Çocuk Bayramı Haftasında, Polis Çocuğu olmak…

Polis çocuğu gözünden, Çocuk Bayramı Haftasında, çocuk kalbiyle; polis babası, mesleği ve hatıraları ile Nalan Ağdaş kaleme aldı…


5 dakika


Geçtiğimiz hafta Pazar günü Polis Bayramını kutladık.

Polis çocuğu olduğumdan benim için ayrı bir önemi var bu güzel bayramın.

Anılar serildi yine önüme.

Babacığımın sağ olduğu günlerdeki halleri geldi gözümün önüne.

Sağlığında türlü etkinliklerine katıldığım bayramdı. Onsuz günlerimde ise, o güzel günleri özlemle andığım anılarıyla geçti bir Polis Haftası yine.

10 Nisan 1845’te kurulmuş olan Türk Polis Teşkilatımızın 177. yıldönümünü kutladık bu yıl. En başta babam ve bu güne kadar emek vermiş ve vermekte olan tüm polislerimize saygılarımı sunuyorum. Görevi uğruna şehit olmuş ya da hayatını kaybeden tüm emektar polislerimizi ve babamı rahmetle anıyor, gazilerimize de sağlıklı ömürler diliyorum.

Polis Bayramı

10 Nisan sabahı tören için en güzel üniformasını özenle giyer, erkenden evden çıkardı. Ne kadar erken çıkarsa çıksın her seferinde anneme “aman çocuklara söyle arabalara dikkat etsinler!” dermiş. Annem de bizi defalarca uyarırdı.  

Polis Çocuğu olarak Polis Günü

“Artık özenle hazırlanıp, bayramına yetişmeni izleyemesem de, her bir anını hala içimde yaşıyorum bu haftayı. Babam, bu haftayı seninle ama sensiz geçirmeyi hiç sevmiyorum.

Bayramların hepsini sensiz geçirmeye hala alışamadım biliyor musun? Hatta “seni daha çok özlüyorum her yeni bayramda…” diyebilmeyi ne çok isterdim babama.

Trafik kuralları bizim evde hep hatırlatılırdı

Hеr yıl Mayıs ayının ilk cumartеsi gününün bulunduğu hafta “Trafik Haftası” olarak kutlanmaktadır. Babam okullarda Trafik kuralları hakkında konuşmalar yapardı Trafik Haftası’nda. Mutlaka bizim okulumuza da her yıl gelirdi. Nasıl gurur duyardım babamla. Konuşmanın öncesinde babama ne soracağımı hazırlardım. Babam konuşmasını bitirdiğinde bize sorular sorar ya da sorularımıza cevap verirdi. Ben de havalı bir şekilde babama soru sorardım mutlaka. Tatlı tatlı gülerdi oradan ve cevaplardı.

O zamanlar arkadaşlarım polisler hakkında kötü şeyler söylemezdi, ben de babamın mesleğiyle gurur duyardım.

Trafik Polisiydi benim babam. Gecesi gündüzü yoktu. Beyaz şapkalı polislerdendi. Kâh Emniyet Müdürlüğü binasında çalışırdı, kâh Polis arabasında, kâh bir kavşakta araçların geçişini sağlardı.

Bizlere ders olsun diye yaşadığı gerçekleri anlatırdı bazen. İşi eve taşıyan bir insan değildi ancak, acı olanları anlatırdı ki, başımıza gelebileceklere karşı dikkatli olmamız için uyarırdı.

Korkalım da dikkatli olalım diye.

Kurallara uymayan insanların kurallara uyması içindi tüm çabaları onların.

Babamdan kıssalar

Size şimdi keyifli şeyler anlatmayı ne çok isterdim, ama aklımda kalanlar derin üzüntüler bıraktı…

Babam etsiz yemeği yemekten saymayanlardan birisiydi. Ama bir gün etli yemeği görünce ağlayarak kalktı sofradan. Trafikte karşıdan karşıya geçen anne ve bebeğinin parçalanmış vücutları, artık babamın et yiyememesine neden olmuştu.

Bir seferinde genç bir kız yolda bayılan yaşlı bir teyzeye yardım ederken kızı bayıltıp kaçıranları görmüş. Polis ekiplerine haber verilmiş operasyon sonucu da kızı kurtarmışlar. Bu olay sonucu, babam asla yolda düşüp bayılan birisini gördüğümüzde tek başına yanına gitmememizi sıkıca tembihlerdi. 

Neyse ki, mutlu son yaşanmış. Kim bilir olay esnasında neler yaşadılar?

Eskiden gece olunca sokaklar hareketlenirdi. Silah sesleri duyardık, sağcılar-solcular birbirlerine girerdi. Polis evlerine de ateşler edilirdi. Çok şükür böyle bir şey yaşamadık ama yaşayanlar çok korkunç olduğunu anlatırdı. Babam da tedbir amaçlı böyle bir durumda hemen yere yatmamız gerektiğini, korkmamamızı söylerdi.

Babam polis olduğu için hiçbir şeyden korkmazdım ama, o seslerden korkmamak mümkün değildi.

Nöbet geceleri

Babamın gece nöbetleri olduğunda da çok korkardım. Okula gitmeden babam eve geldiyse rahatlardım, eğer gelmediyse aklım onda kalırdı. Yine bir gün onu göremeden okula gitmiştim. Eve geldiğimde babam uyuyordu rahatladım. Ama annem çamaşırları asmamı istediğinde babamın gömlek düğmeleri kopuktu. Araca çarpıp kaçan suçlu şoförü yakalarken olmuş…

Bir gece, gecenin bir yarısı, babamı ekip arabası gelip aldı. Bir kaza olmuş, rapor tutulacakmış. Alışkındık biz bunlara. Telsizden haber gelir, babam hazırlanır, ekip arabası kapıda biterdi.

Ama bu seferki çok kötüydü. Sarhoş bir şoför bir Polis memuruna çarpmış. O polis komşumuz Murat ve Erol abilerin babası Turgut Amca’ydı. Görev esnasında şehit olmuştu. Babam günlerce kendine gelememişti.

Evimize komşularımız gelirdi. Kimisi gerçekten dostumuz olduğu içindi elbette. Ama bazıları vardı ki…

Babamın onları kovduğunu gözlerimle gördüm. “Ben bu üniformayı sizin gibilere yardım etmek için giymiyorum” dediğini unutmuyorum…

O komşular bizim eve o günden sonra hiç gelmediler, biz de gitmedik.

Polis Çocuğu…

Okuldan kaçmak liseli yıllarımızın en büyük eğlencesiydi. Ancak polis çocukları için öyle kolay değildir. Babam her an her yerden çıkabilirdi karşıma. Canımızın istediği kafeye de gidemezdik. O kafelerde neler olup bittiğini bildiklerinden, hangisine gideceğimizi onlar belirlerdi.

Kimselere güvenemezler polisler, çünkü öyle insanlarla uğraşıyorlar ki… İyi insanların zaten polisle işi olmaz, kötüler ve kötülüklerle mücadele etmek onların işi…

Çocukluğumda ana cadde üzerinde bir evde oturuyorduk. İyi ki bahçeli bir evdi. O bahçe kapısından dışarı çıkarız da bir araba çarpar diye ödleri patladığından, sokakta oynamayı bilemedik hiç. Başka çocuklar sokakta oynardı ama bize yasaktı. Okul yıllarında da zaten o okula götürür, çıkışta da o alırdı. Bazen gecikirdi okul benim yüzümden kapanamazdı bir türlü ?

Bir arkadaşı silahını temizlerken çocuğuna gelmiş mermi. Bu olaydan sonra annem ve babam bizi daha çok uyarır olmuşlardı.

Polis silahı sevmese de güvenliği için taşımak zorunda, bizler de uzak durmalıydık. Oyuncak gibi oynarken kardeşini vuran polis çocuklarını da duyduk. Zaten hiç sevemedim, bu nedenle oynamak aklımıza bile gelmedi şükür. “Bir gün bu silahı kullanmak bana nasip olmasın inşallah, bileğimin gücüyle atlatayım” derdi hep babam da.

“Ya babama silah doğrultsalar” diye de çok korkardım.

Sürekli tayinimiz çıkardı. İlkokula bir şehirde başlayıp, başka şehirde bitirdik. Yeni ev, yeni arkadaşlar, yeni insanlar. En zoru da babamın şark görevini yaptığı yerler olmuştu. Evler çok kötüydü. Yağmurlu bir havada Muş’a taşındığımızda evin tepesinden yağmur suları akarken, fare evin içinde cirit atıyordu. Annem kıyametleri kopartıyordu. Zavallı babam ne yapsın? Kısacık zaman içerisinde, bilmediği bir şehirde bulabileceği evi bulmuş ve tutmuş. Okullar başlayacak diye apar topar Ankara’dan taşınmıştık. Genelde babamın her tayini çıktığında evde kıyametler kopardı. Annem taşınmaktan nefret ederdi. Kolay mı onca eşya, arkadaşlarından ayrılması… her taşınmamız yeni bir hayata başlangıç olurdu. Çocuk aklımızla yeniliklere alışmaya çalışırdık hep. Alıştığımızda da ayrılmak zorunda kalırdık.

Ben polis çocuğuyum

Babamıza hasret büyüdük biz. Yoğun iş gününden sonra akşamları hep yorgun gelirdi eve. Hafta sonları çoğunlukla izinleri kaldırılırdı. Yürüyüş vardır, bakan geliyordur, maç vardır, bayramdır vs.  Bayram sabahlarını babamsız yaşardık çoğunlukla çünkü, babam görevdeydi.

Ben bir polis kızıyım.

Hani şu “aynasız” dediğiniz polisler var ya!

Kanunsuz işlerin karşısında kanunları uygulayan, toplumun tüm pis işleriyle uğraşan, insan gibi yaşamamız için canını önüne katmış fedakâr polislerin kızıyım.

Her evden çıktığında nasıl döneceğini merak ettiğimiz,

Sürekli kötülerle uğraştıkları için her şeyde bir bityeniği arayan, kuşkucu,

Onca pisliklerle uğraştıkları için, sinirleri gergin,

Meslekleri uğruna onca çaba vermelerine rağmen kıymetleri bilinmeyen polislerden birinin kızıyım.

Mesleğini kötüye kullananlar yüzünden, tüm teşkilatın karalanması kahrediyor insanı.

Babasından arabasını ehliyetsiz olduğu halde kaçıran ve polise yakalanan arkadaşlarımız,

Evinden okula diye çıkıp, saçma sapan yerlerde polis tarafından bulunanlar,

Yasak şeyleri yaparken “aynasızlara” yakalananlar,

Görevini yapıyor diye polisi suçlayamazsınız.

Polis , halkı ve mallarını koruyarak, suçu önleyerek, suç korkusunu azaltarak ve tüm vatandaşlar için yaşam kalitesini artırarak yerel alanlarda kanun ve düzeni sağlamaya hizmet eder.

İnsanların yaptığı ve yapacağı tüm kötülüklerden bizleri korumak için her an tehlike altındalar.

Yaşın yanında kurunun yanması misali, görevini layıkıyla yapan insanların görmezden gelinmesi yakıyor canımı.

Benim babam bir trafik polisiydi.

Onunla ve mesleğiyle hep gurur duyardım ama, bir o kadar da korkardım onu kaybetmekten.

Soğuk kış geceleri nöbeti olduğunda üşür diye üzülürdüm.

Yoksa sarhoş bir sürücü çıkar mıydı yola?

Bir polis çocuğu olmanın korkularına karşın, bir de başkalarının yanlışlarından dolayı iyi polisleri savunmak zorunda kalmak öyle zor ki…

“Ben hiç korkmam çünkü, benim babam polis” demek öyle kolay değil bilin istedim!


Like it? Share with your friends!

Nalan AĞDAŞ

"İsmimin inadına gülümsüyorum hayata!" Evlat, Anne, Bir de üniversiteli gençlerin (En sevilen) öğrenci işleri ablası.

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments