Languishing her gün dilimize yerleşen o yabancı kelimelerden biri. Halbuki bildiğimiz, tanıdığımız bir his bu. Bu yeni tabirleri sayfalarımıza konuk alıyoruz ara ara. Hatırlarsınız; Rejenerasyon mesela. Ya da Eko-anksiyete. Kış aylarında yeniden hatırladığımız Hygge var bir de.

Haydi yeni öğrendiğimiz bu kelimeyi yeniden öğrenelim. Kimbilir yeni ismini öğrenince çözüm yolu bile bulabiliriz 🙂

Languishing nedir?

Nedir diyerek başlayacağım ama tanımını yazınca “ee, ben bunu biliyorum zaten.” ya da “demek ki yaşadığımın bir adı bile varmış.” diyeceksiniz. Ama ben duyacaklarımı göze alarak yazıyorum. Ve zaten amacımız farkındalık yaratmak ya… Belki de yazının sonlarına doğru şifa olur sadece farkında olmak bile.

Gelelim tanıma…

İngilizce bir kelime languishing. Languish hali ile yani fiil hali ile çürümek, hali kalmamak, bitkinleşmek gibi anlamlara geliyor. Bizim kelimemiz ise bu durumları oluşturan bir ruh hali.

Languishing (1)

Sözlükteki anlamları şöyle;

“Kuvvetsiz, mahzun, hali kalmamış, baygın, gevşemiş, ruhsuz, cansız, üzgün, kederli, özlem dolu, uzun tesirli…”

Tureng

Pandemi ile birlikte ortaya çıktı diyorlar ama bence sadece covid 19‘u suçlamak biraz eksik kalır. Hep vardı da evlere tıkılıp kaldığımız o dönemde görünür oldu belki de bu tatsız durum.

Bu terimi ilk kez Amerikalı Sosyolog Corey Keyes tanımladı. Ve birçok insanın depresyonda olmasa da ruhsal açıdan pek de iyi bir durumda olmadığını belirtti çalışmalarında. Ayrıca bugün insanların yaşadığı bu tatsızlık durumunun ilerinde başka ruhsal hastalıklara sebep olacağını ilave etti. Depresyon, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıkların tetikleyicisi ya da belirtisi olduğunu ortaya koydu bu çalışmalarla.

Huzursuz bir his …

Dilimizde böyle acı da değil ama tat da yok. Böyle bir sıkıcı tatsızlık durumu. Şöyle diyoruz durmadan ya da duyuyoruz etrafımızdakilerden şu cümleleri.

“Bir sıkıntı var içimde ama adını koyamıyorum.”

“Bir şeyler yapmak istiyorum ama ne yapmak istediğimi bilmiyorum.”

“Bir yerlere gitsek ama nereye?”

“Niye artık bunu yapmaktan zevk alamıyorum?”

Kaçını kullanıyorsunuz gün içinde? Ya da kaç kişiden duyuyorsunuz buna benzer cümleleri? Bir düşünün bakalım.

Çağımızın yeni sendromu

Languishing çağımızın yeni sendromu olarak geldi oturdu yerine. Ve zaten o kadar çok sendrom var ki yeni yeni yerleşen dilimize. Eskiden fiziksel sağlığımızla ilgilenirdik, o kadar geri plana atmıştık ki ruh sağlığımızı işte tüm deliliklerimiz de şimdi gün yüzüne çıkıyor. (Delilik dediğime bakmayın ama hepimiz de bira deliyiz ve zaten delilik de iyidir 🙂

Ve zaten o kadar çok sorun meraklısı insanlar haline geldik ki… Elimizdeki akıllı telefonlara gün geçmiyor ki bir belirti yazıp hastalık aratmayalım. Ne yazık, halbuki çekiyoruz tüm sorunları istemeden de olsa böyle yaparak.

Vay halinize…

  • Eskiden yaptığın işlerden şimdi zevk almıyorsan,
  • Artık heyecan hissetmiyorsan,
  • Sürekli bir odaklanma sorunu yaşıyorsan,
  • Enerjiniz azalmışsa,
  • Yaşamak için bir amaç bulamıyorsan,
  • Ne mutlu ne de mutsuz hissediyorsan,
  • Boşlukta asılı kalmış gibiyseniz,
  • Çevrenizdeki insanlara, işlere, dünyaya yabancılaştıysanız…
Languishing (2)

Saydıklarımdan bir ya da bir kaçını söylüyorsanız vay halinize. Sizde de bu sendromdan var. Ama neden var, niçin geldi yapıştı bu tatsız tat dilinize? Buna kafa yormanız lazım sanki.

Languishing ile nasıl başa çıkarız?

Elbette bir çok önerimiz de olacak. Sizleri bu duyguyla başbaşa bırakmayacağız. Hep beraber çözmeye çalışacağız.

Tanımlayın.

Öncelikle uzmanlar bir sorun yaşadığınızda onu çözmenin ilk yolunun sorun olarak gördüğümüz şeye bir isim vermek olduğunu söylüyor. Yani düşmanımız kimse adını bilmeliyiz. Onu tanımlayıp adını bildiğimizde bize ne olduğunun, neyin değiştiğinin farkına varıyoruz. Ki farkına varmak mücadelenin ilk adımıdır her zaman. Artık karşımızda bir şey var ve biz onu görüyoruz, ona karşı strateji geliştirebiliriz. Ve asla bu durumu bir psikolojik rahatsızlık gibi görmeyin, tükenmişlik sendromu ya da majör depresyon demeyin bu duruma.

Küçük görün bu tatsızlık hissini.

Ayrıca bilmemiz gereken çok önemli bir şey daha var. “Nasılsınız?” sorusuna her zaman “çok iyiyim.” cevabını veremeyebilir. Bu tatsızlık halini bir sendrom olarak tanımlamışlar ama bir insan her zaman iyi olmayabilir. Bazen tatsız da olabiliriz. Yorgun, bıkkın ya da isteksiz olabiliriz. Bu çok doğal. Çünkü insanız. Her zaman harikulade hissetmek bence saçma. Ruh halimizdeki bu dalgalanmaların normal olduğunu kabul edersek bu tatsız durumu da önemsizleştiririz. Küçük gördüğümüzde kurtulma şansımız olur bu durumdan. “Hadi ordan!” deyin bu hisse. Dağılsın gitsin. Tabii bu tamamen benim uzman olmayan fakat yaklaşık yarım asır yaşamış bir insanın önerisi. Toksik bir pozitiflik içinde olmak zorunda değilsiniz. İyi değilseniz iyi değilsinizdir. O kadar.

Languishing karşısında akışta kalmak

Ne güzel bir şey şu akışta olma hali. Her türlü soruna karşı akışta kalmak. Çünkü mücadele edip, debelenmek bataklığın daha da içine çeker insanı. O yüzden ne yapıyoruz? Şikayet etmek yerine içinde olduğumuz her neyse onu yaşamaya devam ediyoruz. Bazen bir film izlemek sizi alıverir içine. Bazense kapınızı çalan arkadaşınızın daha büyük dertleri vardır ve o anlatırken onun ağzından dökülen cümlelerin akışında o tatsız duygu siliniverir dilinizin üzerinden.

Odaklanma için yapacaklarımız neler?

Yine daha önce de yazdığım başka bir sendromdan da kurtulmanız gerekli. Erteleme Hastalığı! İşlerinizi küçük küçük bölün. Ve mutlaka bir planlama yapın. İşlerinizi bölerek yapmak hem işi daha çok kolaylaştırır. Gözünüzde büyütmeden yapıverirsiniz. Hem de bir işi bitirdiğiniz için size başarı hissini verir. Hem de bu başarı hissi yeni hedefler koymak için size cesaret verir. Böylece yeniden yaşam amacı kazanmış olursunuz.

Aynı zamanda planlama yapmak da işlerinizi tamamlamanız açısından kolaylaştırıcı etki eder. Düzen her zaman iyidir.

Kendinize ya da işinize ayıracağınız zamanlar kimse bölemesin. Bölünmemiş zamanlar verimliliği, verimlilik başarıyı, başarı da mutluluğu getirecektir.

Son olarak Languishing…

Aynanın karşısına geçin, fiziksel bedeninize bir bakın bakalım. Uykusuzsa uyku düzenini yeniden sağlayın. Soluk görünüyorsa beslenmenize, suyunuza dikkat edin. Omuzlarınız çökmüş görünüyorsa spora başlayın. Yani fiziksel görünümünüze önem verin. Kendinizi ne kadar beğenirseniz yaşam enerjiniz o oranda geri gelecektir.

Günlük tutmak da languishing ile mücadelede oldukça işe yarayacaktır. Sevgili Günlük başlıklı yazımda faydalarından uzun uzun bahsetmiştim zaten. Hem ne yaptığınızı göreceksiniz hem de size amaçlarınızı yeniden hatırlatacak.

Ve tabii ki ilişkilerinize sahip çıkın. Sevdiklerinizin sorunlarıyla ilgilenin. Bir yaraya merhem olmaya çalışın. Değer verin ki değerli olduğunuzu hissedebilin. Sevin sevilin ve her türlü ruhsal sorundan kurtulun.

#languishing #tatsızlık


Like it? Share with your friends!

Figen DEMİRTAŞ
Sayılardan ve ünvanlarından sıyrılmış bir emekçi. Hayatın her daim öğrencisi. Kadın, anne ve yazmaya sevdalı bir hayalperest.

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments