Yanımda ol.. Bu bir genç kız hikayesi, Biraz anneler günü ama en çok da okumak isteyen kızlarımızın yanımda ol çağrısı


5 dakika


Yanımda ol

hayatı yeni öğreniyorum,

küçüğüm henüz,

tanımıyorum hayatı, sana ihtiyacım var…. 


Birikiyorum Ailesine Hoş geldin bahar, hoş geldin hıdrellezdiyerek sevgili İlknur’umun iki ayağını bir pabuca sokup hızlıca giriş yaptım.

Bu hızlılık neden derseniz anlatayım size ? Perşembe günü doğmuşum, bu yıl da Hıdırellez perşembe gününe denk gelmiş. Bir anda neden bu güzel zamanı değerlendirmiyorum dedim kendime ve deli gibi yazmaya başladım. Uzun zamandır beni hiçbir şey bu kadar heyecanlandırmamıştı. İnsanlığı tehdit eden korona virüs nedeniyle evlerimize kapandığımız şu günlerde en ufak güzel bir gelişme ruhumuza canlılık getiriyor.

Mutlu bir başlangıç oldu bana Birikiyorum’a katılmak ?

Bana kucak açtığı için Birikiyorum ekibine teşekkür ediyorum.


Anneler günü

9 Mayıs’ta anneler gününü kutladık. Şu dünyadan gelmiş geçmiş, yaşayan gerçek annelerin “Anneler gününü” kutluyorum. Aslında anne olmak öyle yüce bir duygu ki, tüm canlıların anneler gününü kutluyorum.

Anne olduğunda anlarsın” dediğinde annem, anlamamışım ne demek istediğini. Bana anneliği tattıran, varlıklarıyla gurur duyduğum Faruk ve İlayda’mın karnımda olduklarını öğrendiğim andan itibaren anladım annemi…

Anne olmak emek istermiş, özveri istermiş, sabır istermiş… tüm bunları yapabilmek için de sevmek istermiş. Ama öyle sevgiliye, dosta, eşe, doğaya hissedilen sevgi gibi değil. Anne sevgisi bambaşka bir sevgiymiş. Anladım…

Öğrenci işlerinde çalışıyor olmak…

Üniversiteli öğrencilerin hiç sevmediği bir birimde çalışıyorum. Hemen “öğrenci işleri” dendiğini duyar gibiyim. Yapmayın ama orada çalışan herkes kötü değildir inanın bana. Ben kendimi çok şanslı hissediyorum bu işi yaptığım için. Başka bir yerde çalışamazdım bu kadar mutlu bir şekilde.

Evet melek değilim. Bağırdığım da oldu üniversitenin iyi bir fakültesini kazanacak kadar zeki ama çok basit bir sorununu anlatamayacak kadar beceriksiz çocuklarıma. Öpüp sevdiğim de oldu o havalı, etrafına yukarıdan bakan çocuklarımı. Kimi çok zorlukla okurken geldi yanıma, işimden ziyade anne, abla oldum ona. Kimi baba parasıyla okurken geldi yanıma ertesi gün intihar edeceği için helalleşmek için. Tabii ki intihar edemedi! Sebep olanları dize getirdik beraberce.

Üniversitede okumak zor iştir çoğu için. Anne-babasının dizinin dibindeyken bir anda kendi ayaklarının üzerinde durması istenir. Kiminin ailesinin maddi imkanları yoktur, kimi kız çocuğu diye başka bir şehre göndermez kızını… Bir bilseniz ne çok hikayeleri vardır her bir üniversiteli çocuğumuzun. Aslında “çocuk” tanımlamasına kızıyorlar biliyorum ama ben benim çocuklarım olmasalar bile onları kendi çocuğum gibi büyütemiyorum gözümde işte?

İlk memurluk yıllarımda ben de genç olduğum için “kardeşim” olurlardı. Sonra ben de anne olunca, yaşım hala genç olmasına karşın anneleri oldum onların (zaten hiç yaşlanamadım onların gözünde, adımla hitap etmek için izin istediler üstelik). O genç ruhların yanında belki de bu kadar genç kaldım kim bilir?


Hepimizin biriktirdiği hikayeleri vardır. Benimde çoook hikayelerim oldu üniversiteli kardeşlerim-çocuklarımla ilgili. Hepsinin ayrı bir tadı, ayrı bir acısı, ayrı bir güzelliği var.

Başarısına, gücüne hayran kaldığım bir kızımızdan bahsetmek istiyorum bugün. Adını vermeyeceğim.

Hikayemiz bir anda başladı bizim.

Tüm gün çalıştığım için, çocuklarıma yarım gün ablalık yapacak bir öğrenci aradığım günlerde tanıştım onunla. Konuştuğumuzda ikimiz için de uygun olmadığımızı anladık. Teşekkür edip ayrılmamız gerekiyordu ancak, bir türlü gitmesini istemiyordum. Öyle naif, öyle gururlu, öyle dürüst bir öğrenciydi ki içimden kalabilmesi için dualar ediyordum.

Gönlüm yanında ol diyordu…

Gitti…

Aklım onda kaldı.

Okul Öncesi Eğitimi bölümünden dünya tatlısı şirin bir kızımızla anlaştık o hafta içinde. Her şey yolunda gidiyordu ama aklım hep ondaydı. Hangi ay olduğunu hatırlamıyorum ancak o dönemde görev yaptığım şehir öyle soğuk, öyle karlıydı ki soğuktan donuyorduk.

Çalıştığım odanın penceresinden giriş kapısına başımı çevirdiğim bir anda o soğuk günde incecik bir gömlekle okula gelen genç kızı gördüğümde beynimden vurulmuşa döndüm. Hele ki kim olduğunu fark ettiğimde yaşadığım şoku tahmin ediyorsunuzdur. Koşarak yanına gittim. Tesadüfen karşılaşmış gibi yaptım. Odama davet ettim. Fazla rahatsız etmeden sorular sormaya çalıştım. Sonra dayanamadım hikayesini zorlayarak anlattırdım. Samimiyetimi içtenliğimi hissettikten sonra açılabildi nihayet.

Okumasına karşı olan annesine karşın, annesinden gizli liseyi bitirten ve üniversite sınavlarına gizlice kızını götüren imam bir babanın kızıymış. Tam üniversite sınav sonuçlarının açıklanacağı günlerde kaybetmiş babasını. Kazanmış ta… Hem de çok güzel bir fakültenin, güzel bir bölümünün ikinci öğretimini. Bilirsiniz ikinci öğretimlerin harçları daha yüksektir.

Annesi kızının okumasına izin vermemiş. Abi ve ablaları da… Yalvarmış, anlatmış ne kadar istediğini, babasının yaşasaydı ne kadar isteyeceğini… Olmamış, ikna edememiş hiç birisini.

Ne yapmış biliyor musunuz? Doğu Anadolu’muzun en uzak köşesi bir köyden kaçmış kızımız. Biriktirdiği üç-beş kuruşluk parasıyla kimseden yardım almadan, kendi imkanlarıyla gelip üniversiteye kaydını yaptırmış. Üşümemiş o buz gibi şehirde, dimdik durmuş…

Ben nasıl hayran kaldım bilseniz o asil, o güçlü, o gururlu kıza…

Bir şekilde bitirdi okulunu. Elinden tutmak istediğim her an, yapmak istediğimin binde birini zorla kabul ettirebildim. Yılmadı, yanlış yapmadı, başarıyla bitirdi okulunu. Şimdilerde bir üniversitede “Araştırma Görevlisi” olarak çalışıyor. Doktora tezini bitirmek üzere.

Tanıdığım için hep şükrettiğim kızımızın hikayesi ülkemin “yazık ki” gerçeklerine yenik düşmedi dimdik yürüyor başarı basamaklarını.

Evladının yanında, kızına destek veren bir babanın haklı gururu kızımız.

Babasından bu desteği alamasaydı belki bu kadar güçlü bir insan olamayacaktı kızımız…

Toplumun bize dayattığı kurallarla büyütülüyoruz. Kimimiz gelişiyor, beğenmediğimiz kuralları yıkıyoruz, kimimiz de o kuralların gerekliliklerini yerine getirme çabasıyla yaşayıp gidiyoruz.

Çocuklarımızı yetiştirirken kişiliklerini göz ardı ettiğimizde sayısız zorluklarla başa çıkmaya çalışıyorlar. Kimi hayallerinin peşinde yok oluyor, kimi de hayallerinin ötesinde güzellikler yaşıyor.

Kendini değerli hisseden insan güzellikleri hak ettiğini biliyor. Önemsenmemiş, değer verilmemiş insanlardır kendilerinin ve başkalarının hayatlarını kirletenler. Anne-baba bir evladın ya en büyük desteği ya da en büyük düşmanı olur bu yüzden. Kendini değersiz hisseden biri hayatını önemsemez, kendini önemsemez her türlü çirkinliğin içine atar da atar. Bir insana yapılacak en büyük kötülüktür “değersiz hissettirmek”.


Anne baba olmak çok kolaydır, kolay olmayan şey insan yetiştirmek. Değerli insan yetiştirmek. Önce insan olmayı öğrenen çocuk, hayatının her zorluğu karşısında kararlı ve istikrarlı ilerler.

Gençleri dinleyelim, anlayalım, yol gösterelim, yollarını izleyelim. Yanlarında olalım

Ebeveynlik, hayallerine yoldaş olmayı gerektirir…

O soğuk kış günü üşümesin diye sarıp sarmalamayı gerektirir…

Onlar düşe kalka hayatı öğrenecekler. Biz düştüklerinde yaralarını sarmadığımızda, kapanmaz yaralara dönüşür yaraları… Daha derin yaralar açılır bedenlerinde ve ruhlarında…

Sevgi her şeyin ilacı. Sözümüzü dinlemeseler de sevildiklerini bildiklerinde hata yapmaz, yapamaz gençler… Yanımda ol dediklerinde sarıp sarmalayım şefkatle…

Sevgiyle kalın…


Like it? Share with your friends!

Nalan AĞDAŞ

"İsmimin inadına gülümsüyorum hayata!" Evlat, Anne, Bir de üniversiteli gençlerin (En sevilen) öğrenci işleri ablası.

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments