüslere kadar uzanıyor. Ciltlemenin sanat haline gelmesi ise 8-9.yy arasında başlıyor. Mısır ve Uygurlar’a ait sanatlı ciltlerin varlığı, bu işin basit bir kaplama olmadığını yüzyıllar öncesinden bize haber veriyor.

cilt sanatı ve uygurlar

Bugünkü manada deriyle kaplı bir kitap cildini ilk defa Uygurlular yapmıştır. Her ne kadar, yerli ve yabancı kaynakların hemen hepsi, deriden yapılmış ilk cildlerin, Mısır’daki Kıptîlere ve VIII. – IX .yüzyıllara ait olduğunu söylerse de, bir Uygur şehri olan Karahoço’da bulunan 2 yazma, bu görüşlerin aksi yönündedir. A. Von le Coq tarafından ortaya çıkarılan bu cildler, minyatür ve tezhiplerle bezenmiş yazma eserleri örtmekte olup, üzerlerindeki tezyînat geometriktir.

Ciltler, deri bıçakla oyularak, altına da yaldızlı deri yapıştırılarak yapılmışlardır. Gerek bu, gerekse daha sonraki yüzyıllardan kalan ciltler, sanat tarihçilerince, diğer doğu milletleri ciltlerinden daha üstün sanat eseri sayılmaktadır. Prf. Dr. Ahmet Saim Arıtan

Cilt Sanatının Serüveni.

Evet kabul etmek gerekir ki. Orta Asya cilt sanatının ana vatanı olarak her yerde karşımıza çıkıyor. Mısır, Çin ve Avrupa topluluklarında kağıtların rulo yapılmış tomarlar halinde saklandığını daha önceden de biliyoruz. (İskenderiye Kütüphanesi) Yazılmış eserin korunması, gelecek kuşaklara aktarılması ve de içinde yazanların önemi, ciltçiliğin gelişmesi ile ilgili en önemli mesele. İşin sanat boyutunda ise, bu sefer üsluplar öne çıkıyor.

Üsluplar

Genelde yapıldığı coğrafyaya göre, yapılış teknikleri, kullanılan malzemeler ve süslemelerine göre

  • Hatayî, (Kâşi, Dihlevi, Horasan ve Buhara)
  • Herat : (Herat, İsfahan, Şiraz)
  • Arap, (Halep, Şam ve El-Cezire;)
  • Magribi : (İspanya, Sicilya ve Fas)
  • Memluk, Rumi (Anadolu Selçuklu Sanat Merkezleri)
  • ve Türk (Diyarbakır, Bursa, Edirne, İstanbul) gibi üsluplara ayırılmış.

7 – 12 yy. arasında var olan eserlerin pek çoğu, dünyanın çeşitli sanat merkezlerinde sergilenmiştir. Yüzyıllar içerisinde gerileyen üslupların aksine 15 ve 16. yüzyıllarda ise Türk Cilt Sanatı en parlak dönemini yaşamıştır.

Nakkaşhaneler ve Fatih

Resim, müzik ve edebiyata olduğu kadar, kitap sanatlarına da son derece meraklı bir padişahmış Fatih Sultan Mehmet. Anadolu Selçuklularından bu yana süregelen nakkaşhane geleneğini kendisi de sürdürmüş.

Baba Nakkaş önderliğinde Anadolu ve Edirne’den, en hatırı sayılır sanatçılar sarayda maaşlı olarak iş başı yapmış. Ressamlar, hattatlar, müzehhipler (süsleme sanatçıları), mücellitler… Böylece geleceğe, minyatürden hat sanatına tezhip(Yaldızlama)ten cilt sanatına en güzel örneklerle bezeli nadide yazma eserler miras olarak kalmış.

Zamanının bilim merkezlerinden getirilmiş önemli kitaplar, ve yazma ciltler özel kütüphanesinde, kendisinin bilim ve sanata olan düşkünlüğünü kanıtlarken, dünyanın en değerli ciltlerini vererek, kültür mirasını zenginleştirmiştir.

Fatih Nakışhanesi’nde yapılan süslemelerde, ezilmiş altının fırçayla sürülmesiyle yapılan yazma ciltlerdeki üsluplaştırılmış çiçek motiflerinin çevresi, “teker” denilen ucu sivri gereçlerle işlenmiştir (böylece, süslere yükseklik kazandırılarak hazırlanan ciltler, birer sanat başyapıtı sayılmaktadır).*

indir (1)
Klasik Cilt Bölümleri

Son Olarak Ciltleme de malzeme çeşitleri

  • Deri Ciltler; şemseli, zerbahar ve yekşah (kabartma) cilt olarak çeşitli süsleme teknikleriyle ön plana çıkar. Eğer işleme sırma iplikle yapılacaksa Zerduz, kumaş iplikle yapılacaksa ise Simduz Cilt tarzında yapılmıştır.
  • Kumaş Ciltler. Mukavva üzerine işlemeli kumaş olabileceği gibi, kadife, keten ya da ipek gibi kumaşların kaplaması yapılır.
  • Ebru Ciltler tıpkı kumaş ciltler gibi daha hassas olduğundan, kenarları deri şeritlerle koruma altına alınır. Ebru hem iç hem de dış kaplamada kullanılabilir.
  • Murasa Ciltler. İşin içine kuyumculuğunda girdiği ciltleme işlemidir. Altın, yakut, sedef, yeşim, fildişi, zümrüt gibi kıymetli taş ve malzemelerin de kullanıldığı ciltleme tarzıdır. Genelde sultanlar için yapılan Kur’an-ı Kerim’lerde görülmüştür.
  • Lake Cilt ; İsmini vernik anlamına gelen lak’tan almıştır. Derinin iyice parlatılıp pürüzsüz hale getirilir, süsleme işlemleri bittikten sonra verniklenir.

Bilime ve sanata verdiği değerle günümüze muhteşem eserlerin gelmesini sağlayan Fatih Sultan Mehmed, Baba Nakkaş ve ekiplerine… Bütün cilt ustalarına bir kere daha teşekkürlerimizle.

Dilerim ki, kitabın içine olduğu kadar dışına bile sanatla değer veren geçmiş,

az da olsa bu şekilde de tanınır da,

biraz daha okuyan bir toplum olabiliriz.

Hani ilk emir gibi!

* Görseller, Yazma ve nadir eserler daire Başkanlığı internet sitesinden alınmıştır.


Like it? Share with your friends!

ilknur.tv

Efdal ve İlker'in annesi, Kerim'in kıymetlisi 1998 yılından bu yana "Kurumsal Hayat"ta yönetiyor ve organize ediyor. Sosyal Farkındalık ve Sorumluluk için, her alanda, "sanatla" çaba sarf ettiğini düşünüp; BiRiKiYOR

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments