Keşke ile iyi ki arasında geçer hayatlar…

Halbuki olması gereken her ne ise tam da olması gerektiği zamanda olur. Ne biraz erken ne biraz geç. Ama biz bu pişmanlık denizinde boğulur kalırız.

Sebepler ararız olmayanlarımıza, hemen yanı başında bir iyi ki vardır, tutunmayız ona. Çünkü gözümüz hep kazandıklarımız yerine kaybettiklerimizdedir. Ya da daha geç bulduklarımıza yanarız, niye daha önce değil diye. Gelgelelim hayat böyle ne kadar isyan etsek bile.

Keşke…

Türkçe dersinde taa ilkokul sıralarından beri tüm öğrencilik yıllarımızda öğrendiğimiz zaman kiplerini hatırlayın. İşte bu keşkeler de o zaman kiplerinden biri ama pek geçmez kitaplarda. Küflü geçmiş zaman kipi. Çok eskilerde bir zamanlar pişmanlık duyduğumuz durumları anlatmak için kullanırız onu.

“Öyle demeseydim” “öyle yapmasaydım” der ve cümleye devam eder, asıl yapmamız gerekenleri, içimizde kalanları sıralarız.

Milyonlarca olasılık vardır halbuki yaşayacaklarımız için.

Önümüzde yüzlerce yol açılır. Biz birinden gideriz. Evimizden işe giderken bile en az üç farklı yolu takip edebiliriz. Bazen girdiğimiz yolda bir kaza olur, oraya girdiğimize pişman oluruz. Ya da hep değiştirdiğimiz şerit tıkanır. Gibi gibi…

Keşke dediğimiz şeyi o an yapmış olsaydık arkasından gelecek olan tüm akış değişecekti aslında. Aynı zamanda yolculuk filmlerinde anlatılanlar gibi. Bu aralar çok popüler bir dizi var Netflix’te hatta. Sanırım bizim elimizden çıkan ilk zamanda yolculuk konulu yapıt yanılmıyorsam; Pera Palas. İkinci sezonu da merakla bekliyorum. Yine bizim yazarlarımızdan Bilim İnsanı Olcay Kaan Çakır’ın Zamanda Yolculuk : Geleceğe Dönüş Filmi Gerçek Olursa yazısında da geleceğe gitmekten bahsettiği gibi. Gelecekte keşke dememek için şimdiden düzeltmek belki ama geçmiştekiler için demek beyhude. Geçti gitti, üzerinden bir sürü olay yaşandı, bitti.

Ve “iyi ki”ler var iyi ki…

Bir de var ki nasıl mutluluk tohumları serper içimizdeki kurumuş toprağa. Bereket olup filizlenir, bahara yeşillenir.

Hani keşkeyi anlatırken örnek vermiştim ya, pişman olursunuz bazen o ara sokağa girdiğinize diye. Ama o sokakta belki de bundan sonra müdavimi olacağınız bir kafeteryaya düşecek yolunuz. O sırılsıklam yağmurun altında belki sizi ıslanmaktan kurtaracak. Ve siz sonunda diyeceksiniz ki ” iyi ki bu sokağa düşmüş yolum.”

Ya da bazı insanlar vardır hayatınıza giren hiç tanımamış olmayı yeğlediğiniz. Ama en sevdiğinizi o insan sayesinde tanıyacaksınız. Her şeye rağmen iyi ki’niz olacak sizin.

Pişmanlık yerine şükür…

Bu iki kelime yer değiştirdiğinde gelir gerçek mutluluk. Sizi siz yapan o pişman olduklarınızdır biraz da çünkü. Size dersler verir hayat. Siz dersi doğru aldığınızda ileri gidersiniz, yoksa hep aynı pişmanlık girdabında yaşar gidersiniz.

O zaman artık dilinize dolanmış bu keşke’den kurtulup yerine iyi ki’leri yerleştirme zamanı. Pişmanlığı bir kenara bırakıp şükretme zamanı.

Bu da benden olsun.

Geçen hafta içinde beni sosyal medyadan takip edenler çokça şahit oldular yaşadıklarıma. E insan her zaman yaşamıyor ya böyle şeyleri. Ben de tadını çıkara çıkara tüm coşkumla paylaştım hepsini sizlerle. Evet katıldığım bir yarışma programından bahsediyorum. Tam 13 yıldır takip ettiğim “ekranların en naif ve zarif yarışma programı” Kelime Oyunu. Gün birincisi olmayı başardım, ancak hafta şampiyonluğunu sadece iki saniye farkla kaçırdım maalesef. İşte bu iki saniyede keşke ve iyi ki saklı aslında.

Annemin en sevdiği yarışma programıydı. Zaten bulmacalarla yani dolayısıyla kelimelerle arası hep iyi olmuştu. Küçücük bir çocukken bile bize anlamını bilmediğimiz kelimeyi kullanmamamızı öğütlerdi. Diğer çocuklar başka oyunlar oynarken biz evimizde sözcük bulmaca ya da kelime türetmece oynardık. Yani diyeceğim o ki annem için katıldım bu yarışmaya, O’nu yad etmek için. Sağ olup görsün, beni kutlasın isterdim ama O artık uzaklarda. Eminim beni görmüştür, hissetmiştir.

Gelelim bu iki saniyedeki keşke ve iyi ki’ye. Keşke harf almak yerine butona basıp biraz düşünme fırsatı tanısaydım kendime ya da daha az “harf lütfen” deseydim. Ama Ali İhsan Varol’un dediği gibi “uçtu gitti” artık. Sonuca gelecek olursam bu iki gün boyunca o kadar güzel insanlarla tanıştım ki… İyi ki başvurmuşum hatırlayamadığım bir zaman diliminde. Sonuçtan bağımsız bir şekilde ay finaline katılamamış olsam bile emin olun ki mutluyum.

Ve tabii ki bir kez daha ekibe, yarışmacılara ve beni destekleyen herkese teşekkür ediyorum. Eklemek de istiyorum evden izleyip, sosyal medyada eleştirmek yerine siz de katılın ve “iyi ki yapmışım” deyin kendinize.

Diyeceğim odur ki…

Pişmanlıklarınıza yanıp tütmek yerine, küflü zamanlardan kurtulup derin bir nefes alın ve şükredin yaşadıklarınıza….


Like it? Share with your friends!

Figen DEMİRTAŞ
Sayılardan ve ünvanlarından sıyrılmış bir emekçi. Hayatın her daim öğrencisi. Kadın, anne ve yazmaya sevdalı bir hayalperest.

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments