Konuşabilme sanatı ? Bebekliğimizden itibaren dilimiz döndüğünce konuşuyoruz ama doğru anlaşabiliyor muyuz? İletişimin temeli konuşmaya dair.


5 dakika


Konuşabilme sanatı hakkında yazmak istedim bu haftaya başlarken. İletişimin temeli, doğru anlaşılmanın başlangıcı konuşmak…

Hepimiz anlaşılmadığımızdan şikayetçiyiz. Peki ne kadar konuşabiliyoruz? Halbuki bebekken agulayarak öğrendik konuşmayı. Önce ihtiyaçlarımızı dile getirdik, sonra duygularımızı. Şiirler doğdu böylece, sayfalar dolusu satırlardan kitaplar oluştu. Sırf karşı tarafa hislerimizi, düşüncelerimizi aktarmak için binlerce kelime geldi bir araya.

Bakın ben de size anlatmak istediklerimi sitemiz aracılığı ile iletiyorum. Aylardır buradaki köşemden bazen bir bilgi, bazen bir anı, bazen fikirlerimi ulaştırıyorum.

Konuşabilme Sanatı

Etkili ve güzel bir konuşma için diksiyon dersleri var. Onlarca kitap yazmışlar bu konu hakkında. Etkili konuşma ile ilgili kitap önerilerine buradan ulaşabilirsiniz.

Bazı insanlarda bu doğuştan gelen bir yetenekken, bazıları utana sıkıla anlatamaz derdini. Ve daima kendimizi anlatma derdinde oluruz. “Anlatamıyorum.” ya da “beni kimse anlamıyor” diye dertlenir dururuz.

Etkili Konuşma Önerileri

Konuşabilme sanatı yeteneğimiz geliştikçe çıkar ortaya. Çeşitli kişisel gelişim ya da kariyer sitelerinde onlarca öneri yer alıyor. Dönem dönem etkili konuşma için seminerlere de denk geliyorum. Bizim de bu konuya bir katkımız olsun, sıralayalım önerilerimizi.

Hazırlık yapın, mutlaka.

Konunuzun ya da kiminle konuşacağınızın bir farkı yok. Bir topluluğa hitap edecekseniz, konuşmayı yapacağınız yeri, hitap edeceğiniz kitleyi iyi tanımalısınız. Ve tabii ki konuyu mutlaka bilmelisiniz. Prova yapmalısınız. Ama mesele çocuğunuza herhangi bir konuyu açıklarken bile hazırlık yapmak gerekir. Kullanacağımız cümleler çok önemlidir.

Göz teması, ses tonu, beden dili…

Konuşabilme sanatı için en önemli noktalardır bunlar bence. Karşımızdaki insanın gözlerinin içine bakarak konuşmamız onda bıraktığı etkiyi görmemiz açısından mühim. Hele de ses tonumuz… Bağırarak söylediğimiz hiç bir cümle karşı tarafta etki bırakmaz hatta karşımızdaki insanı sinirlendirir bile. Ya da hiç dalgalanma olmadan hep aynı seviyedeki bir ses tonu da yetersiz kalır anlatmak istediklerimiz için. Sonra beden dilimiz ne kadar da önemlidir. Sürekli ellerimizi sallayarak konuştuğumuzda dikkatini dağıtırız dinleyicinin. Ya da bazı duruşlarımız tehdit gibi algılanmamıza sebep olur.

Kısa, öz ve dikkat çekici mesajlar gerekir konuşabilme sanatı için.

Cümlelerimiz ne kadar uzarsa o kadar uzaklaşırız anlatmak istediğimiz konudan. O yüzden dikkat çekici kelimeler seçmeliyiz. Ama mutlaka kısa ve öz olmalı. Lafı fazla uzatmadan, belki mizahla süsleyerek, konudan çok da sapmadan konuşmak en iyisi.

Kitap okumak dilinizi zenginleştirir.

Konuşabilme sanatı ne kadar çok kitap okur, konuştuğumuz dili ne kadar iyi kullanırsak o kadar güzel hale gelir. Türkçe’mizi güzel telaffuz etmek için bir çok kurs var. Kurslara katılmak hepimiz için mümkün olmasa da artık internette bir çok öneri var. Örneğin ağzımıza bir kalem alarak birbirine yakın kelimeleri tekrar etmek gibi… Ve tabii ki kitap okumakla nasıl da zenginleşiriz. Bir çok benzer anlamlı kelimenin içinden en etkili olanı seçmek kitap okuma alışkanlığı ile mümkün olur ancak.

Örneklemeler yapmak ve dinleyicileri konuşmaya dahil etmek…

Anlattığımız konu her ne ise o konuyu örneklerle anlatmak kalıcılığı artırır. Bir de üzerine dinleyiciyi dahil eder, ona sorular sorar, cevaplaması ya da tekrarlaması istenirse anlattığımız pekişir iyice.

Dinlemek belki konuşmaktan da önemli.

Kesinlikle! Eleştirmeden, suçlamadan, sorgulamadan sadece dinlemek bir sonraki cümlenizin gidişatını belirler. O yüzden kesinlikle önce güzel bir dinleyici olmak önemli.

Ve elbette düşünmek!

Yengem söyledi geçen gün; “gırtlak dokuz boğumdur, her boğumda düşünür öyle konuşurum, yoksa geri dönüş yoktur.” Ne kadar da güzel değil mi? Dokuz düşün bir konuş diyor yani. Belki dokuz düşünmeye fırsatınız yoktur ama en azından üç kez düşünün ağzınızdan çıkmadan önce.

Konuşabilme Sanatı Yoksa Ortada?

Tartışmalar çıkar. Kavga ve küfürler uçuşur havada. Ortam gergindir. Hava buz gibidir aslında. Karşılıklı saygısızlık hüküm sürer. Geri dönüş zorlaşır. Amacımız güzeldir ama sonuçta hep kötü biter. Ve böyle olunca da konuşmaktan kaçmaya başlarız. Ya hiç konuşmayız ya da konuyu kapatıp hiç başlamamış gibi yaparız. Ve konu her neyse büyür de büyür, ta ki işin içinden çıkamayıp patlama noktasına gelene dek.

İşte böyle önemli bir sanattır bu. Zamanında konuşulmayan konular öfkeye sebep olur zamanla. Bu öfke insanları ya içe kapanmaya ya da saldırganlığa iter.

Bencilliği bırakın bir kenara konuşurken. Yoksa hep kendi dediğinizin doğru ya da en üstte olmasını beklersiniz. Bu da saygısızlığa iter sizi.

Bazı cümleleri de hiç kullanmamak gerek.

“Beni anlamıyorsun!” Bu cümleyi duyan kişi onu eleştirdiğinizi düşünür. Sizi dinlemeyi bırakır. Onun yerine “bir de şöyle anlatayım” deseniz ve tekrar anlatsanız çözülür sorun.

“Bir şey söyleyebilir miyim?” Elbette izin istemek güzel bir davranış. Ancak siz uygun zamanı bekler ve kendinizden emin bir şekilde girerseniz söze bu cümledeki güvensizlik hissi oluşmaz.

“Ben açık sözlüyüm, kırılma ama…” diye başlayan bir cümle karşı tarafın kırılacağını bilmemize rağmen kurduğumuz bir cümle olacaktır. Bunu söylemek yerine hiç söylemeyin daha iyi.

“…….. gerek yok!” Noktalı olan yere öfkeyi de üzüntüyü de getirebilirsiniz. Ne olursa olsun yanlış bir cümle olacak bu. Siz ona neyi yöneltirseniz o size döner. “Öfkelenmene gerek yok” dediğinizde size öfkelenecektir. Bunun yerine konuşmayı sonra yapabilirsiniz.

Bencillik içeren cümlelerden kaçının. Örneğin; “hep kendini düşünüyorsun” yerine düşünülmenin sizi mutlu ettiğini söyleyin. Böylesi suçlayıcı olmayacaktır.

Neden yazdım bu yazıyı?

Çünkü birbirimizi anlamıyoruz. Ve en çok şikayet ettiğimiz konu anlaşılamamak. Hep bundan şikayet edip doğru anlatmayı denemiyoruz bile. Dinlemiyoruz. En büyük problemimiz bu.

Teknoloji gelişti, çok fazla zamanı bıraktı bize. Ama o zamanı yine teknoloji aldı elimizden. Kimsenin gözünün içine bakmadan, sosyal medya üzerinden anlaşmaya çalışıyoruz. Çoğu zaman kelimeleri kısaltıyor, hatta hiç kelime kullanmadan emojilerle anlatmaya çalışıyoruz derdimizi.

Bana telefonla konuşmak bile soğuk gelirken şimdi böyle anlaşabilmeyi ummak çok şaşırtıcı gerçekten.

Konuşabilme sanatı mühim, çok mühim. Hiçbirimiz belki birer hatip olamayız ama geliştirebiliriz kendimizi. Doğru anlaşabilmek için şart bu!


Like it? Share with your friends!

Figen DEMİRTAŞ
Sayılardan ve ünvanlarından sıyrılmış bir emekçi. Hayatın her daim öğrencisi. Kadın, anne ve yazmaya sevdalı bir hayalperest.

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments