Yerini bilmek ve kendini kabul etmek önce ve sonra da Zihinsel Mide yolculuğu. Yazarımız Cüneyt Gültakın yazılarına “Eşeğe gül yedir!” diyerek bizleri farklı bir pencereden bakmaya davet ediyor. Eşeğe gül yedirmek ne ola ki? Ama bunu yazımızın ikinci bölümünde daha iyi anlayacağız. Kafanızın iyice karışacağına eminim. Ancak bize sorularınızı gönderebilirsiniz. Kesinlikle yazarımız mutlulukla cevaplayacaktır.
Yazarımızın son yazısı Acıları Dönüştürmek , önce onu okuyarak başlayın bence. Haydi başlayalım bu derin yolculuğa!
Eşeğe gül yedir!
“İnsan kendi olmayı reddeden tek varlıktır.” diyerek insana sorumluluğunu anımsatır Camus. Mineral de bitki de hayvan da yerini bilir; yeryüzünde nereye gideceklerini, insan bedeninde nerede görev alacaklarını bilir. Bir tek insan zihinsel aklıyla yolunu şaşırmıştır.
Bir hurma çekirdeği Yaradan’a sözünü tutar. Gül de yeryüzünün katı ve kaba oluşuna inat, güçlü biçimde titreşir. Ama insan bir çarpıklık içindedir. Bunca acıya, yüke dayanan ama kendini hiçe sayan bir tutum içindedir. Ne bir hurma ne bir gül kadar hedeflidir.
Yerini bilmek önemli!
Ne kötü senaristiz. Seçimlerimizle yazılan bu yaşamı başkası yazsa izlemezdik. Picasso güzel demiş: “İnsanları uyandırmalı. Pek güvenilir olmayan, tuhaf bir dünyada yaşadıklarını, sandıkları gibi bir dünyada bulunmadıklarını anlamalarını sağlamak gerek.”
Yeryüzünde kozmosun şarkısını söylemeye çalışıyoruz. Ama ezginin ve sözlerin bir kısmını unutmuşuz. Sonra sesimiz de detone oluyor. Aşağıların aşağısında bunu başarmanın adı Kendini Bilme, kaçışımızın adı da, haritamız da o.
Erdemlerin değerini getiren şey tüm varlıklara sistemik, bütüncül yaklaşmadır. İnsan varlığı ötekiler gibi kutsaldır. Kutsalın anlamı her şeyin hep birlikte sistemler içinde var olmasıdır, kutsalın pratikleri erdemlerdir. Matrix, Avatar gibi filmlerin önemsenmesi bunun göstergesidir. Kendini Bilme gerçek barışın insanın içinde başladığını anlatagelmiştir.
Yerini bilmek üzerine…
Nasıl din adamı bilim üzerine yorum yaparken belli bir düzeyle sınırlıysa, bilim insanı da din üzerine yorum yaparken benzer bir durumdadır. Kendini Bilme çalışan, kadim öğretiyi bulan ve uygulayan ustalar daha isabetli yorumlar yapar. Einstein’dan önce Çinli bilgeler maddenin hareket halinde bir enerji olduğunu söylemişti. Yine medrese alimi Yunus’un tekke piri Tapduk karşısındaki hayranlığı bunun tarihsel bir örneğidir. Tapduk Emre din adamı da alim de değildi; o kadim öğretiyi almış bir ezoterik ustaydı. Ezoterik bakış, ruhsallık bilgileri ne fal-büyü-dindir ne de bilimsel bilgidir. Ezoterik bilgiler hepsinin kaynağıdır ve bu bilgiler hepsi bir arada işlediği için güçlüdür.
Bütün yanlışların, kötülüklerin, çirkinliklerin ardında boyutsal terslik vardır. Başka bir deyişle Ego kendini Tanrı sanır, haddini aşar. Bütün sıkıntılar, kendini Tanrı zanneden egonun, doğru yere yöneltilmesiyle çözülmeye başlar. Eşeğe gül yedirirsek aslana dönüşür! Bu yüzden; çok geç olmadan, eşeği nelerle beslediğimizi fark etmeliyiz.
Zihinsel mide için gül yemek
Elbette “gül yemek” ruhumuzu güzel, erdemli, yüksek şeylerle beslemek, yeryüzü görevlerimizden biri. İnsanın fiziksel midesi gibi bir de psikolojik bir midesi vardır. Oralarda da bir sindirim gerçekleşir. Sanat, felsefe, bilim ve teknoloji o sindirimin ayıkladıkları ve kendimize yapıtaşı olarak kattıklarımızdır.
Zihinsel Mide
Yalnızca ağzımızdan girenler değil, göz ve kulakla aldıklarımız da besindir. Bildiğimiz besinlerin dışında bedenimizde sindirilen iki besin grubu daha vardır: hava ve izlenimler. Beden içinde yalnızca yediğimiz elmayı dönüştürmeyiz. Havayı da katarız beden içindeki bu dönüşüme; aynı zamanda gördüklerimiz, duyduklarımız, bilgi olarak içimizde dönüşür.
Evet, yanlış duymadınız, dış dünyadan edindiğimiz izlenimler birer besindir. Nasıl fiziksel midemiz için tükettiklerimiz bize iyi gelir ya da bizi hasta ederse zihinsel midemizde de benzer şeyler olur. Bu yazıdaki düşünceleri zihinsel midenizde sindirirsiniz. Fiziksel midemiz gibi bir de psikolojik midemiz vardır ve orada elde edilen yeni madde ve enerjiler canımızı büyütür. İnsan bedeninde izlenimlerin dönüştürülmesi bedensel simyadır ve bu süreçler ışık insanlarının doğasının bir parçasıdır.
İnsan üç katlı bir yapıdır.
Kendini bilme düşünceleri açısından insan üç katlı bir yapıdır ve her katında alt ve üst bölümler vardır. Dışarıdan gelen duygu, düşünce, bilgi gibi izlenimler bu yapıda değerlendiririz. İzlenimler kaba beden içinde ince enerji yapıları olarak akar ve bizim ince yanımızı oluşturur. İnsanın bedenindeki bu ince yanın kendi içinde kaba ve ince bölümler vardır.
Hareket, duygu ve düşünce katlarımız bedenimizin üç ana merkezidir. Kendi içinde alt ve üst bölümler vardır. İzlenimler alt ya da üst bölümlere düşer, orada dönüşür. İnsan yaşam adı altında bir dünyada yaşarken, ince bir enerji dünyasını da birlikte yaşar. İnsan için önemli olan görünmeyen dünyada
Alt bölümler…
Benliklerimizin yaptığı iş, merkezlerin alt bölümlerine düşürdüğümüz izlenimleri kapmaktır. İzlenimleri merkezlerimizin üst bölümlerine düşürebilmek için Kendini Bilme bilincinde olmamız gerekir. İnsanların çoğu izlenimleri benliklerine hediye eder. Bir deneyim sonucu elde ettiğimiz düşünce bedende “alınganlık” biçimini alır ve zamanla “kızgınlık” biçimine dönüşür. Bu biçimler düşük yoğunluktadır, günlük yaşamda düşük davranışlara neden olur. Bu durumu dönüştürmek için yüksek bir titreşime gerek duyarız, sözgelimi “affetmek” böyle bir titreşimdir. Çalışma bilinciyle benlikleri dizginleyebiliriz.
Dışsal yaşam İçsel alem
İnsanın dışsal yaşamında duygular, erdemler olarak bilinen birçok şey, içsel enerji aleminde titreşimlere denk gelir. Alçakgönüllülük içsel alemde bir kalkan işlevi görerek insanı oyalanmaktan kurtarır. Alçakgönüllü olduğumuzda izlenimlerin yönünü merkezlerin alt bölümlerinden üst bölümlerine çeviririz. Alınganlık yaşadığımızda koruma kalkanımızı çalıştırmadığımızı anlarız. Çalışma bilinciyle hemen “affetme” atılımını yapmamız gerekir. Alçak bir titreşimi yüksek bir titreşimle dengelemeliyiz.
İnsanın içsel aleminde yüksek bir bilincin ilkeleri işler. Bu ilkeleri yürüten etkilere ruhsal yasalar da denir. Yani ruhsal yasalar bedenin fiziksel işleyişinin arkasında yer alan düzendir. İnsanın bulunduğu yer dışarıdan, yeryüzünden ve içeriden, ruhsal yasalardan etki aldığı özel bir alandır.
Görünmeyenin İşleyişi
Biz yine önce beden simyasına dönüp görünmeyenin işleyişini araştıralım. Bir izlenim beden merkezlerinin alt bölümlerine konuk edildiğinde olumsuz duygularımızdan birine dönüşür. Kendini bilme düşüncelerinde beden dişil güçtür, işlev açısından edilgendir. İşte bu nedenle kolayca duyguları besleyip büyütür. Alınganlık duygularının artışı içinde kaybolmak çok olağandır. Benlikleri doyuran ama insanın özüne, işine yaramayan bu enerji akışını eril bir güçle karşılamak gerekir ki içsel huzur dengesine ulaşılsın, öz denen çocuk beslensin.
İzlenimleri içimize alırken etkin olamayan Kendini Bilme bilincimiz, bizi merkezlerin alt bölümlerinden kurtaracak tek araçtır. İnsan için düşük bir konumda günlük yaşamda kaza, bela, şanssızlık vardır. Ama insan yani biz bu durumu değiştirebiliriz. Alınganlık ve kızgınlık duygularını affetmeyle bırakabiliriz. Yüksek bir düzen içinde zorla, dolaylı yollardan dengelenmek yerine kısa yolu Kendini Bilme’yi dikkat ve iradeyle yaşamımıza sokabiliriz.
Zihinsel mide ve sezgisel akıl…
Yüksek düzen, sistem, atom altı süreçler, ruhsal yasalar, tanrısallık -adı ne olursa olsun- insandan uzakta bir yerde değildir; gerçekte insanın tam da olması gerektiği yerdedir. Onu anlayamadığımız için dirençler üretiriz, zihinsel aklımız yüksek değerleri, işleyişleri anlamaya yetmez. Üç yasası örneğinde olduğu gibi Kendini Bilme dillerini bulmak ve en kısa zamanda o dili konuşmak zorundayız. Sezgisel aklımız, kalbimiz bize yardım edebilir. En iyi biçimimizin olduğu yeri ve hatırlamamız gerekenleri bize hatırlatabilir.
Kendini Bilme düşünceleriyle insan kaba bedeni içinde ince bir beden hedefler. İnsanın üç katlı yapısında merkezlerin üst bölümlerinde yaşaması ince bedeni oluşturmaya başlar. Olumsuz duygular insanı dibe doğru kaba bir yapıya çeker, kendinin efendisi olma inancını yitiren insanlar bedensel olarak incelemez. Doğal, içi dolu, net olumlu duygular olmadan bu döngüden kurtulamaz. Sözde olumlu duygular, öğrenilmiş kibarlık, yüzeysel barışma ve affetmeler benliklerin oyunlarıdır. Doğal, içi dolu, net bir affetme duygusu, içsel barış gücünü insan özünün ait olduğu yerden, yüksek merkezlerden, sistemin yasalarından alır.
#kendinibilme #sezgiselakıl #zihinselmide #gülyemek #ruhsalyasalar #üçyasası
0 Comments