Tekstil atıkları var bugün sıfır atık dosyamızda. Bu çöpler de diğerleri gibi dünyanın masmavi rengini tehdit ediyor. Ve bu moda dediğimiz şey uğruna sınırsız üretiyoruz. Tüketmek için! Ve bunun içinde özellikle su dahil olmak üzere kaynaklarımızı tüketiyoruz.
Bugün konumuz belki diğerlerinden biraz daha zor gelecek size. Mesela kompost yapımı size zor gelmiştir. Belki plastik poşet kullanmıyorsunuz. Hatta mutfakta sıfır atık konusunda da bir şeyler yapmaya başladınız. Fakat modadan uzaklaşmak hele de kadınlar için biraz zor gibi. Halbuki özellikle bu konuda kurtuluş gene kadının ellerinde.
Tekstil atıkları
Önce tekstil ürünlerine bir bakalım. Nelerdir onlar? Bakın çevrenize. Bu yazıyı okurken oturduğunuz koltuğun döşemesi, pencerelerinizi süsleyen perdeler, yatağınızın örtüsü, çocuğunuzun giysisi… Üstümüzdeki her şey… İpliğin üretiminden bu yana ilmik ilmik dokunarak girmiş hayatlarımıza. Önce sadece giyinmek için kullanmışız. Sonra moda doğmuş. Ve sonrasında özellikle 70’li yıllarla birlikte başlayan ucuz üretim ile birlikte tüketim çılgınlığına dönüşmüş.
Bu ürünlerin hammaddelerinden en önemlisi pamuk. Ve pamuk çiftçilerinin tüm dünyada ne halde olduğunu biliyor musunuz? Her yıl yüzlerce pamuk işçisi ordan oraya göç ediyor, mevsimlik işçi olarak. Ve her yıl o kadar çok intihar olayı yaşanıyor ki. Ve aldıkları ücretler, yaşadıkları hayat o kadar zorlu ki… Bir çoğumuz tahmin bile edemeyiz.
Ve yine bu ürünlerin üretimi sırasında sularımız hızla tükeniyor. Aynı zamanda üretimi sırasında kullanılan kimyasallar nedeniyle zehirleniyor.
Tekstil atıkları hakkında bir çok çarpıcı istatistik vereceğim.
Mesela dünyadaki karbon ayak izimizin %10’unun tekstil atıkları yüzünden olduğunu biliyor muydunuz?
Çok korkunç bir istatistik daha geliyor. Her yıl üreticiler yaklaşık 100 milyar kıyafet üretiyor! Ve yine aynı yıl bu miktarın %85’ini çöplüklere atıyoruz. Bir tek bana korkunç gelmiyor değil mi bu rakamlar.
Doğa ve çevreyle ilgili Yeşilist diyor ki;
“Bir adet t-shirt’ün üretimi için bir kişinin 900 günlük su ihtiyacı olan 2.700 litre su harcanıyor.”
“Sadece bir t-shirt için 550 gram fosil yakıt kullanılıyor. Bu fosil yakıtlar ise her bir t-shirt için 6 gram kardondioksiti atmosfere salıyor.”
Geri dönüşüm konusunu vurguluyorlar ve bir tek t-shirtle ilgili olarak ekliyorlar.
“Eskidikleri zaman çoğunlukla çöpe giden bu t-shirtler, aslında %90 oranında geri dönüştürülebiliyor. Bu çok daha az karbon emisyonu ve su kullanımı demek.”
2019 yılında bir çok haber sitesinde yayınlanan başka sayılara bakalım. Levi’s yaşam döngü analizi verilerine göre;
“Bir adet Jean, üretimi boyunca 33, 2 kg. karbondioksit salınımına neden oluyor. 3480 lt. su ve 400,1 megajul enerji tüketiyor. Bu değerlerle bir araba ile 78 mil yol alabilir. 53 kez duş alabiliriz. Ve 318 saat boyunca plazma ekranlı televizyon izleyebiliriz.”
Hızlı Moda
Evet etrafımızdaki tekstil atıkları biraz da bu yüzden. O kadar hızlı değişiyor ki bazen yetişemiyoruz. İki haftada bir değişiyor bazen. Markalar sürekli yeni yeni koleksiyonlar çıkarıyor. Vitrinler değişiyor. Bu kadar fazla ürün için de daha ucuz hammadde, daha ucuz iş gücü kullanıyorlar. Ve böylece ortaya daha çok ve daha ucuz ürün çıkıyor. Ve maalesef sonunda çöp oluyor.
O kadar olumsuz etkileri var ki… Hangisini anlatsam, hangisine daha çok üzülsem bilmiyorum. Üretim kalitesi oldukça düşer. Bu sektörde çalışan işçiler olumsuz koşullarda, düşük ücretle çalışırlar. Çalışmak zorunda bırakılırlar. Köle gibi!
Kaynak bulmak güçtür, bu hıza yetişemez. O zaman da devreye yani üretime polyester dediğimiz plastik iplik girer işin içine. Hem insan sağlığına hem de doğaya zararlarını konuşmakla bitiremeyiz.
Sürdürülebilir Moda
Peki bu hızlı moda akımının bir karşıtı yok mu? Elbette var. Ve onun adı da sürdürülebilir moda. Bu sürdürülebilirlik konusunu başka bir yazıda genişçe ele alacağım. Ama şimdi bunu anlatayım.
Tekstil atıkları konusunda belki de bilmemiz gereken en önemli tabir bu. Etik bir üretim anlayışına sahiptir bu modanın üretici firmaları. Mesela ürünlerinde ekolojik ürünler kullanırlar. Ya da hayvanlar üzerinde deneyler yapmazlar. Ürünlerinde zaralı boyalar ya da polyester kullanmazlar. Bu yüzden de biraz daha pahallıdır.
Tabii sadece bu etik üreticileri kastetmiyoruz bu tabirle. Diyoruz ki;
- Daha az ama daha kaliteli al.
- Hızlı moda yerine zamansız ürünleri tercih et.
- Yerel ürünleri tercih et.
- Onarmayı öğren.
Tekstil atıkları konusunda ne yapabiliriz?
Öncelikle sürekli söyleyip durduğum “Sadeleş!” ve “Tüketme!” çağrıma bir göz atın. Lütfen!
Sonra lütfen araştıralım. Tekstil atıkları neye mal oluyor, iyice öğrenelim. Kendimizi ve çevremizi bu konuda eğitelim.
Ve mutlaka alacaksak, almak zorundaysak ne aldığımızı iyi bilelim. Etiketleri iyi okuyalım. Sorularımıza cevap arayalım. Nereden gelmiş? İçinde ne var? Dikişlerini, kalitesini, kullanım ve yıkama önerilerini iyice anlayalım. Kafamıza yatarsa alalım.
Sadece modanın rüzgarına kapılmayalım. İhtiyacımız yoksa sırf moda diye almayalım. Markaları iyi tanıyalım. Çünkü içlerinde bazıları etik ve sürdürülebilir tavrı olanlar var. Hele hele sakın ucuz diye aldım demeyelim. İnternet sitelerindeki indirim kampanyalarına kapılmayalım. Ama alışveriş kurallarını gözetelim, mesela kış sonunda manto almak elbette sezona göre daha ucuz olacaktır ve de daha kaliteli bir ürün alabileceksiniz.
Elbette geri dönüşüm ve ileri dönüşüm çok önemli. Belediyelerin sokaklarımıza bıraktığı tekstil kutularına atarak geri kazanabiliriz. Ve böyle yaparak sağladığımız katkıyı yukarıda bir kaç rakamla verdim sizlere.
Ve tabii ki paylaşmak önemli.
Artık bize uymayan ya da ne bileyim sıkıldığımız kıyafetlerimizi çöpe atmak yerine bağışlamalıyız. Bağışlamak demişken ve yeri de gelmişken burada başıma gelen bir iki üzüntüyü anlatmak istiyorum.
Birincisi; 17 Ağustos Gölcük Depremi sonrasında bölgeye yüzlerce yardım tırı geldi. Ben de o dönem sağlık ocağında çalışıyordum. Öyle tır kasaları açtım ki içlerinde alakasız olan giysiler vardı. Ya da çok özür diliyorum ama çoğu maalesef çöptü!
İkincisi de Soma faciası sonrası ölen madencilerin çocukları için bir şeyler yapmak istedik. Kendi çevremizde bir şeyler topladık. Çevremizden sözünün üstüne basa basa söylüyorum. Ve her gelen ürünü bir kaç arkadaş tek tek inceleyerek eledik. Çünkü depremden sonraki hayal kırıklığını yaşatmak istemiyorduk kimseye. Gene üzülmüştüm. Ve kargo şirketiyle konuşmaya hatta biraz indirim istemeye gittiğimizde, müdür bize açıkça dedi ki “artık iyilik için bile olsa indirim yapmıyoruz, çünkü gördük ki insanlar çöplüklerini gönderiyorlar bağış olarak.” Ama gene de bize güvendiği için yaklaşık bir tır malzemeyi o iki köye ulaştırdık.
Ve işte böyle yardımlar yapmayın sakın. Mesela Afrika ülkeleri artık ikinci el eşyaların çöplüğü haline geldiği için kendi aralarında bu ürünleri ülkelerine sokmama kararı aldılar. Hem insanları rencide eden, gurur kırıcı bir davranış bu. Hem de yerli üretimi geliştirmeye çalışan bu ülkelerin yaptıkları çalışmaları baltalıyor.
Dünyayı önemsiyorsak onarırız.
Ve onarım tabii ki. Ellerimiz iğne iplik, makas tutmalı. Dünyada bıraktığımız karbon ayak izimizi azaltmak için öncelikle aldığımız ürünü doğru kullanmalı, doğru temizlemeli ve onarmayı öğrenmeliyiz. Onarmayı denemeden atmak olmaz.
Ve ileri dönüşüm tabii ki… Eski bir kot pantolondan şahane bir çanta yaratmak.
Son söz annemde ve bende!
Annemi hep anlatıyorum size. Ama bugün farklı bir yönünü göreceksiniz ve tekstil atıkları konusundaki katkılarını.
Annem bir terziydi. Öğretmen okulu sınavlarını kazanmış olduğu halde sevgili dedem okula göndermeyince köyündeki dikiş nakış kursuna gitmiş. Hatta eğitimci sertifikası bile almış. Hiç eğitimci olmadı, erkenden evlenince. Ama evimizdeki siyah tıkır tıkır işleyen Singer dikiş makinasıyla harikalar yaratırdı. Bir bakarsın büyüklerden kalan bir pardesüyü küçültmüş bir ceket dikmiş bize. Ya da kumaşları kendi kafasına göre şekillendirir keser, biçer, kırkyama battaniyeler, örtüler, kırlentler dikerdi. Dar geleni bollaştırıp, bol geleni daraltırdı. Geçen haftaki yazımda bahsettiğim ileri dönüşüm kavramını yıllar önce kendiliğinden keşfetmişti. Yaptığı her şey benim için unutulmazdı. Mesela anneciğimin ben çocukken yeşil bir bluzdan bana mayo dikmesini unutamıyorum. Pazarlardan ya da kumaşçılardan toptan kumaş kestirmek yerine parça kumaşlar alır ve onlardan şaheserler yaratırdı benim koca yürekli şahane annem.
Ve ben, biz çocukluğumuzdan beri büyüklerimizden bize gelenlerle büyüdük. Bir kışlık mont büyükten küçüğe geçerdi. Hala kardeşim, kuzenlerim ve bazı yakın arkadaşlarım arasında yapıyoruz bunu. Ya da bir kaç saatlik iş için bir elbise almak yerine ödünç alıyoruz. Ve bundan gocunmuyoruz da. Çünkü hem emeğe, hem ürüne, hem de doğaya saygı bunu gerektirir. Üstelik fazladan ödeyeceğemiz paramız da cebimiz de kalır böylece.
Sözün özü, nolur ürettiğimizden fazlasını tüketmeyelim.
0 Comments