Öldü! haberi aldığınız anda kalır zaman. “Ani ölüm” dür her haber. Kimseye yakışmaz, kondurulmaz. “çok gençti” dir çünkü giden. Eksilirsiniz.


5 dakika


“Öldü” hepimize soğuk gelen bir kelime. Hele ki işin içinde ani ölüm de varsa cabası.

Bu yola çıkarken vermiş olduğum bir söz vardı. “Bu site hiç bir zaman umutsuz olmayacak.” Başlık hepimizin canını acıtsa da, karamsar olmadan; umutla bitirmek niyetiyle devam ediyorum satırlara.


Beklenmeyen Bir Telefon: “Öldü! “

Ölüm kelimesi Mevlana’ya göre düğün günüdür. Vuslata ermenin; kavuşmanın. Ama adı hep soğuk, bilinmez ve karanlık. Bilinmez, her daim korkutmuştur biz sevgili insanoğlunu. Dediği gibi şairin “dönen yok ki seferinden” Bilmek ya da korkmamak ne mümkün?

Öldü! denildiği zaman “sen eksildin artık” duygusu da hissedilir. İstediğin zaman belki hissedebileceğin ama artık dokunamayacağın. Konuşamayacağın mesela. Sarılamayacağın. Sohbet edemeyeceğin…

Korkularımıza, eksilmemize, kaybettiğimize ve de belki de en çok sonsuz olanımıza yanarız. Evet, yanmak. Belki o duygunun tam olarak hissettirdiği bu.

Ölümlerin hepsi, ani ölümdür.

Hayat telaşı denilen kaosun içinde kayboluyoruz. Ne zaman, ne para yetiyor. Zaten kimse bizi anlamıyor, dinlemiyor ve de hatta saygı bile duymuyor. Dinlenememiş, daha da stresli bir hale gelmiş ve hayal kırıklıklarıyla karışık tahammülsüzlükler yumağında, kendimizi yordukça yoruyoruz.

Sonra beklemediğimiz anda çalan bir telefonda “nasıl olur ya?” diye anlamaya çalışırken “gençti” diyoruz. “Daha çok gençti”

Sanki hayatla pazarlık yapmış gibi, ya da herkes sırasıyla ve tüm görevlerini yaptıktan sonra gidecekmiş gibi inanmış olduğumuz bir yargı var. İşte tam da bu inancın yıkılmasından belki de, dehşet bir yangın yerine dönmüyor mu zihinlerimiz?


Gitmesin diye gözünün içine baktıklarımız peki. Hastalığı, sebepleri yakıştıramadıklarımız?

Bu yazı yayına çıktığı gün Prf. Dr. Engin Arık ‘ın vefat yıldönümü olacak. Hani o muhteşem fizik bilim insanı. Toryum’a dikkat çeken ama maalesef uçak kazasında kaybettiğimiz.

Değer verdiğimiz, iyi insanlardan bir güzel baba, eş, yönetici, kuzenimin eşi bir Ali Bey var-dı. İki gün önce vardı mesela. Çok da gençti. Ve eminim ki yapacak bir çok işi de vardı. En azından iyilikleri. Gitti.

Biz “henüz” burada kalanlar: Eksiliyoruz.

Evet doğum mucizevi. Her geçen gün çok sevdiğimiz yeni yeni güzellikler giriyor hayatımıza. Yeni umut, taze kan, bir nefes.

Artı bir yeninin haricinde; mevcutta tanıdığımız, bildiklerimizi sonsuza uğurlamanın eksikliği bu. Acısı yaşanmalı, yası belki hiç bitmeyecek.

Üstelik hiç beklenmedik bir zamanda, aniden bizimde başımıza gelecek. Bu gerçekle yüzleşmek ne kadar soğuk. Ama gerçek!

Sözün Sonu: Şimdi Bize Kalan

Her veda belki de kalbimizi dinlemek için bir işaret. Kendimizi, yaptıklarımızı, yapamayıp ertelediklerimizi. Belki hayatımızda önem sıramızın değişmesi gerektiğini.

Değerlerimizin gerçek değerini bir daha gözden geçirmemize vesile olacak.

Belki de yaşadığımız her anın kıymetini bilmeyi öğrenmemiz gerekecek. Geçmişi yokmuş, yarını olmayacakmış gibi. Umut, şükür ve edeple. Bir ve birlikte.


Like it? Share with your friends!

ilknur.tv

Efdal ve İlker'in annesi, Kerim'in kıymetlisi 1998 yılından bu yana "Kurumsal Hayat"ta yönetiyor ve organize ediyor. Sosyal Farkındalık ve Sorumluluk için, her alanda, "sanatla" çaba sarf ettiğini düşünüp; BiRiKiYOR

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments