5 dakika

Kırmızı ayakkabı vardı yatağımızın altında bizi bekleyen. Yatağın başucunda da yeni bayramlık cicilerimiz. İçimizde bayram sabahının heyecanıyla kalbimiz pır pır… Bayram ziyaretleri, el öpmeler, mendiller…

Evet Ramazan Bayramı’ndayız. “Tatil mi, tatil hafta sonuna birleşti mi?” ya da “memlekete mi gideceksin?” sorularının arasında bir bayramlaşmadır sürer gider. Çocuk Figen’in bayram gününü anlatacağım bugün size. Yaşıtlarımın şahit olduğu bu bayram şimdilerden epey başka. Geçen yıl Karantina Gölgesinde yaşamıştık. Bakalım o eski bayramlara benzeyecek mi bu yıl?

Kırmızı ayakkabı ama ille de rugan!

Kırmızı Rugan Ayakkabı

Benim çocukluğumda böyle şık alışveriş merkezleri yoktu tabii ki. Hatta dükkanlardan bile almazdık ayakkabılarımızı. Yaşıtlarımın çoğu gibi bayramdan birkaç gün önce büyük semt pazarlarına giderdik. Genelde babaannem tutar elimden, götürürdü. Bir parmak büyük olsa da bir kırmızı ayakkabı alırdık illa ki. Pırıl pırıl parlayan rengiyle bizi büyülerdi. Kim bilir gözümüzün önünde annemizin anlattığı bir peri masalı beliriverir, içinde bulurduk ayağımıza giyince. Önden çapraz bantlı ve ille de rugan…

Kırmızı ayakkabı için uygun bir de bayramlık.

“Böyle güzel ayakkabı kimde var?” diye düşünür, içten içe sevinirken bir de ona uygun elbise hayali kurardık. ben şanslıydım. Annem terziydi çünkü! Puantiyeli kumaştan elbiselerimiz olurdu kız kardeşim Hatice ile beraber. Ama bayram günlerinin koşturması içinde illa ki son güne hatta bazen bayram sabahına kalırdı bitmesi. Ya kurdelesi ya fistosu ya da düğmeleri en son bayram namazına müteakiben kırmızı ayakkabı yanındaki yerini alırdı.

Genellikle büyüklerden küçüklere kalırdı elbiseler. Bir önceki jenerasyon giyer, küçülenler bir sonraki kuşağa geçerdi. Ama hiçbir çocuk gocunmazdı bu durumdan. Yine de işte bayramlar bizim çağdaki çocuklar için yeni pırıl pırıl elbise giyme zamanıydı. Neşe dolardı içimiz.

Bayram sabahları bizim için sevinç doluydu.

Erkekler sabah bayram namazına giderdi erkenden. Mezarlık ziyareti ya arife günü yapılırdı ya da birinci günü kahvaltıdan hemen sonra. Dualar edilir, mezarın taşı güzelce yıkanır ve çiçeklere su verilirdi.

Kahvaltıdan sonra ev içi bayramlaşma başlardı. Büyüklerden küçüklere doğru elleri öper, alnımıza koyardık. Çikolatanın yanında harçlık en büyük beklentimizdi tabii ki.

Bizim ev bir babaanne evi olduğu için geleni gideni hiç eksik olmazdı. Kahvaltıdan itibaren amcalar, halalar, kuzenler… Sonra komşular… Tabii yemekler hazırdı hep. Börekler ve tabii ki el açması baklavalar da… Geleni gideni de severdik ama en çok gezme faslıydı sevdiğimiz.

Sonrası şenlik…

Sonra kırmızı ayakkabı, yeni dikilmiş elbise ve boynuma çapraz asılmış çantamla sokaklar benim olurdu. Kardeşlerimle gezerdik genellikle. Yakın komşu evlerinden uzak akraba evlerine bir yolculuk başlardı. Beklentiler büyüktü 🙂 Yarış başlıyordu.

Karşı komşumuz Sıdıka Teyze ve Kamil Amca’nın evinde yer fıstığı olurdu mesela, bayılırdım. Hemen yanında Nebahat Teyze ve Cevdet Amca otururdu, evin kızı Sevinç Abla tüm kibarlığıyla kapıyı açardı. O bana mendil verirdi hep, bazen arasında harçlığım da olurdu. Aman ne mutluluk. Bazı evlerde çikolata, bazılarında cam şekerler… Sonra biraz uzaktaki akrabalarımıza giderdik, Gülümser Yenge eve sokar illaki baklava yedirirdi bir güzel. Sürer giderdi böylece.

Sonra mı? Sonra eve gelir sayardık paralarımızı. Nedense çok kıymetliydi bayram harçlıkları. Kim daha toplamış diye sayardık. Sokaklar gerçekten bayram yeri olurdu.

Çatapatı bilmez şimdiki çocuklar.

Kız kaçıranı, çatapatı bilmez gerçekten şimdiki çocuklar. Bayram ziyaretlerinden sonra genellikle oğlan çocukları bayram harçlıklarıyla bakkala gider çatapat alırlardı. Üzerine taşla sürtünce kıvılcıö çıkartırdı. Ama en çok ses tabii. Sonrasında bunların tabancaları da çıktı ortaya. Hele kız kaçıran vardı ki… Sorma gitsin. Kocaman sesiyle kızları korkuturdu hakikaten.

Tüm bunlar çocuk oyunuydu sadece. Şimdiki bayram magandaları gibi sağa sola ateş atanlara benzemez o sevinç. Yeri gelmişken bu magandalıkları yeniden kınıyorum. Bir daha hiç bir insanın o kör kurşunlarla zarar almamasını diliyorum.

Uzaklara arabayla

Annemin köyü biraz uzaktaydı. Yalova Çiftlikköy. Anneannemin beyaz sakız gibi nakışlı dantelli kırlent örtülerinin süslediği kireç badanalı ev çocukluğumuzun tatil köşesi. Ben genellikle hastalıklı bir bünyeye sahip olduğum için ya gitmeden evvel ya da orada köyün yeşilliğinden alerjik hastalığım tekrarlanır kısa keserdik ziyareti. Ama yine de köydeki ziyaretler, köy evleri bize değişik gelirdi. Kaşla göz arasında arkadaşlar bile edinirdik yeni yeni.

Kırmızı ayakkabı ile bitirelim yine.

Bu bayram da kendime kırmızı ayakkabı aldım bayramlık niyetine. Bu bayram da bir kaç yılın aksine eski bayram heyecanımı koyacağım yüreğime. Belki halam mendil verir, belki yengemde baklava yerim. Artık harçlık veren bulunmaz 🙂

Ve her zamanki gibi Barış Manço’nun “Bugün Bayram Erken Kalkın Çocuklar” dilimde olacak bugün.

Sevinçle, mutlulukla, sağlıkla ve sevdiklerimizle bir bayram geçirmek umuduyla… Şeker tadında bir bayram diliyorum…

#RamazanBayramı #ŞekerBayramı #kırmızıayakkabı #bayramlıkelbise


Like it? Share with your friends!

Figen DEMİRTAŞ
Sayılardan ve ünvanlarından sıyrılmış bir emekçi. Hayatın her daim öğrencisi. Kadın, anne ve yazmaya sevdalı bir hayalperest.

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments