Leziz lezzetler var yine bugün menüde. Şahane Marmaris Cennetleri gezimizde Bozburun molamızda tattığımız enfes yemekleri anlatmak istiyorum sizlere.
Gezdiğimiz, gördüğümüz yerler kadar tattığımız leziz lezzetler de tatlarıyla kokularıyla hatıralar bırakıyor gönlümüzde. Ki ben çok belli etmesem de çok güzel yerim ve iyi yemek yemeyi çok severim. İşte tatilden damağımda kalan tatlarıyla o güzel yemeklerin bazıları. Beni kırmayan, samimiyetle bana hepsini tek tek anlatan Deniz Kungür’e teşekkürler.

Şef Deniz Kungür’den Leziz Lezzetler
Dediğim gibi Deniz Şef ile Bozburun molamızda tanıştık. Butik bir otelin restoranındaydı. Ne yemek istediğimizi sorarak sundu yemeklerimizi. Yani hani “hazırda bu var, liste bu seçin” şeklinde değil. O yüzden çok hoşumuza gitti tabii ki. Ve tam bir leziz lezzetler aşığı olarak soru yağmuruna tutmuştuk Deniz Şefi. O da gerçekten büyük bir samimiyet ve özellikle bana karşı sabırla yanıtlamıştı sorularımızı.
Tabii gittik geldik tatil bitti ama leziz lezzetler hep damaklarımızda kaldı. Arada instagram sayfası aracılığı ile görüşüp, sohbet ediyoruz. İşte bu yazı da o sohbetlerden birinden doğdu. Şimdi sohbetimizi ve verdiği şahane tarifleri dilimin döndüğünce aktaracağım sizlere.
Sevgili Şefim biraz tanıtır mısın kendini bize?
Alaylıyım ben aslında. Eğitimim mutfaktan. Hatta önce kayınvalidemden. Sonrasında pek çok eğitim ve yarışma geldi tabii ki. Yurtdışında yaşadım uzun yıllar. Yunanistan ve Katar’da üst düzey otel mutfaklarında ve cruise gemilerinde çalıştım. Şu anda da Bozburun’a veda edip İstanbul’a geldim. Çok tanınan birinin evinde özel şef olarak çalışıyorum.
Tabii ki bu ünlüyü bize söylemezsiniz.
Tabii ki bu uygun olmaz. 🙂
Konuşurken gördüm ki ailede aşçılar var. Ve özellikle kayınvalide. Hayranlıkla karışık bir sevgi. Biraz şaşırdım.
Evet ailede gerçekten yemek özel bir ilgi alanı. Ama kayınvalidem bir başka. Kendisi Giritli. Bir çok yemeği O’ndan öğrendim ya da esinlendim. Aslında hayalim bir yemek kitabı çıkarmak ve O’nun adını vermek. Mücevher ismi. Kitabın adı da “Bir Girit Masalı. Mücevher’in Kalbi” olacak. Keşke editörlüğünü siz yapsanız, beraber çıkarsak kitabı.
Ah nasıl güzel bir teklif, teşekkür ederim.
Gerçekten. Bu konuda yardıma ihtiyacım olacak. Çok mutlu olurum.
Gelelim denediğim ve istediğim tariflere.
Evet, vereyim. Üç tane kolay tarifimiz var. Ara ara gene yazarım ben size. Çok mutlu oluyorum, hikayelerle paylaşınca siz.

Önce ferah bir başlangıç.
Sadece karpuz, sert bir beyaz peynir ve fesleğen. Karpuzları ve peynirleri küçük küpler şeklinde doğrayın. ve üzerine güzel bir fesleğen yaprağı koyarak geçirin kürdanı. hepsi bu. Hem sunumu çok şık hem de kolay bir lezzet.

İkinci olarak, Benim Tattığım Karpuz Kabuğu Reçeli.
Şimdi yaz boyu karpuz en sevdiğimiz serinleticilerden. Sofralarımızın olmazsa olmazı. Yukarıdaki gibi ferah serinletici bir başlangıç yaptıktan sonra elimizde kalan kabukları değerlendiriyoruz. Reçel yapıyoruz bu kabuklardan. Kabukların beyaz kısmına kadar iyice temizleyip sonra kare kare kesiyoruz. Sonrasında karbonatlı suyun içinde 1 gece bekletiyoruz. Ertesi gün bir güzel yıkıyoruz. Şekerini ekliyoruz üzerine. Ben göz kararı yapıyorum ama siz soracaksınız şimdi ölçüyü. Söyleyeyim bir bütün orta boy karpuz kabuğu için 6 bardak şeker ekliyoruz.
Sonra suyunu da ekliyoruz üzerlerini epey geçecek kadar. Ve başlıyoruz kaynatmaya. 1 saat kaynıyor bu şekilde. Sonrasında yıldız anason katıyoruz ki bu reçeli bu kadar güzel yapan o. Yıldız anasonu kattıktan sonra yarım saat daha kaynatıyoruz. Kabuklar artık şeffaf bir görüntü almaya başlıyor. İşte o zaman oldu demektir. Altını kapatıyoruz ve soğumaya bırakıyoruz. Sonrası malum, kavanozlama. Ve afiyetle kahvaltı sofralarındaki yerini alacak.

Ve son olarak bir fava tarifi. (Portakallı Karamelize Fava)
Portakallı karamelize soğanlı bir fava tarifi. Kökü aslında Girit’e dayanıyor ama o tarifi başka bir gün anlatırım. O biraz daha farklı, taze bakla ile yapılıyor. Giritliler bunu kızarmış ekmekle yerler, rengi yeşile dönük olur taze bakla olduğu için. Bu tarifse bana ait. Anlatayım. Yarım kilo kadar kuru baklayı güzelce yıkayıp üzerini geçecek kadar suyla koyuyoruz ateşe. Tam burada ben içine bir kuru soğan, rendelediğim bir büyük havuç ve doğradığım bir limonun kabuğunu da atıyorum. Biraz böyle kaynıyor. Sonrasında ateşten indirmeme yani baklaların tamamen yumuşamasına yakın 1-2 portakal suyu ilave ediyorum. Sonra baklalar güzelce yumuşayınca kapatıyorum altını. Biraz soğuduktan sonra güzelce süzgeçten geçiriyoruz.
Bitmedi tabii ki. Ay şeklinde doğradığımız soğanlarımızı tavada yağsız bir şekilde karamelize olana kadar kavuruyoruz. Ben bu şekilde yaparım ama karamelize işlemi için içine biraz esmer şeker de atabilirsiniz. O zaman daha kolay olur sizin için. Sonrasında da hepsini karıştırıp biraz tuz ilavesiyle servise hazır hale getiriyorsunuz. Üzerine bir kaç damla zeytinyağı ve taze otlarla nefis bir lezzet.
Evet, teşekkürler. Enfes bir yolculuk oldu bu.
Gerçekten de öyle oldu. Tarif verir gibi değil de, yemeği paylaşır gibi oldu. Ben teşekkür ederim. Yeniden görüşmek üzere.
Leziz lezzetler diyarına bir yolculuk yaptık.
Reçeli de vardı, başlangıcı da, mezesi de. Şef Deniz Hanım, hiç de mecbur olmamasına, kendi reklamını yapma gibi bir kaygısı bulunmamasına rağmen öyle tatlı, öyle samimi cevapladı ki sorularımı. Hiç de öyle böbürlenmedi yaptıklarıyla, çok doğalmış gibi anlattı ve herkesin mutfağında yapılabilecek kadar da kolay anlattı. Düşünün ben bile yapabilirim hepsini 🙂
Yeni bir yolculukta yepyeni lezzetler de buluşmak üzere. Rotanız daima leziz lezzetler diyarına götürsün sizleri.

0 Comments