M.Ö. 8. yüzyılda Yunanca yazılmış ilk batı edebiyatı metnidir İlyada Destanı. Homeros tarafından yazıldığı bilinse de, bazı belgelerde Homeros’un görme engelli olduğu, ancak anlatıcısının o olduğu bilgisi yer alır. “Görmüyor, tanrıların ona gösterdiğini görüyor” denir. İnsanoğlunun neye zaafı vardır? Bu sorudan hareketle yazılmış destan, kadına sahip olma arzusu ve mutlak güç talebinin varoluştan sonsuza dek süreceğini hissettirir. Ne demişler? Can çıkar, huy çıkmaz. Erkeklerin iktidar, kadınların güzellik savaşı biter mi?
Günümüzde de kadınların olduğu bir mekana üzerinde “EN GÜZEL’E” yazan bir altın elma atalım. Neler olabileceği idrak bile edilemez. Üstelik bu topraklarda geçer. Akhalar (Yunan) ve Troyalıların (Çanakkale) savaşı. Truva, Troya, diğer adı İlyon. Destana ismini veren İlyon, İlyada. Batı medeniyetinin Doğu ile bol tanrılı savaşı.

İlyada Destanı; bir aldatma hikayesidir. Odysseia’nın eve dönüş hikayesi ise ikinci bölümdür. Anlaşmazlık Elma‘sı ile başlayan bu müthiş kaos, özünde Odysseia’nın iyi hayat arayışı hikayesidir.
Tıpkı senin gibi, benim gibi. Başına gelenler ise evlerden ırak. Evinden de kalmış zaten epey bir zaman uzak.
İlyada Destanı bir düğünle başlar. Deniz tanrıçası Thetis, bir ölümlü olan Peleus’la evlenir. Thetis ve Peleus’un düğününü tanrıların kralı Zeus organize eder. Davetiyeleri gönderir. Düğünü tanrıların dağında Olimpos’ta yapar. Hayatının hatası olarak, anlaşmazlık tanrıçası Eris’i davet etmeyi unutur. Belki de bilerek. Eris; çatışma, anlaşmazlık, ve nefret tanrıçasıdır. Davet edilmeyince anlaşmazlık çıkarmaya karar verir. Aslında işini yapmaya. Kendi kendini düğüne davet eder. Eris ve aşk tanrısı Eros nasıl benziyor kelime olarak değil mi? Aşk ve anlaşmazlık gibi. Madalyonun iki farklı yüzü gibi. Konumuza dönersek, düğünde etrafında gençlerin eğlendiği masaya muhteşem bir altın elma koyar Eris. Elma, sihirli bir bahçedendir, ilk tanrıların oğlu Atlas tarafından korunan. İçerisinden ışıklar çıkan, göz alıcı, altın anlaşmazlık elması.
En Güzel’e !
Oradaki tüm kadınlara dünyanın en güzel mücevheri olarak görünen elmanın üzerinde, herkes tarafından okunabilen bir şey yazıyordur. “EN GÜZEL’E.” Düğündeki bütün kadınlar ellerini elmanın üzerine koyarlar ve tartışmaya başlarlar. Eris çok mutludur artık. Kaos başlamıştır. Düğünde anlaşmazlık başlamıştır. Üç kadının ismi öne çıkar. Zeus tarafından en sevilen üç kadın. Karısı Hera (imparatoriçe), kızı Athena (zeka ve savaş tanrıçası), teyzesi Afrodit (güzellik ve aşk tanrıçası). Zeus’a dönerler ve derler ki; karar ver, hangimiz en güzel? Elma hangimizin?
Dünyanın ilk güzellik yarışması
Zeus başının belaya gireceğini anlar. Karısı, kızı ve teyzesi arasında bir seçim yapmaz. Olimpos dağından bir çoban getirir. Bana yardım edeceksin, bu üç kadından birini seçeceksin der. İçlerinden hangisinin en güzel olduğunu söyleyeceksin. Bu basit çoban aslında Paris’tir. Bir Truva prensi. Truva kralı Priamos’un oğlu. Üç tanrıça genç adama dönerler, kazanmak için ellerindeki en güzel şeyleri vadederler. Böylece dünyanın ilk büyük kaosu, dünyanın ilk güzellik yarışması ile başlar. Hera Paris’e bir imparatorluk, Athena katılacağı savaşlardan hep zaferler ve Afrodit ise dünyanın en güzel kadınını teklif eder.
Kaos başlasın
O dönemde dünyanın en güzel kadını Helen‘dir. Bir Yunan kraliçesi. Sparta kralı Menelaos’un karısı güzel Helen. Paris Truva prensi, Helen Yunan kraliçesi. Afrodit’in aşk iksiri sayesinde Paris, güzel Helen’i kaçırır ve Truva’ya getirir.
Truva bir aldatma hikayesidir. Menelaos aldatılmıştır. Karısı Truva prensi tarafından kaçırılmıştır. Yunanlar ve Truvalılar arasındaki savaş bu şekilde başlar. Yunan kralları Truvalılara karşı savaşmak için yola koyulurlar. Güzel Helen’i geri almak ve Menelaos’a geri vermek için.
Odysseia da Yunan krallarından biridir ve savaşa gitmek istemez. Ithake’deki evini, karısı Penelope’yi bırakmak istemez. Yaptığı deli numarası bile kendince deli saçması olan bir savaştan kaçmasını engelleyememiştir.
Tanrıların da karıştığı Truva savaşı 10 sene sürer. Vahşi ve çok kanlı bir savaştır. Üç kaostan oluşur:
- ilk kaos Anlaşmazlık elması ile başlar,
- ikinci kaosta savaş vardır.
- ve kasosların sonuncusu, Odysseia’nın meşhur truva atını içeri sokmasıdır.
Truva Atı: Sinsiliğin en müthiş konstrüksiyonu

Yaklaşık dokuz on yılın sonunda savaşı kaybeden Akhalılar’ın Truva’dan çekilmesiyle derin bir nefes alan Truvalıları, tarihin en büyük sürprizi beklemektedir. Meydanda beliren devasa, ahşaptan bir at heykeli gören Truvalılar; bunun tanrıların kendilerine savaşı kazanma hediyesi olduğunu düşünüp, gece yarısına kadar zafer sarhoşluğuyla eğlenirler.
Truva atı; içi Yunan askerleriyle dolu at heykeli. Truvalılar derin uykudayken at heykelinden çıkan askerler öyle bir katliam yaparlar ki şehirde, korkunçtur. Bu at, sinsiliğin en büyük yapıtıdır. Fikir babası da bir an önce evine dönmek için her şeyi göze alan Yunan komutanı Odysseia’dan başkası değil. Odysseia hemen evine dönebilecek midir? Yoksa bu lanet onu daha uzun yıllar evinden ayrı mı koyacaktır?
Sizin hayatınızın Truva atı var mı? Nedir? Kimdir?
İyi hayat arayışından bitmeyen kaosa
Odysseia’nın iyi hayat arayışı hikayesinin sonuçları hiç beklenmeyecek şekilde gelişir bu destanda. Akhalar için bir namus meselesi olarak başlar. Güzel Helen’in kaçırılmasıyla. Hikayede komutan Agamemnon, Apollonlu rahibin kızı Briseis’i savaş ganimeti olarak alıyor. Aşil (Akhilleus) bu duruma çok kızıyor. Savaştan geri çekiliyor. Destan yazmaya geldiler, konu yine kadın üzerinden iktidar savaşına döndü. Aşil, Agamemnon’u öldürmek üzereyken tanrılar araya giriyor. Bu arada tanrılar da ikiye bölünmüş. Akhalılar tarafını tutanlar, Truvalıları tutanlar. İlyada, batılı özne olma durumunu anlatır kimi felsefecilere göre. Kahramanlar sürekli tanrıların buyruğundadır.
Metinde “Anlat Ey Musa, Peleos oğlu Aşil’in öfkesini” diye başlar Truva savaşı. Ancak Aşil’in öfkesinde hiç ileri görüşlülük yoktur. Belki de kahraman olmaması gereken biri, en küçük problemde hep annesine sığınan. Truva savaşı, batı edebiyatında kahramanların piştikleri fırındır, gelişim hikayesidir. Her şey layığına dönüşür.
İkinci bölümde ise Odysseia’nın bu kalleş Truva atı sinsiliğinden sonra Ithake’ye dönebilme uğruna verdiği mücadele anlatılır.
Destanı sevenler, bir sonraki yazımda devamını bulabilecekler. En dibini keşfetmek isteyenler ise Troy filmini tekrar izlemek yerine, bu destanı kitaptan okumalılar. Ya ilk defa, ya tekrardan.

0 Comments