Odadaki fil; İngilizlerin sıkça kullandığı bir deyimdir. Girersiniz kalabalık bir odaya, orta yerde kocaman bir fil vardır. Güzel karşılanırsınız, herkes gayet neşeli, yemekler yeniliyordur, odadakiler mutlu. Ancak, ortadaki fil yokmuş gibi davranılır. Kamera şakası değildir yaşadığınız. Siz henüz şaşkınlık safhasındayken, onlar çoktan inkar bölümünü de geçmişler anlaşılan, bu sahne sanatları tadındaki an’ın. Yok saymak; cidden yok saymak mıdır?

Görmezden gelmenin, yokmuş gibi davranmanın en güzel örneğidir odadaki fil deyimi. İlk karşılaştığınızda herkesin onu görüp bildiğini zannedersiniz. Daha sonra hiçbir şey olmamış süsü verilen ortamda, önce fili görüp görmediklerinden endişe edersiniz. Az bir zaman geçince ve abartılı hareketleri gördüğünüzde bu düşünce, kesinlikle görüp bildiklerinden emin olma haline dönüşür.

Hangi fil?

1935 yılında Broadway Müzikali Jumbo’nun bir sahnesinde polis memuru canlı bir fille yürüyen adamı durdurur. “O fil ile ne yapıyorsun?” diye sorar. Cevap şöyledir; hangi fil?

Bebeklikten ömrümüzün sonuna kadar, hayattan edindiğimiz tecrübelerden dersler alarak, yaşadıklarımızdan beslenerek olgunluk çağına erişirken, pozitif enerji ve olumlama uzmanlarının en büyük tuzağıyla karşı karşıya kalabiliriz, sorunlarımızı çözme aşamasında. Görmezden gelme seçeneği ilk başta cazip gelse de, problemi geçici olarak çözebilme gayreti olabilir ancak bu eylem. Çünkü odadaki o kocaman fil gün geçtikçe semirip büyümeye, görmezden gelinenin ya her istediğini rahatça yapabilme şımarıklığına ya da artık beni görün feryadıyla rahatsızlık verme boyutuna geçecektir.

Odadaki fil ve filin sosyolojisi

Sosyologlar bu aşamada “filin sosyolojisi” başlığıyla konuyu tarihsel oluşumuyla ele alırken, olumlu düşünmeyi, görmezden gelip yok saymayı seçenler ileride başlarında ne tür bir bela dolaşacağını elbet kestiremezler. Fili ilk fark ettiğimizde önce şaşırıp, insanların yok saymasına daha çok şaşırıp, acaba ben mi yanlış görüyorum evrelerinden sonra bir karar vermemiz gerekiyor. Ya bütün haşmetiyle odada dolaşan file katlanmalı, ya da “böyle bir sorunumuz var arkadaşlar, bunu inkar etmeyelim” diyerek, gelecekte kartopu tadında çoğalacak dertleri öngörerek ne yapabileceğimizi düşünmeliyiz.

Odadaki Fil
Odadaki Fil

Odadaki fili görmezden gelmek

Tasvir edilen fil gibidir hayatımızdaki bazı insanlar. Kimi dost, kimi eş, kimi akraba, komşu, yönetici belki de bazen daha üst mevkilerdekilerdir. Önce yer kaplarlar, siz bir şey demedikçe koca hortumuyla salonda tabak, çanak, bardak ne varsa kırıp dökmeye başlarlar. Bu görünendir.

Görünmeyen zararları ise yavaş yavaş içinize işler. Bakmasanız da orada olduğunu hep hissettirirler. Artık siz eski siz değilsinizdir. O baskıyı içinizde hep hissedersiniz. Ve onun olmanızı istediği biri haline gelirsiniz. Bu baskıya boyun eğersiniz, görmeye görmeye, olumlu düşüne düşüne tuzağına düşersiniz. Dışarıya mutlu görünmek de cabası.

Filler tepişir çimenler ezilir ya, mevzu o çimenin orada olması ve kendini ezdirmemesi değildir. Çimen bu, orada olacak. Asıl mevzu filin orada tepişmesinin önlemini baştan almak.

Aman hoca kurtar bizi fillerden

İlkokuldayken radyoda günde bin beşyüz kere çalan, o zamanlar anlayamasam da çok sevdiğim Metin Ersoy şarkısındaki gibi birilerinden yardım dilenmek, aman hoca kurtar bizi fillerden demek süregelen yanlışa bir tane daha eklemektir.

Salonun ortasında o fili gördüğümüzde tepki vermek, odadaki fili çıkarmak ya da kendimiz çıkmak suretiyle inanın gerçek mutluluğu yakalarız.

Böylece ortalıkta mutlu görünen mutsuz evlilikler, kalabalık görünen yapayalnız insanlar, tok görünen açlar, kendine güvenli görünen kimliksiz, kişiliksiz kimseler, huzurlu görünen huzursuz bacak sendromlular kalmaz.

Tabii ki bunları manipüle eden filler de. Fil mi? Hangi fil?


Like it? Share with your friends!

Aygen HIDIROĞLU
Sıfırdan başlamayı sever. Okur, öğrenir, farkındalık yüklenir. İddiasız ve sıradan görünenin derinine aşık. Parıltılı hayatların bomboşluğuna kafası karışık. Açık üniversite diploma koleksiyoncusu. Anne.

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments