Kimim ben… Nasıl geldim bu noktaya… Nasıl kesişti yollarımız…
İnsanın kendini anlatması çok zor. Bu satırları yazarken daha da iyi anladım. Bu yüzden yazının sonunda söylemem gerekeni, başında söyleme ihtiyacı hissediyorum. “Bir kusurum olursa affola”
Şimdi gelelim Kübra’ya..
Ben kendimi bildim bileli sanki içimde birden çok kişi vardı. Her Kübra’nın ayrı istekleri, hayalleri, asilikleri ve kendine ait yolu vardı. İtiraf ediyorum zaman zaman çok zorlandım.
İçimde bir Kübra var mesela, dizginlemesi çok zor… Kimseye benzemiyor ve dur durak bilmiyor. Pek bu toprakların gelenek görenek ve kültürel yapısına da uygun değil üstelik… Durmadan soruyor, kurcalıyor, merak ediyor… Aslında, ben en çok bu Kübra’yı seviyorum ve O’na hiç karışmıyorum. İstediği gibi yaşaması en büyük önceliğim…

Diğer bir Kübra’da anne mesela… Hemde Dünya’ya düşmüş bir Mete’or Annesi… Sonra sonra keşfetti kendini ve bir meteorun dünyasını nasıl değiştirebileceğini… Çocuk yanını besleyen, bu Kübra’yı alıp çocukluğuna götüren Mete’nin Annesi… En özel Kübra bu benim için…

Bir de sağlıkçı bir Kübra var… O’nun için, fizik tedavi büyük bir tutku… İnsanların hayatlarına dokunabilmek, 7’den 70’e insanlarla iletişim kurabilmek, en güzel iş onun için…

Gelelim hayalperest Kübra’ya… O kadar çok hayal kuruyor ve bu duygudan öyle pozitif besleniyor ki… En sevdiğim yanı bu olsa gerek. Hayal kurup gerçekleştirdikçe ayakları yerden kesilen bir Kübra bu…
Gerçekleştiği bir hayal sonucu sizlerleyim bende…
Yemek yapmak… Yemeyi sevmek… Yedirmeyi sevmek ve keşfetmek… Bu duygularla mutfağa girdikten sonra terapi olarak gördüğüm bu durum benim için çok ama çok büyük bir tutkuya dönüştü. Eğitimleri aldım ve böylece profesyonel bir chef olarak sektörde yerimi aldım.
Eski çalıştığım sağlık kurumundaki arkadaşım Figen ve bu güzel projenin yaratıcısı İlknur beni aralarına alıp ikna ettiler. İkna ettiler diyorum çünkü çok korktum, ama onların da desteği ile karşınızdayım.
Burada birlikte tecrübe edip, sizinle birlikte, desteklerinizle büyümek benim için çok kıymetli…
Son olarak değinmeden geçmek istemedim. Bugün 88. Dil Bayramı
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün katılımıyla 1932 yılında düzenlenen I. Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül’ü her yıl “Dil Bayramı” olarak kutluyoruz. Dilimizin, yani millî kimliğimizin bayramı olan bu günde Türkçemize emek verenlerden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere herkesi saygı ve minnetle anıyoruz. Dil Bayramı kutlu olsun.
Yemek de sevgiyi ve iletişimi ifade etmenin en güzel dili bana göre…
Her hafta bir tarif ve öyküsü ile buluşmak dileğiyle…
5
4.5