Evden Çalışma ve Çalış(a)mama
Pandemi ve Evden Çalışma İlanları
Bu salgın başta esnaflar olmak üzere, özellikle hizmet sektöründe faaliyet gösteren pek çok çalışanın canını yaktı. Çoğu insan kepenk kapattı. İnsanlar ücretsiz izne çıktı. Ve tabi ki evden çalışma iş ilanlarına ilgi artıkça arttı. Başta Evde Kal(mak) kısmını çok anlamadık sanırım. Ama beklenenden uzun süren salgın “hazır evdeyken!” fikrini parlattı. Nasıl olmasın. İşsiz kalanların bir an önce iş bulması, kimsenin parasız pulsuz kalmaması hepimizin ortak temennisi.
Bu şekilde çalışma fikri herkes gibi benim de hep “nasıl da keyiflidir” hayalini kurduğum rüyalardandı. Gerçi benim hayalim; daha sistemli, daha çevrimiçi; yani dünyanın öbür ucuna gitsen bozulmayacak bir çalışma şekli üzerine kurgulanmıştı. Kolay mı; yıllarca 4-5 saatlik kısıtlı zamanlarda beş altı şehir dolaşmak zorunda olmak. Ya da herkes en kıymetli uykusundayken; gün ağarmadan kar kış sokaklarda olmak. İnsan daha konforlu alanları özlemle arıyor tabi.
İşe Giderken..
Uzun yıllar, yüzbinlerce kilometre yaptıktan sonra bir müddet işe giderken araba kullanmama kararı almıştım. Öyle de güzel olmuştu ki.
İşe Gidiş Yolu

İnsanın böyle bir manzarayla işe gitmesi ne kadar kıymetli. Önce yüzüne, sonra tüm ruhuna yayılan gülümseme ve iyilik hali.
İzmit İnsanı

Merhaba Sayın Sırrı Paşa, size de merhaba eski İzmit sokakları. Her sabah bu yoldan, kedileri severek..
Karamel gibi köpek dostları besleyen sevgili komşularımla selamlaşarak “senin de günün güzel geçsin yavrum” hayır dualarıyla inerdim merkeze.
Otobüste, tramvayda giderken kitap okur, dönüşte İngilizce çalışırdım. Hatta 1 -2 durak önden inip, şehri koklayarak yürüyüş de yapardım hafif tempolu.. İş çıkışı çarşı merkezde iner, zaten esnaf olan eşimle birlikte diğer esnaflarla sohbet ede ede evin yolunu tutardık.
Bu yaşam enerjisi o kadar normal bir sosyalleşmeymiş ki; tarih, komşuluk, spor, kitap okuma, yürüyüş, eğitim, esnaf ziyareti. Cuma akşamları iş çıkışı haftayı bitirmenin “bi tek” kutlaması,
Şimdi hiç biri yok. Ve hepsine ayrı ayrı vakit yaratmam lazım. Ne güzel rutinlerim varmış kaybolan.. Salgın bizi nasıl da sıkıştırmış, caddeleri, sokakları almış elimden. Çok üzgünüm.
İşverenler/ birlikte iş yapılanlar
Şimdi maalesef “hazır evdesin” zihniyetiyle işverenler çok daha görmez oluyor çalışanın durumunu. Örneğin Hemşirem uluslararası bir firmada çalışıyor. Hem de üst düzey yönetici. Ama aynı evde olduğumuz zamanlarda ne kadar karşılaşabiliyoruz. Hiç sayılacak kadar az. Sadece onunla da ilgili değil ki, Neredeyse tüm evden çalışanlar öyle. Sadece işveren talebi de değil. Birlikte iş yaptığın insanlarda da var aynı sıkıntı.
“..Bitmeyen toplantılar, hazır evdeyken şu acil çıkan sıkıntıya bir çözüm, ya nasıl olsa yolda vakit kaybetmeyeceksin. Hemen iki dakika şuna bir göz atalım. Benim de anca vaktim oldu…”
Sonuç; kalitesiz çalışma saatleri, tükenmişlikler. Bel, boyun fıtıkları, aileden ve normal hayattan kayıp giden onlarca zaman. Yemediğin yemek, uyumadığın uyku ve de hatta ihtiyaç molası bile sağlıklı olmayan “konforlu! alanlar”.
Çalışan Yakınları..
Saç ayağının bir diğer kısmı da çalışan yakınları. Çocuklar ilgi; eş, hayat arkadaşını görmek ister. Nereye kadar idare edebilirler ki. Aile olarak “birlikte” ve “kaliteli zaman” geçirmedikten sonra, yaptığın işten ne hayır beklenir. Ya aile büyükleri; evde olduğun zaman seni “ev kadını, ev insanı, müsait” zannetme yanılgıları.
- “Bütün gün evdesin nasıl iş bitmez, gören de devlet adamı sanır.”
- “Herkesin her şeyine yetiş; bana gelince -işim var-“
- Aman canım, senin yaptığın da iş mi, nesi varmış yetişmeyecek. Biz bu yaşlarda kaç çocuk büyüttük. Sen yap işini yap,
- Bütün gün evdesin, uyusaydın. Baktın çocuk uyuyor sen de uyuyacaksın.
- Kapat telefonunu bakma.
- Çalışıyorsun da ne oluyor, maaşın ne kadar bakiyim senin..
Yirmi dört saatte, ne kadar az uyku, o kadar çok yetişilecek görev ve stresle her şeye yetişmeye çalışan, ama başka hiç bir hayatı olmayan; evden çalışanlar..
Bir evden çalışan olarak,
Biliyorum, az sakinleşseniz çok güzel olacak; hem iş hem de yetişmeleriniz. Gayretinizi çabanızı ben görüyorum, boş verin, siz bilin, kimse görmese de olur.
Ama benden ufak bir tavsiye; bir müddet sadece durun. Ve kendinizi nasıl harap ettiğinizi bir görün. Kendinize değer vermeyecekseniz, kimsenin size değer vermeyeceğini sakın unutmayın.
Hiç bir şey sizden ve sizin zamanınızdan kıymetli değil. Kendinizi harcamayın; zamanınızı, sağlığınızı, hayatınızı, kendinizi..
Tüm Kalbimle Dilerim ki;
- iş yaptığınız insanlar “konfor alanınıza, hayatınıza, ailenize, sizin size ait zamanınız olmasına” saygı gösteriyordur. Göstermiyorlarsa lütfen okutun bu satırları.. Zamanın kalitesi hakkında belki bir ateş yanar. Belki bu halde olan bir tanıdıkları düşer akıllarına ve saygı, daha özenli gösterilen olur.
- Ve yine dilerim ki; yakınlarınız size her zamankinden daha acımasız değil; daha özenli yaklaşıyordur. Sizin çabalarınızı, gayretinizi, yorulmalarınızı tüm kalpleriyle hissedip belki destek bile olurlar.
Özlediğiniz her şeyin tadını (kesinlikle) tekrar tekrar yaşamanız dileğiyle..
ilknur
0 Comments