
O; Genç Kadınları Geleceğe Taşıyan Lider Bir Kadın. Dilek Alp Kadın Liderler içerisinde Eğitimi ve Projeleriyle Örnek Bir Hayat.
Onun için Covid 19 virüsünün yarattığı pandemi sürecinin faydalarından diyerek başlamak istiyorum sözüme. Dilek Alp bu kötü dönemin bana kazandırdıklarından. O zaman başlayalım sıcacık sohbetimize.
Dilek ALP ile Sıcacık Bir Sohbet
Dilek Hanım, siz benim için lider kadın örneğisiniz. Sizinle Covid-19 Pandemi döneminde, bu vesileyle tanıştık. Mart 2020 de pandeminin en korkutucu döneminde ülke çapında büyük bir maske krizi yaşanmış ve siz o dönem çalıştığınız kurumunuzun yetkilendirmesi ile çok az sayıda gönüllü kadınlarla birlikte gece gündüz tüm sağlık kurumlarına ürettiğiniz sıhhi maskelerle büyük bir destek verdiniz. Herkesin evlere kapandığı günlerde, sizlerin, çalışanlarınızın yanında, cesur ve disiplinli tavrınız hepimize büyük gurur oldu. O dönem her bir sağlık görevlisi ile kurduğunuz içten ve sevgi dolu iletişiminiz ve güler yüzlü personellerinizin elleriyle adrese teslim ettiği her maske için, bizlerle iletişime geçmeniz anlatılamaz bir moraldi. O ağır dönemde gönülden çalışan kadronuz ile dev bir işe imza attınız. Sizlerin dile getirmediğiniz yorgunlukları ve bu onurlu davranışınız, biz sağlık çalışanları olarak inanın asla unutulmayacak. Ben de bir sağlık görevlisi olarak size ve nazik personellerinize, bu kent insanına yaptığınız özverili çalışmalarınızın hepsi için tek tek teşekkür etmek istiyorum.
“ZORUNLU YAVAŞLAMA”
Pandemi süreci bizlere hayatımızda ötelediğimiz birçok duyguyu yok saydığımız, koşuşturma ve hırslarımız arasında öz değerlerimizi kaybettiğimizi yüzümüze fena çarptı. Zorunlu yavaşlama bizlere, “ben ne yapıyorum?” demek için büyük fırsat yarattı. David Moody’ nin eseri “Salgın”da bir cümlesini hatırlarım: “Salgın, ruhunuzun derinliklerinde saklanan asıl kötülüğün tohumuna erişecek, o kötülükleri ortaya çıkaracak ve o kötü ruhunuzu temizlediğinizde sizi azat edecek. Son yıllarda insanlar güne sadece bela aramak için başlıyorlardı sanki…” Gerçekten durum bu, dünya zıvanasından çıkmışken minik yeşil bir virüs geldi dünyayı tersine döndürdü. Afet ve benzeri travmalarda önceden sahada çalışma tecrübem olduğu için pandemi sürecinde böyle bir düzende ve tempoda çalışmak benim için ilklerden değildi fakat önemliydi. Her şeyden öte yasaklı günlerde çalışan personelllerimi korumalıydım. O dönem çalıştığım kurum adına, kentte iyi bir şeylere imza atabilmişsek bu kişisel bir mutluluğum olur. Yeri gelmişken o dönem birlikte çalıştığım vefakâr çalışma arkadaşlarıma da sizin vasıtanızla tekrar teşekkürlerimi iletirim. Hem bu dönemde eşsiz yeni dostlar da edindik, sizler gibi…
Ayaküstü Kısa Sohbetlerimizde Sizi Yakından Tanımayı Çok İstedik.
Birçok konuda aktif ve çalışkan bir lider kadın olduğunuzu biliyoruz. Sizinle ilgili biraz araştırma yaptığımızda sayısız projenin arka planında adınıza rastladık. Fotoğraf karelerinde sizi görmek çok mümkün değil fakat tamamladığınız çalışmaların listesi hayli kabarık. Soralım istedik;
Sizin Gözünüzde Dilek ALP Kimdir? Nelere İlgi Duyar, Nelerden Hoşlanmaz?
Bu soruyu anneme sormuş olsaydınız muhtemelen “ilgi duyduğu her şeyi yapabilecek cesarete sahip biridir, yeter ki istesin ” der. Gerçekten net cevap bu sanırım. Hayatında ilgi duyduğu, merak ettiği, mutlu olduğu, başkalarına faydalı olduğunu düşündüğü ve heyecan uyandıran her şeyi yapabilen bir kişi diyebilirim. Hayatımı çok şatafatlı, havalı, inandırıcılıktan uzak bulanlar var tabii. Yaşamıma dahil olmadan beni uzaktan, kağıt üzerinde tanıyanların bu düşüncelerine hak veriyorum, normal bir tipleme olmadığım aşikar, zamanla bir yarış halinde geçen ömrümde denemek isteyip de yapmadığım bir iş kaldığını sanmıyorum. Sadece tamamlamak istediğim hedeflerim var.
Her İş Topluma Fayda Sağlamalıdır.
Maymun iştahlı olduğumu düşünebilirsiniz ama yarım bırakılan bir iş beni muazzam rahatsız eder. Tam tersi her iş benim için ayrı bir disiplin ve her iş topluma fayda sağlamalıdır. Ve bu fayda paradan değerli olmalı, değişim yaratmalıdır. Benim çabaladığım bu sanırım. İnsanların her yaptığım şeyi onaylamasını beklemiyorum genelde radikal kararlar verdiğim için önce tepki ile karşılaşırım. İnsanlar değişimi, gelişimi ve konforlarını bozmayı sevmiyorlar. Bir projede, o toplumun yapısını zorlayan bir işi dayatıp sonradan haklı çıktığım için “Kültürel DNA Değişimcisi” adını koymuşlardı. İnsanları denemeyi çok severim, eğer o seri testlerimden geçerlerse ancak güvenirim. Yaptığım işe, çalıştığım kişilere güveniyorsam ancak saygı duyarım, saygınlık, gurur, haysiyet kelimeleri önemli benim değer dünyamda.
Sakin Yaradılışlı Bir Kişiyim.
Bazen kargaşa ortamında bile sakinliğim asap bozabiliyor. Hızlı düşünmeyi seven pratik çözümcü bir yapım var. Strese ve depresyona karşı bir kişiliğe sahibim, “olduğu kadar, olmadığı kader” mantığını çok severim. Aslında dünyaya bakışım “Hakuna Matata” felsefesi ile anlatılabilir. (Hakuna Matata, “üzülme, sorun yok” anlamına gelen Svahili dilindeki bir deyimdir.) Bunun yanında sigara kullanmam, alkole karşı değilim ama kişisel sınırımı aştığım görülmemiştir, kahve ve çay da sınır tanımam. Nadir hasta olurum, ilaç kullanmam. Tadımlık yaşamayı severim ve kedileri de… Sahilde düzenli yürümeye çalışırım. Sabahları birçok kişiye göre erken kalkarım. Fotoğraf çekmek gerekliliklerimdendir. Ama fotoğraf karesinde olmayı sevmem. Zamanı boşa geçiren kişilerden, boş konuşmalardan özellikle dedikodudan nefret ederim, yapanlardan da…

Tadımlık yaşamayı severim ve kedileri de…

Beyaz Saray’daki işinizi medyadan biliyoruz. (Ama detaylarını da merak ediyoruz) “Somut Olmayan Kültürel Miras” Tanımını Sizden Çok Duyuyoruz. Nedir, Açıklar mısınız?
Beyaz Saray bölümü hayatımın birçok şeyi tamamlayıp, yaptığım işlerin takdir edildiği dönemi kapsıyor. Hikâye, o dönem (depremin ardından) çalıştığım Gölcük Belediyesinde yaptığım uluslararası kültür, kadın ve sanat çalışmaları ve bölgede yarattığı değişim, ABD Santa Clara Üniversitesinde Kadın Direktörlüğü tarafından takip edilerek başladı. Sonrasında Türkiye elemelerinde projemi seçerek, “Dünya için 500 Kadın Lider” programına davet edilmem ile süreç devam etti. Kurumum adına Şili Kültür Bakanlığı ile ortak projelerim uzun yıllar sürdü. Tüm bu çalışmalarım “kültürel miras” kapsamında değerlendiği için bir değer teşkil ediyordu. Bu programlar Beyaz Saray’da “American for The Arts” bölümünde çalışmam için bir altyapı hazırladı. Tüm ülkenin kültür haritasının yapıldığı masada oturmak inanılmaz heyecanlıydı tabii, benim orada çalıştığım dönem 2012 yılında 54.Grammy Müzik ödülleri düzenlendi ve belki hatırlarsınız ödül gecesi onur konuğu olan şarkıcı Whitney Houston intihar haberi ile sarsıldık. Büyük kıtada olan biten kültür ve sanata dair her konudan haberdar olmak olağanüstü bir duygu.

“Tarif Edilemez Bir Duygu.”
Ayrıca ulusal miraslar konusunda detaylı çalıştım ve rapor hazırladım, Başkan Obama’nın 2. seçim dönemine yakın bir dönemdi, konuşmalarında bol bol kullandı bu bilgileri. Aynı dönem Lobicilik eğitimi aldım, o dönem henüz böyle bir eğitim yaygın değildi Türkiye’de. Hala da çok yaygın değil sanırım. Tarif edilemez bir deneyimdi, değerli dostlarım oldu ofiste hala görüşmeye devam ettiğim. Direktörümüz Sayın Nina Ozlu Tunceli ise hayatımda tanıdığım çok nadir kişilerden biriydi.
Somut Olmayan Kültürel Miras
Çalıştığım her konuda ve her yerde oturtmaya ve anlatmaya gayret ettiğim bir tanımdır “somut olmayan kültürel miras” ve toplulukların, bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak isimlendirdikleri uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar anlamına gelir. (Folklorumuz, türkülerimiz, geleneksel mutfağımız, çocuk oyunları ve oyuncaklarımız, büyüklerimizin hatıraları, doğum-ölüm ritüellerimiz, sünnet, söz, nişan, kına, düğün geleneklerimiz vb.) Unesco’nun desteklediği bir tanımdır.

Sosyal Medyanızda Unesco Bağlantınız Dikkatimi Çekti. Biraz Bilgilendirebilir Misiniz? Hayatınızın Çoğu Döneminde Kadın Hareketlerinin İçinde Olduğunuzu Okuyorum, Detaylarını Merak Ediyorum. Aktivist Kimliğinizden Bahseder Misiniz?
Unesco benim için önemli ve saygın bir kurum. Tüm çalışmalarımı bu kaynaktan beslemeye gayret ediyorum. Unesco Türkiye Milli Komite Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz şuana kadar projelendirdiğim her çalışmamı destekledi ve kurumsal olarak hep yanımda oldu. Benim kendi topraklarıma ve geleneklerime ne kadar samimi olarak bağlı olduğumu, saygı duyduğumu ve korumaya çalıştığımı gayet iyi biliyorlar. Yaptığım çalışmalardan birkaç tanesi Unesco Almanak Kitabında 2013 yılında tüm dillerde dünya ile paylaşıldı. Bu benim için oldukça saygın bir tutum.
Aktivist kimliğimin oluşmasındaki temel kaynak, yine kültürümüzü korumak kollamakla alakalı. Yerel ve ulusal politikanın bu konuya gereken önemi vermeyişi ise beni tetikliyor sanırım. Çünkü zenginliklerimizi ve kök bilgilerimizi çok hızlı kaybediyoruz. Buna şahitlik yapmak ve elimden gelenin az oluşu sanırım beni öfkelendiriyor.
2009 Yılında Sosyal Medya Üzerinde Kurduğunuz Anadolu Kadın İnisiyatifi Hareketi Çok Tanınır Olması Beni Heyecanlandırdı. Birçok Ünlü Kadın İsmine Rastlamak Mümkün Bu Kapalı Kadın Grubunda. Katılımı Ve İlgi Alanı Çok Saygın Bir Kadın Hareketi Ve Sadece Eğitim Odaklı Olduğunu Biliyorum. Tam Olarak Nedir, Biraz Anlatır Mısınız?
Anadolu Kadın İnisiyatifi Hareketi, Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk hedef ve prensipleri ışığında, laik hukuk devleti anlayışı doğrultusunda, Türk milletinin milli birlik ve beraberliğini pekiştirici, sosyal dokuyu güçlendirici bir toplumsal yapıyı desteklemek, toplumda vicdani ve ahlaki değerleri hâkim kılarak, kadınlarımızı bilinçlendirmek ve aynı düşüncede olan “Tüm Anadolu Kadınlarının Bilgi Güçlerini” arttırarak “siyasi bir mana yüklemeden” gücü birleştirmek amacıyla kurulmuş kapalı bir sosyal medya grubu. Aslında bu kadar büyüyeceğini planlamamıştım. Aynı ruhta olduğumuz arkadaşlarımızla ülke gündemini tartıştığımız bir sahaydı. Bilgi bankası niteliğinde bir alan oluşturduk ve her geçen gün kontrollü olarak büyümeye devam ediyoruz. Bilim, sanat, felsefe, kadın, sağlık, çevre, mühendislik, tarih, müzik, hukuk, arkeoloji konuşuyoruz. Bazen ortak projeler üretiyoruz. Dev bir network ağı olarak bu dönemde çok faydalı oldu sanırım.
Yoğun Bir Çalışma Temponuz Var, Birçok Sahada Aynı Anda Çalışıyorsunuz, İş Hayatında Bir Lider Kadın Nelerle Karşılaşıyor? Yurtiçi Ya Da Yurtdışı Diye Bir Ayrım Yapmalı Mıyız Bu Konuda?
Lise yıllarımı geçirdiğim Girne/ Kıbrıs’ta bir spor mağazasında çalışma hayatım başladı ve sonrasında hiç mola vermeden devam etti. Öğrenciliğimde yarı zamanlı çalışmalarım, mezuniyetimin hemen ardından kamu kurumunda tam zamanlıya döndü. Hiçbir zaman tek işim olmadı. Sevdiğim işler hep hayatımda yer aldı, yorgunum kelimesini kullandığımı hatırlamıyorum. Yıllarca yönetici pozisyonunda iken sahada personellerimle birlikte çalışmak, birlikte dinlenmek, birlikte eğlenmek çoğu kişiye garip geldi fakat ben hiçbir zaman masa insanı olmadım, mevki çok önem verdiğim bir güç değil. Sahip olduklarım, yaptıklarım ve sonuçlarıyla yeteri kadar güçlü hissediyorum. Çalışma hayatında cinsiyetçi olmadım fakat alışılagelen kadın profilinden biraz daha hareketliyim sanırım. Sonuç odaklı çalıştığım için biraz daha hızlı düşünüyor ve detaylarla çok vakit kaybetmiyorum.
İş Hayatımda;
kadın olduğum için bir ayrıma maruz kalmadım, çünkü onlarla aynı baskılar altında eşit şartlarda çalıştım. Fakat kadın dünyasında çalışmak zordur, siz işinizle meşgulken diğer kadınlar sizle meşgul olurlar. İş hayatımda bunu çok yaşadım maalesef. Onun için “kadını, önce kadından korumamız gerek” diye bir felsefem vardır. Bu sadece bizim coğrafyamıza has bir konu değil, kadının olduğu her yerde durum aşağı yukarı benzer. Sanırım sadece bu yüzden bile kadınların zihinsel ve ruhsal güçlenmesini çok istiyorum. Kadınlar önce kendilerine sonra da hemcinslerine saygı duymalılar. Kadın dünyasının rekabeti sadece tehlikeli değil kurallar ötesi… Ne acı değil mi?
Peki Bu KADIN ŞİDDETİNİN Üstesinden Nasıl Geleceğiz? Feminist Yaklaşım Hakkında ne Düşünüyorsunuz? Size Feminist Diyebilir miyiz?
Bence her kadın feminist olmalı çünkü feminizm kadınların kendi haklarını korumalarına yönelik bir ideoloji ve toplumsal harekettir. Ben feminist olduğumu düşünüyorum. Bu erkeklere saygısız davranmamı gerektirmiyor. Babam, ağabeyim ve oğlum sözlerini çok önemsediğim erkekler hayatımda. Sınırı çok iyi ayarlamak gerekiyor bilinç eyleminde. Kadına karşı yapılan değil tüm canlılara karşı yapılan şiddete, şiddetle karşıyım.
Kadın şiddetinin üstesinden gelebilmek için önce kadınlar olmak üzere, eş zamanlı erkekleri de eğitmeliyiz. Bu ortaokul ve lise çağlarında başlayan bir eğitim sürecini kapsamalı. Evde devam etmeli. Rol modeller sağlam olmalı. Uzun soluklu ve sabırlı bir süreç. Yerel ve ulusal yönetim, ilgili sivil toplum örgütleri ile birlikte çalışmalı ve medyanın tüm gücünü kullanmalı. Devlet bu konuda caydırıcı yasalar koyup uygulamalı. Takip etmeli. Ortada bırakılan bir proje olmamalı. Kentler kadınları koruyacak güvenlik düzenlemelerini yapmalı. Kadınlar yaşadıklarını dile getirebilecekleri cesarete sahip olmalılar ki olası örnekleri engelleyebilsinler. Yani ciddi düşünülüp, ciddi adımlar atılmalı ve bu adımlar sürekli olmalı.
Toplumun Gelişmesi Aslında En Çok Kadının Gelişimine Bağlıdır. Genç Kızların Ve Kadınların Eğitimi Hem Ülkemizde Hem De Dünyada Hala Çok Geride Maalesef. Burada Bahsettiğim Eğitim Sadece Okullarda Verilen Eğitim Değil Tabii Ki. Kadın Ve Eğitim Desek Neler Diyeceğinizi Çok Merak Ediyorum.
Kadının gerçekten artık dikkatini toplamasını istiyorum. Kadın, enerjisini doğru amaca yöneltmeli. Çoğu zaman kendisi için gereken en önemli şeyin ne olduğu konusunda kafası karışıyor. Medya çok etkili bu konuda. Kitap okumalı, okuduğunu tartışabilmeli, günceli takip etmeli, kırsaldaki kadın istihdama katılıp mücadeleye güçlenerek devam etmeli, bunaldığı zaman nefes alacağı başka sahalar yaratmalı, kendini sürekli geliştirmeye odaklamalı, rekabet duygusu değil tamamlama ve başarı duygusuna önem vermeli, cinselliği rahat konuşabilmeli, kadın olduğunu unutmamalı, kızlarının eğitimini önemsemeli, erkekler dünyasında çalışırken bile kadın olarak var olabilmeli… Çünkü gerçek enerjisi ancak o zaman açığa çıkacaktır.

Aslında ekmek ve mutfak benim varoluşumdan itibaren hayatımda yeri olan olgular
Ekmek Araştırmacılığı Ve Mutfak Okulu Konuları Sizin Her Zaman Gündeminizde. Birçok Kişiye Göre Hobi Olarak Bilinenin Dışında Profesyonel Çalışılıyorsunuz Bu Konularda. Birazcık Bilgilendirebilir Misiniz? Başka Hobileriniz Var Mı? Bloğunuzdan Ve Yazılarınızdan Da Bahsedin Lütfen.
Aslında ekmek ve mutfak benim varoluşumdan itibaren hayatımda yeri olan olgular. Yurt içi ve dışı seyahatlerimde en güvenli beslenmenin ekmek olduğunu bildiğim için doğal ekmek araştırmacısı haline döndüm. Dünyanın her köşesinde yediğim her ekmeğin tarifini edinmeye çalıştım ve hikayeleri dinlemeye başladım. Aldığım notlar birikmeye başlayınca ciddi bir arşiv oluştuğunu fark ettim. 2010 yılından itibaren sektöründe önemli bir yere sahip olan Gıdavizyon Dergisine aylık olarak düzenli yazmaya devam ediyorum. Türkiye’deki tüm fırıncılara ulaşan bu dergi sayesinde ülkenin her yanında ekmek kardeşliğim tescillendi. 2019 yılında “Ekmek” isimli bir kitapçık hazırlayarak sektörde bilinmeyen ekmeklere dair reçeteler paylaştıktan sonra daha kapsamlı bir ekmek kitabı hazırlığına başladım. Ekmek konusu beni bir hayli mutlu ediyor ve sanırım bu konuda daha farklı sahalarda sizlerle buluşacağız çok yakında…



Chef’s İstanbul Kocaeli Mutfak Okulu, sıcacık bir aile benim için. Kurumun sahibi Erdi Tuncel’in muazzam bir başarı ve azim hikayesi diyebilirim. Bölgedeki ulusal ve uluslararası düzeyde hizmet veren tek kapsamlı ve kurumsal mutfak okulu. İşlerinde idealist ve ufukları çok geniş genç bir ekip. Altyapıları çok sağlam ve bilgiye açık oluşu benim çok hoşuma gitti. İşletmenin eğitim kalitesine ve öğrencilerini merkeze alan bakış açıları hem onların öğrencisi olmama, hem de ihtiyaçları olduğunda her konuda yardımcıları olmama vesile oldu. Tamamı akademisyenlerden oluşan eğitmen şefler ise gerçekten bu bölge için büyük şans. Mutfak bilgimi daha bilinçli ve hayallerime yaklaşırken daha hazır hissetmem için bu adres evrenin bana sunduğu büyük bir şans sanırım.
YAZI YAZMAK…
Kelimelerle oynamak… Ahh ne büyük bir rahatlama izah edemem. 2008 yılından itibaren, yazdıklarımı, topladıklarımı, beğendiklerimi, korumak istediklerimi depoladığım bir bloğa sahibim. Önce sadece unutmamak için yazıyordum. Sonra bir baktım birileri okuyor, her geçen gün bu sayı artıyor, o zaman biraz daha ciddiye almalıyım diye düşündüm ve düzenli günlük paylaşıma başladım. Şuanda günde 4000-5000 arasında ziyaretçisi olan bir blog haline döndü. Depolanmış 4500’e yakın not ile… Siz de incelemek isterseniz sayfama beklerim.
Blog dışında şuana kadar tam olarak sayısını bilmediğim dergilere yazı yazdım. Halen düzenli yazmaya devam ettiğim dergilerim var. Üniversitenin ilk yıllarında ulusal bir gazetede köşem olmuştu, sonradan hayatımda trafik yoğunlaşınca devam edemedim, yıllar sonra şimdi yerel bir gazetede yazmaya tekrar başladım. Yazı işleri beni hep mutlu etti.
10 Aralık İnsan Hakları Günü Ve Zaten İnsan Hakları Ve Demokrasi Haftasındayız. Kadınlar Hakkında Konuştuktan Sonra Bu Konudaki Düşünce Ve Temennilerinizi De Almak İsterim.
1948 den beri İnsan Hakları konusunda çok yol kat etmediğimizi düşünüyorum samimi olarak. İnsanlık haklara ve kanunlara saygılı değil. İnsan Hakları, temel olarak her insanın eşit derecede yaşama hakkına sahip olduğu görüşünü dile getirmektedir. Sizce 2020 yılını tamamladığımız da çok şey başardık mı?
Fakat 10 Aralık 1919’da Kastamonu da ülkenin işgaline karşı yapılan ilk Kadın Mitingini anmak benim için daha özel bir değer taşıyor. Mondros Mütarekesinin ardından, ülke işgal edilmeye başlandığında bütün yurtta protesto mitingleri düzenlenmişti. Ancak 10 Aralık 1919’daKastamonu’da yapılan miting diğerlerinden çok farklıydı. Bu mitingin düzenleyici ve konuşmacıları Kastamonu ve çevresi köy kadınlarından oluşuyordu. Resmi belgelere göre o tarihte, o coğrafyada, o nüfusta 3000 Kastamonulu kadından bahsediyoruz. Bu kadınlar ülkesini bulunduğu karanlık ve acılı ortamdan kurtarmak için ne kadar azimli olduklarını ispat etmişler ve Padişaha, Sadrazama, dönemin Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa Cumhurbaşkanlarının eşlerine, İngiltere ve İtalya Kraliçesine ve Hindistan İmparatoriçesine kadar haklarını haykıran telgraflar çekmişlerdi. Kayıt altına alınmış kadın hareketi tarihimizde, daha büyük ses getiren ve amaca yönelik olanı bana göre yaşanmadı. Kadın bu topraklarda, belki yakın dönemde ilk kez kendi hakları ile dünyaya haykırdı ve tarihte yerini aldı. Bir daha tekrarı ve benzeri olmadı. Üzerinde çok yazılıp çizilmedi fakat bu hareketin nedeni çok iyi okunmalı, Kastamonulu kadınların bu tutkulu direnci bizler tarafından iyi anlaşılmalı.
Bir de Bu Hafta “Ne Olursan Ol, Gel” Diyen Bir Büyük İnsana Adanmış Bir Hafta. MEVLANA Deyince Ne Hissediyorsunuz?
Yüzyıllardır hoşgörü ve barış simgesi olan Mevlana’nın Mesnevi kitabı kendimi en iyi hissettiğim sayılı kitaplardandır. Salonumun bir köşesinde Nutuk, Mesnevi ve Kuran bir arada durur. Ne demek istediğimi anlatabildim sanırım. Felsefesi çok iyi anlaşılmalıdır. Yıllar önce okuduğum 7 öğüt asla aklımdan çıkmadı;
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol…
2021 Yılına Sayılı Günler Kaldı. Yeni Yıldaki Planlarınız Neler? Yeni Yılda Yapmayı Hedeflediklerinizi Planladınız Mı Şimdiden? Planlarınızın Dışında Hayallerinizi De Çok Merak Ediyorum. Çok Hayal Kurar Mısınız
2020 geriliminden kurtulmak istiyorum evet, fakat gelen yılın daha ferah olacağını düşünmüyorum. Kendimi, sevdiklerimi güçlü ve sağlıklı görmek istiyorum en başta. İş yoğunluğu açısından rahatlayacağımı düşünmüyorum, yapım buna izin vermez biliyorum. Bu yılı bitirmeden gelecek yılın yeni projeleri damgasını vurdu benim takvimimde. 2010 yılında kurucusu olduğum şirketimin başına geçtim ve sosyal projelerime buradan devam edeceğim. Pandemi nedeniyle ertelenen uzun Afrika yolculuğu sanırım 2021 Haziran ayında gerçekleşecek. Bu döneme kadar Türkiye’deki işlerimi tamamlayacağım. Zaman yaklaştığında Afrika programını detayları ile sizinle paylaşırım. Konusu kadın olacağını bilin şimdilik.
“MUTLU YILLAR”
Yazılara devam, araştırmalara yenileri eklendi. Oğlumla mutfak üzerine güzel ortak hayallerimiz var. Onunla hayal kurmayı seviyorum. Enerjimi dengeliyor. Sanırım bu dünyada beni gerçek anlamda ve sessizce, koşturmalarımı takip ederek anlayan tek canlı türü ve hayatımda olmasından çok mutluyum. Beni çoğaltan bir genç. Yeni sahalar, güzel teklifler, güzel insanlar, güzel enerjiler… 2021 hepimize bolluk, neşe ve sağlık getirsin. Hayallerimizden ötesine geçelim. İyilik hakim olsun. Kötüler hatalarını anlasın ve telafi etmeye gayret göstersin. Her şeyden öte sevdiğimiz kadar sevildiğimiz kişilerle birlik kahve sohbetlerimizi paylaşabilelim… Mutlu Yıllar.
***************************************************************************
Sizi tanıdığım ve sizi yakından tanımayan okuyucularımıza da tanıtma fırsatı verdiğiniz için çok mutluyum, biz de BİRİKİYORUM ailesi olarak farkındalık yaratmak için yola çıkan çalışkan kadınlarız. Her zaman lider kadın projelerinizin içinde ve büyük bir keyifle yanınızda olacağız. Geçmiş ve gelecekte ki tüm hareketlerinizin genç kızlarımıza ve sayısız kadına ilham olacağından şüphe duymayarak, bize zaman ayırdığınız için tekrar teşekkür ederiz.
5
4.5