Nasılsın?
İyi misin?
Maalesef, son zamanlarda en çok kullandığımız ama artık kullanmaya çekindiğimiz en önemli sözcükler siliniyor hayatımızdan…
Şahsen kendi adıma sormaya çekinir oldum. Karşımda ki bana sorduğu zaman da derin bir nefes alıp cevap veremez hale geldiğimi üzülerek görüyorum. Nasılsın? Nasılım?
Nasıl olalım?
Belki genetiğimizden, “sırf bir lokma destek olsun” umuduyla, bir olduğumuzun gücünü hatırlatmak için soruyoruz (Biz Biriz; in lak’ech ala k’in) belki… Ya da alışagelmiş olduğumuzdan… Sormak adettendir diye.
Sormak neyse de; cevap vermek ne kadar zor şu günlerde…
- Nasılsın?
— Nasıl olayım?
— Bildiğin gibi,
— iyi diyelim iyi olsun…
— Nasıl mıyım? Tıpkı ülkem gibi…
Tadı olmayan zamanların, uykusuz gecelerin, yüreklerde oturmuş büyük bir acının; karmaşası! vücut bulmuş rengi gibi hallerimiz…
Gülmekten, konuşmaktan, uyumaktan ve yaşamaktan AR eder olmuşuz. Bir yanımız zehir gibi öfkeli, diğer yanımız incinmiş, kahırlar içinde ve teslim olmuş…
Nasılsın?
Yüreğim bir deli yangın yeri. Konuştukça öfkeden deliye dönüp, kendimi susarak sakinleştirmeye çalışıyorum. “Fırsatçılara, fesatçılara, hayınlara..” diyor ya şair, aynen o hesap gibi…
Kalbimin bir köşesi milletinin gücü gibi birlik ve beraberlikle gurur duyarken, diğer “tekil” köşesi “ahlak kıyameti” ile baş etmeye çalışıyor.
Nasılım? yüreğim yangın yeri
Naklen izlenilen felaket haberlerinde “yaşamayanın bilemeyeceği KOKULARI” an be an tüm hücrelerimde yaşıyorum. Sahi siz çok sevdiğiniz memleketinizin, taşının toprağının, sevdiğiniz arkadaşınız eşiniz dostunuzun ölüm kokması ne demek bilir misiniz? Hatta toprağına kavuşamamış ölümün kokusuna rağmen…
Nasılsın diye sorsalar bir yanım umut, bir yanım ders, bir yanım acı… Yürekler yangın yeri.
Buz gibi bir yangının içinde, alev alev donmak gibi
Umudu yitirmeden, tek yürek canhıraş birlik olan insanlığımızdan ders almak gibi
Kış soğuğunda, incecik kıyafetlerle üşümeye meydan okumak gibi
Bir yanım “hakka girenlere inat” hayata tutunmayı başaran o mucize bebekler gibi umut, diğer yanım;
neyse…
Sözün Sonu
Acının ne tarifi, ne izahı var kelimelere gelen. Üstelik her kor da düştüğü yeri yakıyor.
Ve üzücü bir gerçek var ki, başına gelmeyen gerçekten anlamıyor.
Sadece izlerken ya da yardım etmeye çalışırken ruhumuz bu kadar sarsıldıysa, o nasılsın sorusunun depremini; kendi ruhumuzda yaşatma zamanı gelmiş de geçiyor olabilir mi?
Bu satırları okuyan ey sevgili sen, ruhunun erdemine, insanlığına, sana bana bize “nasılsın” diye sorup; cevabını duymaya hazır mısın?