Bu hafta ‘’Tercihler’’ konusunu yazmak istedim. Ve öyle akademik bir şeyler değil de hepimizin hayatında var olduğu gibi çok samimi bir yazı olsun istiyorum. Tercih Sizin!
Tercih ne demek?
TDK ya göre ‘’yeğleme’’ anlamına geliyor. Hepimiz Türkçeyi unuttuğundan yeğleme kelimesi bize daha uzak geldi değil mi? Biz bildiğimiz yoldan devam edelim öyleyse. Tercih, benim anladığım şekilde hayatımıza yön veren tüm aldığımız kararları kapsıyor . Şimdi buda nasıl oluyor dediğinizi duyar gibiyim.
Biz şimdi sürekli tercih mi yapıyoruz?
Evet aynen öyle, hayat sürekli bizi tercihler yapmaya zorluyor. Bazen de zorlamıyor aslında seçim yapmak bizim elimizde oluyor.
Şimdi etrafımızdaki arkadaşlarımızı düşünelim, bazılarıyla çok iyiyiz, bazılarıyla bir küs bir barışığız, bazılarına hiç güvenmiyoruz, bazıları için canımızı bile veririz değil mi? Bu konuda ne kadar güzel bir atasözümüz var;
‘’Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’’
Atalar çoğu konuda doğru söylemiş. Çoğu konuda diyorum çünkü onlarda bazı konularda yanılmış bence. ‘’Her koyun kendi bacağından asılmaz ‘’ çünkü. ?
Konuyu fazla sulandırmadan arkadaş meselesine dönersek; etrafımızdaki tüm insanlar bizim tercihimiz. Şöyle bir düşündüğünüzde aslında tüm şikâyet ettiğimiz insanları hayatımızda tutan yine biziz. Bu noktada ilişkimizi sürdürmek için kendimizce bahaneler uydurup duruyoruz. Kimi zaman maddi menfaatler, kimi zaman duygular ön plana çıkabiliyor.
Yirmi yıldır aktif iş hayatında olan biri olarak işinden şikâyet etmeyen hiçbir arkadaşımda olmadı, bende bunlara dahilim. ? Galiba şikayet etmek , sorumluluğu başkalarına yüklemek, işin en kolay kısmı. Ve kolaya kaçmak insanın doğasında var olan bir şey.
Şimdi tercihleri sıralayalım;
Hayattaki eş tercihimiz, sevgilimiz ilişkilerimiz hepsi bizim kararlarımız. Oturduğumuz ev, kullandığımız araba, çocuğun okulu, gittiğimiz tatil, yediğimiz yemek, kötü alışkanlıklarımız vs….
Bence bu konu çok net, sorumluluk tamamen bizde. O zaman tüm bu konularda şikâyet etmek yerine, şikâyet konusundaki tercihimizi değiştirmemiz gerekmiyor mu? Yani tercihten kurtuluş yok, o zamanda başka bir seçim yapmış oluyoruz. Biraz daha büyük düşünmekte fayda var aslında. İnsanın yapabileceklerinin sınırı yok buna inanın ya da ben öyle olduğuna inanıyorum.
Sorumluluk tamamen bizde. O zaman tüm bu konularda şikayet etmek yerine, şikayet konusundaki tercihimizi değiştirmemiz gerekmiyor mu?
” Burada kritik olan konu neyi neye, kimi kime tercih ettiğimiz.”
Bazen hayatın kıvrımlı yollarından geçerken gözümüze çok güzel görünen olaylar, kişiler, durumlar sadece bize o anda mutluluk verebiliyor olabilir. Aldanmamamız gereken nokta tam da burası, anlık mutluklar geçicidir ve her zaman verdiğinden çok fazlasını alır. Zaman dediğimiz kavram burada aleyhimize işler. Hayatta neye ulaşmak istiyorsak gerçek mücadeleyi orada vermeliyiz. Burada yine doğru bir atasözü var;
‘’Son pişmanlık fayda etmez’’
Hata yapmaktan korkmayalım, ben hiç korkmuyorum, hayatım boyunca da korkmadım. Ancak hatalarımdan çıkardığım en büyük ders aynı hatayı ikinci kere yapmamak oldu.

Demek ki tüm yapmak istediklerimiz bizim tercihlerimizle şekilleniyorsa o zaman kişilere ve durumlara çok farklı açılardan bakıp, sadece mantığımızla değil gerçek duygu ve hislerimizi de işin içine katarak bir tercih yapmak en doğrusu olacaktır. Bu noktada devreye bakış açısı denen başka bir kavram girdi şimdi. O da ayrı bir yazma konusu. Bakış açısıyla ilgili Oscar WİLDE ’ın çok güzel bir sözü var;
‘’Hepimiz bir bataklıkta yaşıyoruz ama bazılarımız yıldızlara bakıyor’’
Bilmem anlatabildim mi?
Dostoyevski‘nin de çok güzel bir cümlesi var, yanlış seçimlerimiz hakkında;
”Yanlış trene bindiğinizde ilk istasyonda inmeye çalışın, çünkü mesafe ne kadar artarsa, dönüş maliyeti de o kadar artar!”
Bu kadar her şey bizim elimizde bizim tercihimiz dedik. Şimdi size tercih edemeyeceğimiz yegâne şeyi açıklıyorum.
‘’Hiç kimse hangi anne ve babadan dünyaya geleceğini tercih edemez’’???
Unutmayın her şey bizim elimizde, hayatı nasıl yaşamak istiyorsanız Tercih Sizin….
0 Comments