Vagon, kurşun kalem ve yolcu. Kelimelerden gökkuşağı yapmak istiyorum. Ve yepyeni bir sayfayla yazın vagonuyla aranızda dolaşmaya başlıyorum.
Siz hiç kar yağarken içinizdeki fırtınanın gökkuşağına dönüştüğünü hissettiniz mi? Uzun zaman olmuş toprak kokusunu içime çekmeyeli. Ağaçların ihtişamını görmeyip, çiçeklerin kokusunu almayalı. Çünkü hayatın savruk düzeninde sürüklenirken; kendi benliğimi bulmaya çalışıyordum. İşte tam o sırada mısralar, kelimeler, sesler, kalemim ve yıpranmış not defterim yetişiyordu imdadıma.
Yeniden gökkuşağını görmeye başlıyorum. Yeniden ellerimdeki kan dolaşımını hissediyorum her hücremde. Onlarsız çürümüş bir ruha hapsolma düşüncesi ne kadar ürkütücü geliyormuş; tekrar yazmaya başlayınca anlıyor insan.
Şans ya da kader mi denmeli tesadüflere?
Hayatımın en nadide tesadüfü ile karşılaştım. Edebiyat sevgimin vücut bulmuş hali İlknur ve Figen. Beni sonsuzluk treninde kendi vagonlarına aldılar. Bu yolculukta kimi zaman hüzünlenip kimi zaman huzuru bulduğumuz dönemler olacak. Hatıralarımıza özlem duyduğumuz bu süreçte geçmişe özlemin yolculuğu olacak bu sonsuz seyahat. Ama biliyorum ki bu seyahat benim cennetim olup uçsuz bucaksız bir yolun başlangıcı olacak. Bu yolculuk da sizin cennetinize getirdi sevgili okurlar. Umarım bu yolculukta biriktikçe eteğimizdeki taşları birlikte döküp, birbirimize sırdaş ve dost olacağımız yazılar içerisinde kaybolacağız. Ve yeniden birikmeye ve paylaşmaya devam edeceğiz.
Merhaba ben Alev. Erzurum doğumlu olup, yazmayı keşfettiğim andan itibaren küçük bir not defteri ile yolculuğum başladı. Kimi zaman bir durakta; donarcasına tuttu ellerim ucu bitmekte olan kurşun kalemimle mısralarımı. Kimi zaman bayramın gelmesini bekleyen çocuklar gibi, güneşin kavruk sıcağına koştu kalemim. Bitmekte olan kalemim ve hayalim beni edebiyat öğretmenliğine götürdü. Nefes aldığım sürece ben ve edebi sevgimin, siz sevgili okuyucularım ve sevgili öğrencilerimle buluşması dileğiyle var olacak.
Peki neler mi yazacağım?
Ve işte kurşun kalem ve ben yolcu olduğum yazın vagonu ile yolculuğumuza başlıyoruz.
- Bir çocuğun çikolata yerken mutluluğundaki umudun bizi nasıl değiştireceğini,
- Standart güzellik algısını bozan Frida Kahlo ’nun bize kendimizi nasıl sevmemiz gerektiğini hissettiren gücünü ve bu güç ile evrenin yapboz parçalarından biri olup kendimizi keşfetme yolculuğumuzu,
- Kavruk derisiyle Anadolu insanını,
- Barışa olan tutkumu,
- Hepimizin özlem duyduğu nostaljiye, seslerinin tınısıyla sermest olduğumuz şarkılara..
yazın vagonumda değineceğim.
Çünkü artık umut gerek bize. Debbie Macomber Bir Yumak Mutluluk kitabında; ”Yürüteçlerden kurtulup tek başımıza yürümenin vakti geldi.” der.
Ben artık sizinle yürüteçlerden kurtulup gökyüzünün maviliğinde kaybolan uçurtmayı izlemek istiyorum. Rafa kaldırdığımızı öfkelerimizi indirip, o öfkenin tozunu temizlemek istiyorum. Yaşam çarkının içinde körelen hızımızı değiştirmek istiyorum. Çünkü hayat bizim gördüğümüz ve yaşadıklarımızın dışında kendi hızında ilerlerken bizimde gökkuşağına yolculuk yapan yazın vagonumla yetişme vaktimiz geldi.
Beni sizlerle buluşturan İlknur ve Figen’e sonsuz teşekkür ederim.
Biriktikçe çoğalma umuduyla, biriken dostlara yeniden merhaba, hoşça kalın…
0 Comments