Değişim nedir? Tarihte en önemli değişim zamanları nedir? Ve değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Hüdai Tandoğan kaleme aldı


5 dakika


Bu hafta son dönemde moda olmuş bir konuya yine değişik bir bakış açısıyla yaklaşmak istiyorum. 🙂

Öncelikle değişim nedir kelime olarak ne anlam ifade ediyor.

Değişim nedir?

Değişim sözcüğünün iki farklı tanımı vardır.

  1. Fiziksel, zihinsel ya da ruhsal olarak bir önceki zaman dilimine göre farklılaşma, şimdiki zamanın geçmişten farklı olması durumu
  2. Bir şeyin ona benzer başka bir şeyle değiş tokuş edilmesi.

Bizi ilgilendiren 1. madde. Bu konuda ki en bilinen sözü Alman fizikçi Albert Einstein söylemiştir;

”Değişmeyen tek şey değişimdir.”

Albert Einstein

Teknolojik olarak değişim kaçınılmaz bir durumdur. Bilimdeki ilerlemenin ışığında her gün yeni bir işletim sistemi veya icatla karşılaşıyoruz. Motor teknolojisinde geldiğimiz durum, kullandığımız telefonlar, sabit ev telefonlarını yaşayan son nesil olarak 30 yıllık bir zaman diliminde bu alandaki ilerlemeyi yaşayarak görmek çok çarpıcı değil mi?

Biraz zamanla bu değişime neden olan tarihteki olaylara bir bakalım. Hepsini yazamayız tabii ,ancak çok önemli sonuçlara yol açanlardan paylaşmaya çalışacağım.

Ne Zaman Ne Olmuş

M.Ö 3500 Sümerlerin yazıyı buluşu.

Günümüzden 5500 yıl önce yazının bulunuşu o tarihten itibaren o coğrafyada yaşanan olayları öğrenmemizi sağlıyor. İnsanlık tarihi için dönüm noktalarından biri. Daha çok semboller üzerinden ilerleyen bu yazı şekline daha sonra eski Mısırda da görüyoruz.

1023: Çin’de ilk defa kağıt para basıldı.

Kağıt paranın basılışı alışverişte yeni bir dönemi başladı. Değerli madenler üzerinden yapılan bu değiş tokuş yada takas dediğimiz duruma yeni bir düzenleme getirmiştir.

1182: Manyetik pusula icat edildi.

Pusula 1. yüzyılda Çinli denizciler tarafından keşfedilmiş olmasına rağmen Avrupa’ya ulaşması 12 yy gibi olmuş. Ve bu tarihten sonra geliştirilerek yeni kıtaların keşfedilmesini sağlayan bir çığır açmıştır.

1689 İngiliz mühendis Thomas Savery, icat ettiği buhar motorunun patentini almıştı.

Buhar motorunun icadı teknolojik açıdan devrim niteliğinde. Yeni buluşların oluşmasının zeminini hazırlamıştır.

İlk buharlı motorlar, su basılmış depolardan su pompalayarak çalışan çok büyük sabit aygıtlardı. Çalışma prensibi olarak, ısı enerjisini alan su buharlaşarak genişler ve bir odacığa alınır, odacık soğutulduğunda sıvı hale geçen buhar va­kum yaratır. Böylece mekanizmaların hareket alması ile mekanik enerjiye, yani işe dönüşür.

İlk buharlı lokomotifler 1800’lerin başında ortaya çıktı. Buhar makineleri, lokomotifler, buharlı gemiler, pompalar, buharlı traktörler ve endüstriyel devreler olabilir. Bir buhar makinesi basınç altında buhar üretmek için suyu kaynatacak bir kazana ihtiyaç duyar. Herhangi bir ısı kaynağı kullanılabilir, fakat genelde odun, kömür veya petrol türevi yakıtların yakılmasından elde edilen ateş kullanılır. Mal taşımakta ve işlerine giden insanların seyahatlerinde kullanılıyorlardı.

Trenler, sosyal değişimin önemli taşlarıdır çünkü ilk kez insanlar çok uzaktaki bir yere, kısa sürede gidebiliyorlardı. Okyanusu aşan ilk gemi 1819 da İngiliz gemisi oldu. 1827 yılında gemi pervanesinin, yan çarklarından daha etkili olduğu keşfedilince gemi teknolojisi hızla geliş­ti. Bunu buharlı lokomotifler ve otomobiller izledi.

Sanayi devriminin en önemli gelişmelerinden birisi buharlı maki­nenin bulunuşudur.

Bundan sonra en büyük değişim Elektriğin keşfedilmesiyle ve yaygınlaşmasıyla yaşanmıştır. Teknolojik gelişmelerin insan hayatında ve yaşam şeklinde bir takım değişiklikler yapması normaldir. Bu değişimler ,her zaman düşünülenin aksine kötü sonuçlara da yol açabilir. Buna bir örneği barutun icat edilmesinden sonra savaş teknolojisindeki gelişmeleri örnek verebiliriz. Yada tablet ve PC teknolojisindeki değişimlerden sonra görme bozukluklarının artması gibi. Sedenter yaşamın getirdiği hareketsizlikten dolayı obezitenin yaygınlaşması, kardiyak hastalıkların artması gibi. Bu konuda çok fazla örnek verilebilir.

Buraya kadar değişimi teknik ve madde açısından çok kısa da olsa tarihsel buluşların ışığında değerlendirmiş olduk. Şimdi değişimin insan üzerinde duygusal ve mana sistemi üzerindeki etkilerini biraz irdelemek istiyorum.

İnsan Değişmeli Mi?

Dünyayı coğrafyasını oluşturan bir çok farklı toplum ve kültürün varlığından söz etmek mümkün. Her toplumun kendi değer yargıları , hassas noktaları ve vazgeçilmezleri var. O halde olaya şu açıdan yaklaşsak bir Türk, Çinli ve Amerikalı sırf aynı arabayı kullanıyor diye hayata aynı pencereden bakabilir mi?

Yada bu soruyu biraz daha basitleştirelim. Teknoloji dünyada evrensel bir hal aldı. Yani bir kaç farklı yönetilen ülkeyi göz ardı edersek herkes her şeye ulaşabilir durumda. Benim bir Türk olarak önemsediğim bir bayram, her hangi başka bir dünya vatandaşı için bir önem arz ediyor mu? Ben çocukluğumdan beri iki tane dini bayram biliyorum Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı(Şeker Bayramı) . Şimdi Cadılar Bayramını kutlamıyor olmam değişime ayak uyduramadığımı mı gösteriyor. 🙂

Kahve tutkunu biri olarak her çeşit kahveyi denedim deniyorum. Genelde de bir grup kahve zincirinde çok fazla vakit geçiriyorum. Ancak bu közde bakır cezvede pişirilirmiş bir Türk Kahvesinin tadını unutturabilir mi bana. Bunun tam aksi diğer toplumlar içinde geçerli olmalı. Bir Meksikalı da kendi damak tadına uygun olan kahveyi, yemeği, içeceği çok daha fazla sahiplenip onu anlatabilmeli diğer insanlara.

Birde şu yurt dışına yarım yüzyıl önce gidip, maalesef asimile olan soydaşlarımızın bize anlattıkları aslında bizim anane örf ve adetlerimizle hiç bağdaşmayan hikayeleri var. Onlara da gülüp geçiyorum işte.

Evet bende değiştim mi? Çok değiştim tabii.

Ancak özümden bir şey kaybetmedim, tüm müzikleri dinliyorum hatta çocuklarla rap bile dinliyorum. Hepsinden de ayrı ayrı keyif alıyorum. Ancak Türkünün yeri ayrı. Neden mi hepsinin bir hikayesi ve yaşanmışlığı var beni çok farklı yerlere götürebiliyor.

Bizler aile bağları kuvvetli, bir birine destek olan merhametli ,yardım sever bir milletiz. Tarih boyunca da öyle olduk. Şimdi bizim çocuklarımıza sorumluluk bilinci aşılamak için verilen örnek;

Bilmem hangi ülkede 18 yaşında ailesi çocuğu kapının önüne koyuyormuş

Sorumluluk kazandıracak onlarca davranış modeli ve sistem var.

Fransadan kovulan yahudilere kucak açan bir toplum kendi evladını kapını önüne koyamaz koymaz.

İşte buda gülüp geçtiğim konulardan biri.

Bazı şeyler hiç değişmemeli, değişmeden kalmalı, özünü korumalı. Geçenlerde Halil Cibran’ın Ermiş kitabından bahsetmiştim. 100 yıl önce yazılan her şey geçerliliğini koruyor, manaya bağlı kalan konularda değişim yaşanamıyor demek ki! Cibran ne demiş;

Sadece Aşk Ve Ölüm değiştirebilir her şeyi

Özetle “insan değişmeli mi?” sorusuna cevap verirsem.

Tabii değişmeli, değişmek zorunda ancak değişimden kasıt bir başkasını taklit etmek değil. Tüm toplumlar için değişim kaçınılmaz. Hatta aile ve sosyal alanlarda Türk toplumunu örnek alan bir çok toplum var. Bizde öz benliğimizi koruyarak teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanıp bu sistemin içinde kalmalıyız. Bu yazıyı da Mevlana’nın bir sözüyle bitirelim;

Dünle birlikte gitti, cancağızım.
Ne varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.……..

Haftaya görüşmek üzere…..


Like it? Share with your friends!

Hüdai TANDOĞAN
Usame'den Mesaj Var kitabının yazarı. İletişim ve Liderlik Eğitmeni/Yöneticisi. Veteriner Hekim ve Baba. ?Bazı Hayaller Gerçek Olmayı Çok Fazla Hak Ediyor?

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments