Hedef konusunu işliyor bugün Cüneyt Gültakın köşesinde. Kars Ani Gezisi ile bir süre ara vermişti Kendini Bilme yazılarına. Ve işte kaldığı yerden devam ediyor şimdi.
Kendini Bilmede Hedef Nedir?
Kendini Bilme çalışıyoruz, kabayı inceyle yönetmeyi deniyoruz. Einstein’ın ünlü formülü maddenin, her şeyin enerji olduğunu söylüyor. Kaba enerjiler madde olarak çökerken inceleri ışık olarak var oluyor. Aslında erdemler, duygular… Onlar da henüz ölçülemeyen, belki de beden aletiyle ölçüp durduğumuz enerjilerdir.
Yaşam, dünyasal etkiler çok kaba ama yeni bilgiler incelikleriyle onları dengelemek üzere var. Yeni bilgiler dediğimiz kadim bilgeliğin çok eskiden beri insanlığa sunduğu bilgiler, erdemleri, kutsal sözler, geleneksel uygulamalar… Kadim bilgeliğin unutulduğu ölçüde yeni ve insanın varoluşla ilgili soruları kadar güncel…
İnsanın çağdaş bunalımına teknoloji yetişemiyor, en yeni olanı bir çırpıda eskitecek zihinsel akıl ejderhası yerinde durmuyor. O canavarı beslemek yerine evcilleştirmek gerekiyor. Biz dönüşürsek aslında biz evcilleşirsek o canavar, dünyalar güzeli bir prensese ya da yakışıklı bir prense dönüşür. Kendini Bilme çalışması bu yüzden önemli. Dönüşümü doğru yerden yani kendimizden başlatıyor. Sıradan yaşamlar insana yakışmıyor.
“Baştan aşağı uyuşuk maddeye dönüştük ve onun tanrısallıkta hiçbir payı olamaz. Maddemizin sefilliği ve yoksunluğu korkunç bir acı ya da kaçınılmaz şeytani bir eziyet gibi üzerimizde sürünüyor.”
C. G. Jung, Kırmızı Kitap
İnsanoğlunun yarattığı dünyalar
İnsanoğlu yeryüzünde çeşitli algı düzeylerinde çok farklı dünyalar yarattı ve yaşadı. Maddeyle gelen deneyimlerin en doruğuna yeryüzünde ulaştı. Kendini bilme yolunda nereden gelip nereye gittiğini kurcaladı. Bedeni, zihni ve duygularıyla pek çok sınavdan geçti. Bu üçlüyü dengelemek için sıkı ter döktü. Bu üçlü üzerinde oluşturduğu şuurunu bir sonraki aşamaya taşımaya çalıştı.

İnsanoğlu fizik dünyayı keşfederken ölçülebilir madde ve enerjiyle yol aldı; henüz ölçülemeyen daha soyut saydığı alanın da maddesel âlemin bir devamı olduğunu, oraların da üstün bir fiziksel alan olduğunu kavramaya başladı. Bu henüz ölçülemeyen enerjiler alanın varlığına sezgisel, imgesel olarak ulaştı. Bu deneyimlerin bilgisini kendi üslubunca anlatmaya çalıştı.
Termodinamikten kaos teorisine kadar fizik konularının temelinde iki kavram vardır: düzen ve düzensizlik. Benzer durum biyoloji, kimya için de geçerlidir. Hatta sosyal bilimler için de düzen ve düzensizlik kavramlarından söz edebiliriz. Değerler farklılıkları, sistemleri harekete geçirir.
Bir başka kitapta daha hedef.
Bedri Ruhselman’ın “İlâhi Nizam ve Kâinat” kitabında insanın üç boyutlu kaba âleminin ötesinde ince âlemlerin olduğu, buraya “ünite” denen üst bir aşamadan tesirlerin yağdığı ve kâinat dışı hakikatlerin maddeye yansıdığı anlatılır. Âlemler renkli ışık konileri gibi üst üste, iç içedir. Tesirler karmaşık bir ağ biçiminde kâinatı sarar. Yine kitap der ki: insanlığın duygu diye adlandırdıkları da maddedir. Şu an ancak duygular diye algıladığımız bu ince enerjiler her katı bedende değer farklanmaları yaratarak insanları gelişim yönünde ilerletir.
Tesirlerden biri olan sezgi entelektüel merkeze iner, düşünceden ayrı bir bilme biçimidir. Maddenin incelmiş hallerini sezgilerle çağırırız. Ama çoğunlukla beş duyuyla beden dikkatindeyiz. Kendini Bilme’nin ustalarından Gurdgieff buna “uykuda olmak” der. Genelde olumsuz olan dünyasal tesirlerin etkisinde, yatayda benliklerin elinde kaybolur gideriz. Yaşamın acıları bizi sarsmak üzere gelir.

Her katı maddenin enerji yaydığını ve bitiminin çıplak gözle algıladığımız sınırlar olmadığı gibi gerçekleri bilim açıkça söylüyor. Gerekli ilerleme olduğunda, bilim de düşüncelerin ve duyguların birer ince enerji olduğunu ölçebilecek. Belki bilim o zaman bu ince enerji alanlarının bir tür zekâya sahip olduğunu söyleyecek. Aslında o ince enerjileri farkında olmadığımız teknolojilerle bin yıllardır uğraşıp duruyoruz. Uyku, yanılsama bitince o ince enerjileri büyük topluluklar olarak kaba enerjiler gibi ustaca yönetip dönüştüreceğiz.
İnsanın sonsuzluğu, aydınlık derinliği, teknolojiyi beklemeden çok önceleri kimi birey ve kimi topluluklarda o ince enerjiler alanında birçok deneyime ve başarılı işe imza atmasını bilmiştir. Bilim kendini doğrudan sezgi ve esin alanlarından ayırıp kendi kalıplarını ve yargılarını yaratırken eski uygarlıkların yetiştirdiği bilgeler bilim insanlarınca binlerce yıl sonra ulaşılacak bilgileri söylemişler. O ince enerjileri yönetegelmişlerdir.
Sonuç olarak hedef ince enerjileri yönetmek;
- Kendisi için gerekli ve doğru bilgilere ulaşmak,
- Bedeni maddi ve manevi yönlerden temizlemek,
- Bedende, duygu ve düşüncelerde dengeye ulaşmak,
- Kendini tanımak, kendinin efendisi olmak,
- İçsel benliğimizle, ruhumuzla bağımızı güçlendirmek,
- Varoluş aşamalarında ilerlemek, tekâmül etmek,
- Tanrısal olanın, üst dünyaların bazı ayrıntılarına ulaşmak demektir.
#kendinibilme #inceenerjiler #kendinibilmehedefi
0 Comments