Merhaba, yine ben… Yani “sitemizin yancısı ” ?
Okey masasındaki yancılar gibi;
- Herkese akıl verip sinir eden.
- Bedava çay kahve içip, acıkınca tost ısmarlatan.
- Masadaki galiplerin en yakın dostu, hesabı ödeyecek mağlupların baş düşmanı.
Yancı
- Sitemizin yaratıcısı, güzel eşim İlknur’un destekçisi, Sosyal medya sorumlusu.
- Ve site sorunlarına çözüm bulamayan, ama akıl vermekten de geri kalmayan baş yancısı olarak
Bugün genelde kadınların söz sahibi olduğu ve fakat erkeklerinde yine “yancı” olarak dahil olduğu bir konudan, daha doğrusu bu konunun bana hissettirdiklerinden bahsetmek için buradayım!
Çocuk Sahibi Olmak…
47. yaşımın son günlerini yaşıyorum. Hayatımın hiç bir döneminde böyle bir gelecek planım, ya da kalbimde böyle bir arzum olmadı. Bahsettiğim durum; çocuk sahibi olmak!
- Evliliğimiz çok mutlu, huzurlu ve keyifli devam ederken.
- Hayatı birlikte muhabbetle göğüslerken.
- Ailemizi “dört dörtlük” yapmak için
- Ama aynı zamanda “Mevla’m neylerse güzel eyler” düşüncesiyle… Yani çok da ısrarcı olmadan olayı akışına bırakmıştık.
Kadınlarda doğuştan ya da yetiştirilme tarzı nedeniyle zaten bulunan bu içgüdü, erkeklerde sonradan öğrenilen ya da sonradan ortaya çıkan bir duygu.
Tost Meselesi
Sıradan bir cumartesi günüydü. Ve doğal olarak bende böyle bir duyguyu daha hissetmeye başlamamıştım. Evet sıradan bir cumartesi öğleden sonrası, akşama ne yapsak ya da yarın nereye gitsek de kafa dağıtsak diye düşünüp, günü bitirmeye çalışıyordum. Eşim haftalık mesaisini bitirip yanıma geldi. Ve hayatımı değiştiren o müjdeli haberi verdi.
- – Sabah canım tost istemişti ya! Aş ermişim.
- – Tamam hayatım yemediysen alalım hemen,
- – Aşermişim!
- – Söyleyeyim.
- – Aşermişim, test, hamilelik…
- – !?!?!?!?!?!?!?
Hikayenin orijinali burada (3’ü Bir Aradayken 4-4’lük Olmak)
Şu an hatırladığım gözlerimin yaşardığı. (Ki hep yaşarır) Ne söylediğimi hatırlamıyorum. Ama eşime sıkı sıkı sarılıp, öptüğümü hatırlıyorum. Böyle zamanlarda çok konuşamam zaten!
Hamileliğimiz boyunca;
Hep endişeli ama umutlu, hep heyecanlı ve mutlu hissettim! Sayısız doktor kontrolleri ve testler, cinsiyetini öğrenme, ultrason görsellerinden neye benzediğini çözmeye çalışma gibi, hiçte bana tanıdık gelmeyen durumlar beni zaman zaman geriyor ve nasıl bir durumun içindeyim “başım büyük belada” hissine kapılmamı sağlıyordu.
Ama yine de mutluydum hep
“Kendimi iki defa çok büyümüş hissettim. Biri babamı toprağa koyduğum, diğeri de oğlumu kucağıma aldığım gün. “
Ve o gün geldi!
Covid19 Pandemisi sebebiyle doğum yapacağımız hastane ziyaretçi kabul etmiyordu. Ve doğum sırasında annenin yanında sadece bir refakatçiye izin veriliyordu. EE ben orada olmalıydım!
Şimdiye kadar bir bebeği kucağıma almamıştım. Bebeklere hep mesafeli durmuş, açıkçası çokta bayıldığım canlılar olarak görmemiştim bu küçük insanları!
Doğum için yanımıza kimseyi alamadığımızdan 45. yaş günümün sabahında, hayatımın en güzel yaş günü hediyesini almak üzere, eşimle hastanenin yolunu tuttuk.
Şimdi yancılık bunun neresinde diyebilirsiniz. Konunun tam ortasında ama hala çok yabancıısıydım!
Eşimi doğuma hazırlamak, ameliyat önlüğünü giydirmek, O’nu rahatlatmaya çalışmak ve doğumhane kapısında endişeyle beklemek hep benim işimdi artık!
Sonunda
O geçmek bilmeyen yarım saat, kırk beş dakika sonunda kapı açıldı. Ve eşim sedyede, yanında küçük bir canlıyla hemşire eşliğinde çıkageldi. Tanıştığımızdan beri ayrı kaldığımız en uzun zamandı bence, ve bence en güzel haliyleydi!
Odamıza gidene kadar oğluma doğru düzgün bakamadım. Sadece kıpırdadığını fark ediyordum. Canlıydı, gerçekti ve hayatımı değiştirecekti.
Ve oğlumu kucağıma aldığım ilk anda hissettiklerim dünya üzerinde yaşanabilecek tüm duyguların karması gibiydi…
Büyük bir mutluluk, saflık, huzur, güven, şükür, Dünyaya gerçekten kök salmış olmanın kibri ve tabi ki yine endişe!
ilk birkaç saatlik şoktan sonra…
Eşim daha iyiydi ve bebek hala hareket ediyordu.
Hemşirenin anlattığı gibi 2 saatte bir emzirmeli, memede uyursa çenesinin altından hafifçe dokunarak emme refleksi tetiklenmeliydi. Bu arada;
- Oğlumu giydirmiş
- Yerine yatırmış
- iki saatte bir annesine verip emzirmesini sağlamış
yani refakatçiliğin hakkını vermiştim.
O anlarda bir kamera beni çekse, sanırım acemice hareketlerim herkesi çok eğlendirirdi.
Bilenler bilir. Yeni doğmuş bebeklerin ilk alt değiştirmesi biraz değişiktir. Detay vermeyeyim ama çok hoşlanacağınız bir görüntü ve koku olmaz emin olun! Bu işi bile zevkle hallettim.
Bütün gece uyumadan Onları ve kusursuz uyumlarını izledim.
Anne ve yeni doğmuş bebek arasında mükemmel bir uyum var. Sanki önceden her şeyi planlamışlar gibi…
Baba burada masada ki yancı gibi. Ama ben bu sefer bütün masaların hesabını ödemeye hazırdım!

Devamı sonraki yazıya…
0 Comments