Saygı Duruşu
17 Ağustos
Yakın çevrem bilir. İş, dinlenme, organizasyon.. Bütün planlarım bu tarihe göre yapılır. Ve sözüm vardır ki; sağlık, ölüm vb her hangi bir mani olmadığı müddetçe; deprem saati olan 03:02’de merkez üssü Kavaklı Sahilinde “hazır ol” da bulunurum. Antalya’da yaşadığım dönemde bile, bu gece için gelip, hemen geri dönmüşlüğüm de vardır.
İlk senelerde akşamından orada bulunurduk. O zamanlar; benim çevrem ve anma törenine gelen herkes daha “çoktu“. Ama zaman geçtikçe sayılar giderek azalmaya başladı.
Bu sene de öyle oldu. Sevgili eşimle birlikte Deprem Anıtının önündeydik. Bir an sessiz kaldık. “Geçen zaman; insanoğlunun en büyük unutma bahanesi” “Sadece biz de kalsak da, sonuna kadar” diye teselli ettik bir an birbirimizi…
Bir kaç dakika kala, az da olsa insanlar geldi. Medyanın ilgisi bile eskiye nazaran son derece azdı. Öyle ki; kucağımızda uyuyan bebeğin gelmesi, haber niteliği taşır oldu. Protokolün konuşması, dua, el birliği ile “El-Fatiha” Bir kaç dakika içinde tören bitti..
Siren, çelenk bırakma, saygı duruşu, kalabalık.. Yıllar içinde eriyip gitti..
Tıpkı; “o kadar zaman geçti, vazgeçmeyeceksin o saatlerde orada olmaktan, eline ne geçiyorsa“ kelimeleri gibi kimsesiz, sessiz ve usulca dağıldık..
Hele Hele, Bakın Hele !
Herkesin acısı da, duruşu da kendine özgüdür elbet. Kimse kimseyi zorlayamayacağı gibi yargılayamaz. Ama üzüldüğüm bambaşka bir olay oldu. Aracımızı park etmiş, daha iki yaşına gelmemiş oğlumuzu bebek arabasına yerleştirirken bir cümle işittim. Belli ki yeni göreve başlamış, belli ki görevlendirilmese orada yaşanan acının umurunda olmayacağı genç bir kamu görevlisi… Yanındaki mesai arkadaşlarına bizi yargıladı. Dalga geçen üslubu canımı çok yaktı, üzüldüm. “Hele hele bakın hele, bu saatte çocuğu da getirmişler“
Yaşadığım duygusal azabın tarifi mümkün değil. Sussam gönül razı değil, konuşsam ne fayda..
Eşim duymadı, sonrasında söylediğimde ise, O da en az benim kadar üzüldü ve sinirlendi.
Belki “ne var bunda” diyebilirsiniz. Belki haklı bile bulabilirsiniz. İşte bu bizim “duruş bozukluğumuzun” en büyük kanıtı..
İlk Öğretim Konusu; Saygı, Duruş, Saygı Duruşu
İlkokul bir yada ikinci sınıftaydım. Yağmur, çamur dolu bir günde ara derse girmediği için öğretmenim beni “arkadaşımı bulmak üzere” görevlendirmişti. Nevin’i Atatürk büstünü mendille silerken buldum. Ne yaptığını sorduğumda. “Burnu akmış zannettim. Bak ağlıyor gibi de duruyor” diye bana açıklama yapmıştı. Çocuk kalbimizle aynı açıklamayı öğretmene de yaptık. Öğretmenimiz kızacak diye çok korkmuştum ama O “Aferin, ama bir daha yapmanıza gerek yok. Unutmayın sizin gibi çocuklar olduğu müddetçe ağlamaz” demişti.
Duruş meselesi o sıralarda öğretildi; biz ve bizden önceki nesillere..
Saygının incelik dolu bir bağlılık olduğunu öğrendik. Duruş demek; “bir tavrın olsun” demekti. Tutumun ölçülü, davranışın saygılı olsun demekti.
İşte o sebepledir ki; umursamaz, önemsemez, unutan, tepkisiz, saygısız duruşa karşı; bu denli tepkili olmam.
Çok bilinçli, çok saygılı olduğumuz için mi?
Doğanın dengesini bozup afetlere açık davet çıkarıyoruz. Sele, depreme, yangına.. Unutmadığımız için mi böyle umursamaz davranıyoruz. O da yetmezmiş gibi, insanların “saygıyla anmalarına” saygısızlık yapıyoruz. Böyle mi bizim vatan/millet sevgimiz.
Bir, bilinçli, saygılı, kişisel değil bütünsel çıkarlarımızı ne zaman yaşatacağız.. Bizim engin kültürümüze ne oldu?
Gencecik insanlar, maaş almasalar oralarda olmayacaklar. Hadi olmasınlar. Ama orada olan insanlara “değişik” muamelesi yapılması..
Bir olmak için sürekli başımıza bir afet mi gelmesi gerekiyor. Birbirimize, duruşumuza saygı göstermek için canımız mı yanmalı?
“Hazır ol” da beklemek ne zaman bu denli tuhaf ve umursanmaz oldu. Biz bilincimizi kaybetmiş ağır hasta tavrından ne zaman kurtulacağız?
—
Ailem ve ben. Ömrüm, sağlığım ve şartlarım el verdiği müddetçe.. Böylesi yaşanmış büyük bir afeti, tam zamanında ve tam yerinde anmak için. Saygı duruşunda hazır ol da beklerken duamı edip, duruşumu bozmamak için elimden geleni yapacağım. Gönlüm daha kalabalık olmak istese de, en azından bireysel olarak saygıda kusur etmemek için devam edeceğim.
Saygı duruşu genellikle kısa sessizlik anı ya da kısa süreli tefekkür, dua, yansıma, ya da meditasyon anı. Son yüzyılda genellikle önemli buluş ve olaylara konu olmuş kişilerin ölümüne ya da ölüm yıldönümünde bir dakikalık ayakta durularak yapılmaktadır. Trajik bir tarihi olayın bir parçası olarak ölmüş olanlar içinde yas ve genellikle saygı duymak içinde yapılmaktadır.
Törenler ve “Hazır ol” da Beklemek
- amacına,
- o amaç uğruna emek verenlere,
- o değeri yaşayanlara
“Buradayım, saygı duyuyorum, tüm yüreğim ve inançlarımla anıyorum, unutmuyorum” demektir. Hazırım buradayım.
Saygı Duruşu; saygı belirtmek için alınan suskun bir biçimde hazır ol durumu.
İncelemeler yaparken Saygı Duruşu konusunda gördüm ki; memleketimde çok ağır bir yaraymış bu. Kimi işin işine dini alet edip caiz olup olmadığını sorgulamış. Kimi resmi törenlerde çalınan “ti sesi”nin Amerikan askerleri için yapıldığından dem vurarak müziğin evrenselliğinden ziyade konuyu bambaşka yere getirmiş. Bazı asparagas haberler “Amerikan müziği ve saygı duruşu suçtur” diye başlıklar atmış..
Saygı duruşu sırasında çalınan müziği bilemem. Ama siren sesinin saygı duruşunun süresini yansıttığını, ve o duruş esnasında yaşadığın; anma, dua, tefekkür vb eylemleri iliklerine kadar yaşattığı; şahsımca doğrudur. Konuyla ilgili tüm asparagas haberlerin kaynak gösterdiği ve benim “suç” olarak bulamadığım resmi gazete ekleri de yazının altında kaynak olarak belirtilmiştir.
Sözün Sonu
Saygı duruşu; bir tavır meselesidir. Yad ederken hazır olma..
Herkes kalbine göre; ister dua eder, ister “miş” gibi yapar, ister sadece sürenin geçmesini bekler. Bu ortak bilinçtir. 10 Kasım gibi. Şehit olmuş vatan evlatlarına son veda gibi. Futbol maçlarının başlamadan önce, gündemde yaşanan acılara stadyumca gösterdiği birlik gibi..
Saygı duymanın, saygıyla anmanın, anarken kişinin iç dünyasında yaşattığın hiç bir dinle, inançla, propagandayla alakası olmaması gereklidir.
Mevzu; unutmadan, daha çok, daha fazla, daha dikkatle ve özenle yad etmek ve tükettiğimiz saygımızı, bilincimizi en doğru seviyeye getirmektir.
Kaynak
- 05.05.2012 – Resmi Gazete – Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde Yapılacak Tören ve Kutlamalar Yönetmeliği
- 17.05.1971 – Resmi Gazete – Sportif Müsabakalardan Önce Yapılacak Saygı Duruşları Hakkında Yönetmelik
5
5
4.5
5