Merhaba Değerli Dostlar,
Bu günlerde hepimizin zihinlerinde farklı gündem manşetleri varken; sizlerle bu yılın ilk sohbetinde buluşmak istedim. Öncelikle bizi bir araya getiren geçtiğimiz 2022 yılına çok teşekkür ederim.
Aralık’ın son ve Ocak ayının ilk günleri benim için daima durgundur. İşlerimi tamamlamak, biraz nefes almak, hayal kurmak ya da yapmam gerekenlerin listelerini çıkarmak arasında gider gelirim. Gönül ister ki “to do list” dediğimiz bu yapılacak işler listesini pırıl pırıl yapalım ve yıla öyle girelim ama gerçek hayat her zaman öyle işlemiyor. Ben de bu düşünceler içindeyken, sabah da güzel bir sunum yaptıktan sonra uzun zamandır okumak istediğim kitaplardan birini açtım. Beni Paris’in ihtilal dönemlerinden modern dönemlerine doğru seyahate çıkaran bu kitapta şu paragraftan sonra bu yazının notlarını almaya başladım:
“Yalnızlık, sadece etrafımızda genişleyen bir boşluktur. Belirsizliğe güvenin. Üzüntü, yaşamın sizi elleri arasına alması ve değiştirmesidir. Yalnızlığı yuvanız haline getirin.”
Sizler için de okuduğunuzda böyle vurucu bir etki yarattı mı, bilemem.
Ben okuduğumda “nasıl da geçtiğimiz yılı anlatıyor” diyebildim.
Kocaman kocaman meselelerimiz içinde sahip olduğumuz derin ve güçlü kaynağımızdan nasıl uzaklaştığımızı düşündüm. Evet yalnızlığımızdan bahsediyorum. Burada bir yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için bahsettiğim yalnızlığın “hayatı yalnızlaştırmak, güzel anları sırf yalnızlık güzeldir mottosu ile yozlaştırmak ya da yalnız yaşamak iyidir övgüleri yağdırmak” olmadığını belirtmek isterim. Buradaki yalnızlık bizi besleyecek olan, saran sarmalayan, yargısız, yorumsuz sadece ve sadece kendimizi izleyebildiğimiz o yolculuk.
Hayallerimizi duyabildiğimiz,
Kendi kendimize “aferin sana!” diyebildiğimiz,
Keşke böyle yapmasaydın bununla birlikte şimdi bu adımı atarsan daha faydalı olacak demekte zorlanmadığımız o anlar.
Şarkılar söylediğimiz, ağladığımız, bağırıp çağırdığımız ya da sadece bir kağıt ve kalemle birlikte zamanın nasıl aktığını hiç önemsemediğimiz zamanlardan bahsediyorum. Böyle anların bereketli bir üretim süreci yaratabilmesi için bahsedilen yalnızlığın gerçek bir yalnızlık olması en temel gereksinimdir.
Gerçek bir yalnızlık nasıl olur derseniz net bir tanımını yapmak zor olsa da; neler içinde olmaması gerektiğine dair net fikirlerim var elbette:
“Zaten ne zaman iyi oldu ki şimdi olsun”
“O hep böyledir”
“Yine olmadı işte”
“Benden olmaz” lardan özgürleşebildiğimiz bir yalnızlık anı bahsettiğim.
Zaman zaman elimizi kolumuzu kaldıramayacak kadar bizi yoran bu düşünceler sizce gerçekten bize ait düşünceler midir? Tam yeni bir fikir üretecekken sinsice sesini duyduğumuz “yine olmadı” cümlesi, bizi yalnızlığın bereketli topraklarından uzaklaştırıp, verimsizliğin kucağına bırakır. Bu noktada da görevini tamamlar.
Oysa gerçek farklıdır.
- Kimi zaman atılacak bir adım vardır.
- Kimi zaman değiştirilmesi gereken bir nokta.
- Kimi zaman ise sadece başka bir pencereden bakmak yeterlidir.
Bu adım atıldığında her şey yeniden başlar. Günün renkleri geri gelir. Sesler daha berrak duyulur. Her yer daha güzel kokar. İçilen her şey daha lezzetlidir artık.
2022 yılında yukarıdaki cümleleri duyduğumuz nice anlar oldu (kabul benim de oldu)! Her seferinde gün yeniden başladı. Şimdi yeni bir yılın kapısında tüm bu anlara derin bir teşekkür ederek beklemedeyiz.
Teşekkür ederiz. Onlar olmasaydı belki bugün bu yazıda buluşamayacaktık.
O anlar var oldu ve biz bu anda birbirimizi bulduk.
…
Gelelim okuduğum kitaba.
Bu kadar ilgimi çekeceğini hiç düşünmezken her bir sayfasından çok keyif aldım. Daha da önemlisi bu yıl için kendime –bence- harika kolaylıkta bir slogan yakaladım. Jean – Baptiste’nin oğlu Rodin’e birçok başarısızlığı (!) sonrası düştüğü anlardaki seslenişi:
“Şu kelimeleri düşün: enerji, irade, kararlılık. O zaman zafer senin olacak.”
(RACHEL CORBETT, HAYATINI DEĞİŞTİRMELİSİN)
İşte değerli dostlar.
Yalnızlığımızın bereketinden faydalanmak için bizlere bir slogan.
Kendimize kaldığımız o nadide anlarda sahip olduğumuz o muhteşem enerjiyi hissetmek bize farklı nasıl adımlar attırır?
Yaşamın içinde sahip olduğumuz irade anlarını değerlendirmek bize neler fark ettirir? Yani “benim bir etkim olamaz, o değişmez”lerin yerine tam da bu noktada bir irade sahibi olduğumuzu fark etmek, neleri değiştirir?
İstediğimiz, istemediğimiz, hayalini kurduğumuz, inandığımız alanlarla ilgili kararlılığımızı somutlaştırdığımızda hangi harika mucizelerle karşılaşırız?
Yeni bir yıla sadece bu soruları yanıtlayarak girmek bile harika bir başlangıç olacaktır.
2023 yılı bize yalnızlıklarımızın yaratacağı harika neticeleri getirsin!
Bu yazının şarkısı ise benim geçtiğimiz yıl en çok dinlediğim şarkı olsun: Coldplay – Adventure of a Lifetime
Sevgi ile.
0 Comments