8 dakika
Leylek göçü başladı işte. Cemrelerin düşmesinin hemen ardından göçüp gelecekler sıcak ülkelerden bizim topraklarımıza. Baharın geldiğinin, yazın çok yaklaştığının habercisi onlar. Peki ya çevre kirliliği, küresel ısınma ve çılgın şehirleşme bu göçte ne kadar etkili? Bugün göç yollarını, etkileyen faktörleri, sayıları, onlar için çalışan insanları yazacağız.

İnanışlar
Marteniçka ve leylek göçü
Marteniçkalarımızı martın gelmesiyle taktık bileklerimize. Ve dileklerimizi diledik. Şimdi de göçmen kuşları bekliyoruz. Tabii ki de havada uçarken görmemiz şart. Marteniçka yazımdan hatırlayacaksınız; bazıları kırlangıç, bazıları leylek göçü bekler. Bileğimizden çıkarıp çiçek açmış bir bahar dalına asmak için. Türlü türlü inanış olmasına rağmen asıl olan doğa sevgisi. Gelen bahara, ısınan havaya, depreşen toprağa, uzaklardan gelen kuşlara saygı… Ne güzel, ne mutlu bize.
Leyleği havada görmek
İşte bir güzel inanış daha. Masmavi gökyüzünde upuzun beyaz kuş sürüsüne denk gelmek ne mucize bir olay aslında. Özellikle gidişlerinde onları gökyüzünde yakalamak çok zor. Çok uzak yollardan, henüz havalar tam ısınmadığında gelirler topraklarımıza. Ve yorgundurlar. Ayrıca gökyüzü de hala biraz gridir. Yani görmek zordur onları uçarken. Ne demek olduğuna gelirsek, ne mutlu leylek göçü sırasında bir leyleği uçarken görene. Çok gezer, çok seyahat eder onları gökyüzünde salınırken gören insanlar.
Ah bir de “seni leylekler getirdi yavrum” var.
Sadece bizim ülkemizde değil tüm dünyada var olan bir inanış bu. Andersen’den masallarla girmiş dünyamıza. Leylekler uzun zaman sonra gelir, bacalara yuvalarını yaparlar ve bacalardan içeri bebekleri atarlar. Anne babalar çocukları belli bir yaşa gelene kadar hala bu masalı anlatırlar. Ne güzel, zararsız, hayvan dostu bir inanış.
“Leyleğin ömrü laklakla geçer”miş.
Ve o güzel leylekler uzaklardan gelip yükseklere yuvalarını yaptıktan sonra yeni yavrularını yapmak için cilveleşmeye başlarlar. Kafalarını geriye doğru atıp uzun gagalarını birbirine vurarak çıkardıkları “lak lak” sesleri ile tavlarlar birbirlerini. Ve biz cahil insanlar da bu sesi neden çıkarttıklarını bilemez, uydururuz boş boş konuştuklarına dair hikayeler. Bu uçan beyazlar sanki ömürleri boyunca bomboş oturuyorlarmış gibi. Onların ömrü değil belki ama bizim ömürlerimiz çoğu zaman laklakla geçiyor, evet.
Göç Yollarına Geçmeden Yaren Leylek ve Adem Amca
Leylek göçü ve bu zor yolculuğa geçmeden şahane bir haber verelim. Yaren Leylek ve Balıkçı Adem Amca tam 11 yıldır bu zamanlar buluşuyorlar. Dostlukları efsane. Balıkçı Adem Amca Bursa’nın Karacabey İlçesi’nin Eskikaraağaç Leylek Köyü’nde yaşıyor. Burası Euro Natur Vakfı tarafından 1994 yılında kurulan Avrupa Leylek Köyleri Ağı‘nın Türkiye’de kabul ettiği tek köy.
Geçen on yıl boyunca uzun yolları aşıp gelen Yaren gelip konmuş Adem Amca’nın kayığına. Bu yıl da yarenini bekler gibi beklemiş Leylek Yaren’i 66 yaşındaki balıkçı. Nihayet 7 Mart 2022’de gelmiş ve kavuşmuşlar yarenler. Ona kavuştuğu için çok mutlu olmuş balıkçı amcamız. “Dostum, parçam, balıkçı arkadaşım” diyor onun için.

Bu kavuşmayı izleyebileceğiniz bir internet sitesi bile var. Onları buradan canlı izleyebilirsiniz. Bu hikayeyi fotoğraflarıyla bizlere taşıyan Yaban Hayatı Fotoğrafçısı Alper Tüydeş‘e de teşekkür edelim.
Ve leylek göçü başlasın artık.
Çok uzun bir yolculuktur bu. Afrika çöllerinden Avrupa ve Güney Batı Asya’ya kadar upuzun bir yol. Leylekler bu uzun yolu elbette kanat çırparak gelmiyorlar. Bu fiziksel olarak mümkün de değil zaten. Ama bu yollar o kadar uzun yıllar boyunca göçlerle dolu ki nereden nasıl uçacaklarını biliyorlar. Uzun mesafeleri en az enerji ile geçmek için daha çok süzülürler. Ve bu görüntü de gündüzleri yerden yükselen sıcak hava akımları sayesinde çıkar ortaya. Tabii ki bu sıcak hava akımları suların üzerinde gerçekleşmediğinden kara yollarını takip ederler.
Binlerce yıldır aynı rotaları izlerler. Mart ayında başlar bu uzun yolculuk ve Nisan sonlarına doğru yuvalarına ulaşırlar. Ortalama 49 gün sürdüğünü tespit etmiş bilim insanları. Dönerlerken arkalarına rüzgarı aldıkları için daha kısa sürüyor yolculuk, 26 gün ortalama. Ve bu tersine göç de Ağustos sonunda başlıyor.
Leylekler yol boyu geceleri dinlenmek için mola verirler, bazen gıda maddesi çoksa etraflarında bir kaç gün kalırlar bile. Sonrasında nihayet geçen yılki yuvalarına erişirler. Ve üremelerine başlarlar. Dönüşlerinde yanlarında yeni doğmuş yavruları da olacaktır.
Leyleklerin göç yolculuğunu ay ay okumak isterseniz biyologlar.com çok güzel bir yazı hazırlamış bu konuda.
Onları bekleyen tehlikeler
Sanayileşme ve tarımdaki değişiklikler sonucu 19. yüzyılda azalmaya başlamış bu güzelim göçmen kuşlar tüm Avrupa’da. Hatta Wikipedia‘ya göre “Doğada yaşayan son leylek Belçika’da 1895’te, İsveç’te 1955’te, İsviçre’de 1950’de ve Hollanda’da 1991’de görülmüştür.” Sonrasında yeniden üretme çalışmaları başlamış tabii ki. Dernekler ve vakıflar aracılığı ile bir takım koruma sözleşmeleri imzalanmış. Ama onları bekleyen tehlikeler çok fazla.
Birinci tehdit elektrik.
Evet yanlış okumadınız, elektrik. Özellikle büyük kentlerde yükselip giden elektrik nakil istasyonları. Leylek dahil tüm göçmen kuşlar dinlenebilmek için yüksekleri tercih ederler. Tabii ki en yükseklerde artık elektrik direkleri var. Ve bu nakil bölgelerinde çok yüksek akımlar var maalesef.
Ama güzel çalışmalar da var. Bazı bölgelerde kuşların bu akıma kapılmasını önlemek için çalışmalar başlamış. Hem akımdan korumak hem de rahatça dinlenmelerini sağlamak amaçları. Teşekkür ediyoruz bu konuda hassas olan yetkililere.
İkinci tehdit çöpler
Ve işte leylek göçü yazımı perşembe gününe almamdaki sebep tam olarak bu. Atıklar. O kadar çok zarar veriyor ki dünyaya. Nereden bakarsanız bakın elinizde kalıyor.
Leylekler etçil kuşlardır. Dolayısıyla avlanma alanları gerekir. Ancak biz insanlık doğayı o kadar hızlı bozuyoruz ki avlanma alanları iyice yok oldu. Dolayısıyla artık çöplüklerden besleniyorlar. Özellikle Avrupa’ya batıdan göç eden kuşlar Portekiz ve İspanya’da bulunan çöplük alanlarda takılıp kalıyorlar ve artık göç etmiyorlar. Tabii ki hastalıkları ve ölümleri beraberinde getiriyor bu durum. Şimdi o çöplük alanların yerine atık dönüştürme tesisleri yapılacakmış. Ve bunun sonucunda yıllardır göç etmeyi unutmuş leyleklerin başına ne geleceği meçhul.

Ayrıca leyleklerin yuvaları hep bellidir. Her yıl aynı alanlara yuva yaparlar. Gelirler, bakarlar yuvaları bozulmuş. Hemen tamir etmeye koyulurlar. Etraftan çalı çırpı ararlar ve yine çöplükler girer devreye maalesef. O minik yavrular bazen plastik poşetlerin içine doğar.

Diğer tehlikeler
Dedik ya kanat çırpmazlar, süzülürler diye. Ama işte iklim değişiklikleri ile bu termal alanlar farklılaştıkça zavallı kuşlar süzülemezler. Yüzyıllardır alıştıkları rotayı değiştirmek zordur. Varış noktasına ulaşamazlar. Yani bu iklim değişikliği belası onlar için de bir tehdit.
Ve tabii ki avcılık. Onlar için hiç bir şey söylemek istemiyorum. Avcılık spor değildir ve yasaklanmalıdır. Nokta.
Güzel işler de var leylek göçü için yapılan.
En az 26 milyon yıldır varlar leylekler. Yani insan türünden çok uzun zaman öncesinde onlar vardı. Yani dünyanın gerçek sahiplerinden onlar. Onları korumak ve yaşatmak için çalışanlara teşekkür ediyoruz. Ama aslında zaten bu bir görev. Zira dediğim gibi bizden çok önce onlar vardı.
Osmanlı döneminde de Gurebahane-i Laklakan. Şimdi de bir benzeri Kocaeli Kartepe sınırları içinde bulunan Ormanya içinde bir Düşkün Leylekler Evi açılmış. Çeşitli nedenlerle göç edemeyen leyleklerin bakımları ve tedavileri yapılıyor.
0 Comments