Dünya Göçmenler Günü

3
679
Göçmenler Günü
Göçmenler Günü

18 Aralık dünya çapındaki göçmenlerin yaşamları ve sorunları hakkında farkındalık oluşturmak için Göçmenler Günü olarak kabul edilmiş.


2 dakika


18 Aralık günü, Birleşmiş Milletler tarafından resmi olarak 2000 yılında “Uluslararası Göçmenler Günü” olarak kabul ediliyor ve her yıl 18 Aralık’ta kutlanan Uluslararası Göçmenler Gününün amacı; dünya çapındaki göçmenlerin ve yerinden edilmiş insanların yaşamları ve sorunları konusunda bir farkındalık oluşturmak.

Hatırlarsanız özellikle 60-70’li yıllarda Avrupa’ya ya da başka kıtalara çalışmak için giden yurttaşlarımız vardı. Ülkeler iş gücünü sağlamak amacıyla göçmenlik başvuruları açar insanlar daha çok para kazanmak için o ülkelere giderlerdi. Hatırlayın, hepinizin çocukluğunda Yeşil Mercedes arabaları tıka basa gelen Almancıların hikayeleri vardır mutlaka. Şimdilerdeyse beyin göçü dediğimiz göç tipine bıraktı yerini bu işgücü göçleri, ülkeler geleceğin yetişmiş iyi eğitimli insanlarla mümkün olacağının bilincinde olduklarından üniversite mezunu insanlara açtılar kapılarını. Avustralya ve Kanada binlerce üniversite mezunu kalifiye insanı nüfusuna katıyor örneğin.

Yani göçler; göçenler, terk edilen ülke ve de gidilen ülke açısından zor ve karmakarışık bir durum işte.

Göçmenler Günü ve Göç Raporları

Tarih boyunca insanlar bazen soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar, savaşlar, istikrarsızlık, ekonomik sıkıntılar, doğal afetler gibi nedenlerle bazen de maddi ve sosyal koşullarını iyileştirmek amacıyla başka bir ülkeye veya bölgeye göç etmiştir. Bu göçlerin bambaşka nedenleri olsa da arayış tekti; UMUT. Bir umut insanlar daha iyi bir hayat yaşayabileceklerine inanıyorlardı aynı zamanda bambaşka bir yerde yeniden başlama korkusuyla.

Türkiye’de çok geçmiş yıllara uzanan tarihinin de getirmiş olduğu büyük topraklar ve geçiş yollarının üzerinde olması nedeniyle çok fazla göç almış bir ülkedir. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun belirttiğine göre 190 farklı milletten gelen göçmenlere ev sahipliği yapıyor. Bu konuda daha detaylı inceleme yapmak isterseniz göç raporları İçişleri Bakanlığı tarafından açıklanıyor.

Göçmenler günü vesilesiyle yine söylemeliyim ki bu göçlerden en çok etkilenen çocuklardır. Hem gelecek için gelip hem de o gelecek olan çocukları en çok etkileyen göçlerle her on göçmenin birinin 15 yaşın altında olduğu tahmin ediliyor.

Bir çok nedenle kendi topraklarını bırakıp başka yere giden insanlar farklı farklı isimlerle anılıyor.

KİMLERDİR GÖÇMENLER?

Peki mülteci kim, göçmen kim ona da bir bakalım mı?

Kaynak Türk Kızılayı Göç ve Mülteci Hizmetleri Müdürlüğü 2017 Yılı Göç İstatistik Raporu 

  • Mülteci Kimdir? Vatandaşı olduğu ülke dışında olan ve “ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncesi nedeniyle zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu” için vatandaşı olduğu ülkeye dönemeyen ve ya dönmek istemeyen kişilere mülteci denir. 
  • Sığınmacı Kimdir? Mülteci olarak uluslararası koruma arayan ancak statüleri henüz resmi olarak tanınmamış kişilere sığınmacı denir. 
  • Göçmen Kimdir? Maddi ya da sosyal durumlarını iyileştirmek, kendileri veya ailelerinin gelecekten beklentilerini arttırmak gibi sebeplerle orijin ülkeleri dışında bir ülke veya bölgeye göç eden kişilere göçmen denir. Mülteciden farklı olarak göçmen, ülkesinden zulme uğrayacağından korktuğu için değil, eğitim ve çalışma gibi sosyokültürel ya da ekonomik nedenlerle ve kendi arzusu ile ayrılan kişidir. 
  • Düzensiz Göçmen Kimdir? Maddi imkânsızlık ya da suç kaydı olması sebebiyle vatandaşı olduğu ülkeden diğer bir ülkeye yasadışı yollardan ulaşmaya çalışan, göç ettiği ülkede kalmak için yasal bir hakkı bulunmayan ve o ülkenin yasalarını ihlâl ederek giriş yapan kişilere düzensiz (yasadışı) göçmen denir. 
  • Vatansız Kimdir? Kendi yasalarının işleyişi içinde hiçbir devlet tarafından vatandaş olarak sayılmayan kişilere vatansız kişiler denir.
Göçmen Kuşlar

BEN DE BİR GÖÇMEN KIZIYIM.

Göçmenler günü benim için çok önemli. Çünkü ben de bir göçmen kızıyım Türkiye’de yaşayan. Orta Asya’nın bağrından kopmuş önce Kırım’a yerleşmiş ardından Yavuz Sultan Selim’in Kırım Hanı Mengli Giray Han’ın kızı Hafize Sultan’la evlenmesinden sonra da Romanya’nın Karadeniz kenarındaki Köstence vilayetine yerleşmiş tatar asıllı bir ailenin torunlarındanım. Sonrasında anne tarafım 1930’ların sonlarında baba tarafım da 1940’ların başında Türkiye’ye göç etmek durumunda kalmışlar. 

Anne Dedem henüz 11 yaşındaymış Diyarbakır’a yerleştirildiğinde, fakat birtakım sosyal uyumsuzluklar nedeniyle orada devlet tarafından tahsis edilen malı mülkü bırakıp Yalova’ya gelmişler akrabalarının yanına. Anneannem daha garip bir hayat yaşamış, biraz Yalova biraz İstanbul’da geçen sürüklenmiş bir hayatın sonunda evlenmişler nihayet yerleşebilmişler uzun yolculukların ardından Çiftlikköy Yalova’ya. 

Babamın ailesi Köstence’de evlenmiş ve 1940’ın başında İzmit’e gelmişler çünkü dedemin ablaları çok önceden gelip yerleşmişler buraya, kardeş olarak o da ablalarını yalnız bırakmak istememiş. Ellerinde olan tüm altınlarını satıp 227 m2 bir arsa alıp iki göz oda yapmışlar İzmit’e.

Benim göçmenlik öyküm bu. 

GÖÇMENLİK HİKAYELERİ

İlk Hikayem Kendimden:

Göçmen kızı olduğumu anlattım size. Göçmenler günü hakkında söyleyecek çok sözüm var benim ve hikayelerimizden anlatmak istiyorum size.

Benim şahidi olduğum bir kavuşma hikayesi. Babaannem memleketinden kopup İzmit’e geldiğinde 1940’ların başı, o buraya geldiğinde kardeşi henüz genç bir oğlan. Hiç görüşmemişler yıllar içerisinde. Ta ki 1980 yılına dek. Gözümün önünde tıpkı bir film sahnesi gibiydi. 

Sahne; Tek katlı kerpiçten yapılmış bir evin bahçesi 

Oyuncular; Altında çiçekli şalvar başında yemenisi babaannem, 8 aylık hamile annem ve biz çocuklar ve tabii ki babaannemin yaklaşık 40 yıldır görmediği erkek kardeşi Rüştü Dayı ve karısı Nilüfer Yenge.

Babaannemle kardeşinin sarılışları 5 yaşındaki çocuk kalbime çok derin bir hasreti öğretmişti. Kardeşi ablasını son gördüğünde sarı lüle saçları, yeşil gözleri ve şık giyimi ile Avrupalı bir genç kadınken şimdi üstünde şalvarı ellerinde kerpiç duvarı sıvadığı malzemeleriyle bir çingene kadın vardı. (Çingene kelimesini asla bir büyük görme hissiyle yazmıyorum, o zamanlar o giyim Avrupa’da çingenelere mahsus bir giyim olduğu için öyle yazdım.) Akan gözyaşlarını tahmin edersiniz. 

*************************************

Göçmenlikle ilgili ikinci hikayem de yine kendimden; yaşam standartlarımı yükseltmek ve daha çok kızıma daha iyi bir hayat sağlama düşüncesi sebebiyle Avustralya’ya göçmenlik başvurusunda bulunmamdı. Fakat annemin rahatsızlanması üzerine ben göçmen olamadan bu düşünce sona ermişti. Ama içimdeki sürekli gitme hissi taa Orta Asya’dan kopup gelen atalarımın bana bıraktığı genetik bir miras sanki. Ben hala gitme isteği içerisindeyim. 

Arkadaşlarımın hikayeleri:

Göçmenler günü hakkında yazmak istediğimde arkadaşlarımın anlattığı hikayeler geldi aklıma. Arkadaşlarımdan göçmenlik hikayelerine gelirsem eğer gene acı hikayeler var.

Biri Bulgaristan’dan 80’lerin sonunda gelen bir aileye ait. İzmit’e gelmişler, İzmit merkezdeki tren istasyonunun arkasında yaşamaya başlamışlar ve Türkiye’ye gelen ailenin diğer üyelerini arıyorlar harıl harıl. Tabii ki o zaman telekomünikasyon bu kadar gelişmiş değil, bulamıyorlar bir türlü. Ailenin diğer üyeleri aslında aile büyükleri Muğla’ya yerleşmişler ve oğullarının İzmit’te olduğu haberini almışlar. Trenle İzmit’e geliyorlar, tüm İzmit’i geziyorlar ve gene tren istasyonuna gelip oğullarını, gelinlerini, torunlarını görememenin üzüntüsüyle geri dönüyorlar. Düşünsenize tren istasyonunda biraz gezinseler ya da o sırada küçük bir çocuk olan arkadaşım ortalıklarda oynuyor olsa birbirlerini bulacaklar. Sonrasında oğulları öğreniyor ailesinin Muğla’da yaşadığını, İzmit’e çağırıyor ve ailesini istasyona karşılamaya gittiklerinde annesiyle karşılaştıkları an kadıncağız gözlerine inanamıyor ve yığılı veriyor olduğu yere. 

Anlıyorum ki bir kez daha hasret kalmak, ümitsizliğe düşmeye dönüşüyor bir süre sonra ve vuslat anında da inanamıyor insan gördüklerine.

********************************************

Arkadaşlarımdan ikinci göçmen hikayesi biraz daha acıklı. Arkadaşımın ninesinin kendi ailesinin Rusya-Osmanlı savaşı sırasında şu anki Ermenistan’ın bulunduğu topraklardan Kars’a kaçış öyküsü bu. Ninesi anlatırmış gözleri yaşlı bu hikayeyi. Kalabalık bir aile Rus askerlerine görünmeden yürüyerek saklanarak kaçmaya çalışıyorlar bu hikayede. Annesinin kucağında bir bebek var belki 5-6 aylık, ağlıyor tabii belki soğuktan belki de annenin yaşadığı korkuyu hissettiği için belki de açlıktan. Ailenin erkeklerinden biri kızıyor “sustur şu çocuğu, yakalanacağız” kadıncağız ne kadar süre yürüyor, ne kadar zaman geçiyor belli değil. Durduklarında fark ediyor bebeğinin öldüğünü. O kaçışın korkusundan nasıl bastırdıysa bebeği göğsüne kendi bebeğinin ölümüne sebep oluyor. 

Ve yeniden anlıyorum ki savaş nedeniyle vatanı terk edip göçmek ne kadar acı kayıplar verdiriyor insana.

SON SÖZ

Beni en çok üzen şey; biz Balkanlardan göç edenler hem eğitimli hem de meslek sahibi olarak Türkiye için elinden geldiğince ve canı gönülden çalışarak hizmet etmektedir. Fakat biz Balkan göçmenlerinin mültecilerle karşılaştırılıyor olması ve sürekli olarak hakarete maruz kalması çok üzücü. Biz vatana hizmet etmeye çalışan ve sürekli çalışan insanlarız ve bu karşılaştırmayı hak etmiyoruz.

Ülkemizin de bir Balkan göçmeni asker tarafından önce işgalden kurtulduğu sonra nasıl bir devlet haline geldiğini hepimiz biliyoruz. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bir toprağı vatan yaptığının öyküsü ile ilgili köşemizde Bakan göçmenlerinin nasıl çalışkan olduğunu okuyabilirsiniz.

Son söz olarak; değişen dünyada gelecekte sınırların bir öneminin kalmayacağını düşünüyorum. Ancak geçmişte ve günümüzde göçmenlerle ilgili sorunlar hep vardı ve var olacak gibi gözüküyor. Hem göç edenler hem de göç edilen ülkenin insanları  açısından yaşanan sorunlar öncelikle ve temelinde hoşgörü ile çözülecek. Tabii ki Birleşmiş Milletler Örgütü ve örgüte bağlı devletler ve derneklerin de geliştirdiği politikalarla yaşanan en çok eğitim, kültür, çalışma ve barınma ihtiyaçları çözümlenmeye çalışılıyor. Bize düşense empati yaparak sorunların çözümüne destek olmak.

GÖÇMENLER GÜNÜ için mesajım,

“Kimse vatansız kalmasın, herkes kendi vatanında hür bir şekilde geleceğini yaşasın.”

Facebook Yorumları

3 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz