Tiyatro demek göstermek; insanı insana insanla göstermek demek. Üstelik canlı canlı. Beyaz perdenin soğuğu olmadan, izleyicinin aldığı nefesten, verdiği tepkiye kadar canlı yaşanan. Oyuncusu, izleyicisi, teknik ekibi ve sahnesiyle o an yaşanan deneyimdir tiyatro.
?????
Hiç tiyatro perdesine dokundunuz mu? Genellikle parlak kırmızı, arka taraftaki ışığı geçirmeyen, odağı sahnede tutmaya yarayan, dikkat çekici kırmızı.. Kadifemsi, heybetli, süzülerek açılan. İnsanda heyecanı hep zirvede tutan tonda kırmızı; Sahne kırmızısı, tiyatro perdesinin kırmızısı..
Tiyatro Başka Aşktır.
Öyle ya da böyle bir şekilde bir piyes, bir müsamere değmişse hayatınıza; o hevesi, o heyecanı almışsınız demektir. İlkokul, orta, lise ya da üniversite fark etmez.
Hele ki gerçek bir sahneye çıkıp da perdenin arkasından seyircilere baktıysanız, geçmişler olsun. Meşhur “sahne tozu” artık içinizdedir.
Tiyatroda demokrasi yoktur.
Hoca vardır tiyatroda, yönetmen olur kendisi. O sana “ağaç ol” dediyse sen artık ağaçsındır. Minicik bir filizden gökyüzüne uzanan kocaman dalların olana kadar ağaçsındır. Sen o ana kadar olmuş ve olacak en önemli ağaçsındır. Büyüyen dallarından, dökülen yapraklarına kadar, ağaç olduğunu hem yaşaman hem yaşatman gerekir.
Ağaç olmak kolay; ya “nokta ol” derse! Sen en minicik, en kocaman, en üzgün, en mutlu nokta olmalısın. Görüp de görülebilecek “en nokta”.
Tiyatro demek disiplindir.
Bilmen gerek, öğrenmen.. Araştırman, kendini geliştirmen.. Ruhun, bedenin, aklın, kalbin ve zihnin hazır olmalı.
Seyirciler koltuklarına yerleşirken kalbini ağzında hissetmektir. Söyleyeceğin her sözü unutmak. Oyun neydi, şimdi neredeyiz.. Kendinden, oyundaki sana geçmektir. Olmak ya da olmamak meselesi hani. Kendin olmamak, oynadığın olmak meselesi..
O kadar çok prova yapmak demektir ki tiyatro.. Aldığın nefesten gördüğün rüyaya kadar hazırlandığın rol demek.
Sesini en arkadaki seyirciye duyururken öndeki seyircinin rahatsız olmaması, Rol içinde yoksa izleyene sırtını dönmemek demek.
Çok özlediğim doğrudur. Perdenin rengini, sahnenin tozunu, oyunun dramaturgisini, kulisi.. Unutulan repliklerde doğaçlamanın ne kadar anlaşılır olup olmadığını.. Son selamı, alkışı..
—-
İzlediğim oyunda oyuncunun unuttuğu repliği içimden tekrarlamayı, doğaçlamalarını yönetmen edasıyla değerlendirdiğimi, sahneyi, kostümü.. Yarıda kalan tüm oyunları.
Finali neden ayakta alkışladığımı, komedi bile izlesem, gülümserken inceden neden gözyaşı döktüğümü yaşamayanlar bilmez.
?
27 Mart’ı kalbinde ince bir sızı, yüzünde yetim bir tebessüm olarak taşıyanlar için…
Bir gün hep beraber, aynı sahnede.. Aynı sevinci, aynı heyecanı, aynı alkışı ve aynı tozu paylaşmak üzere ..
?
Kutlu Olsun..
- İzlemeyi sevenin,
- Tiyatroya gönül verenin,
- Tiyatro sayesinde para kazanan herkesin
tiyatro günü kutlu olsun.
Ama en çok,
O çok özleyen kişilerin tiyatro günü “dünyalar kadar” kutlu olsun..
?♀️
0 Comments