Aile dizimi ve kişisel gelişim son yılların en çok ilgi çeken konuları. Geçen haftalarda dijital bir platformda bir dizi yayınlandı. Zeytin Ağacı. Çok sevdik, çok eleştirdik…

Family Constellations adıyla aradığımızda binlerce makale bulabiliyoruz internette. Şimdi de Yazarımız Cüneyt Gültakın kendi köşesinde bu kez hem bu kavramları açıklıyor. Hem de bu konulara yönelik eleştirilere bir açıklık getiriyor.

Tahmini okuma süresi 10 dakika

Aile Dizimi ve Kişisel Gelişim

Aile dizimi bilincin kafatasımızla sınırlı olmadığını kanıtlayan, şamanik, kadim bir şifa yöntemidir. İnsan yalnızca şu anda karşımıza çıkan bir hasta değil: uzun bir geçmişten uzun bir geleceğe giden ruhsal bir yolcudur. Şifa, insan varlığının bütünde ve tüm yönlerde farkındalığın yükselmesidir. Yolcunun yolun kurallarını öğrenmesi gerçek iyileşmedir.

Aile dizimi şifadır, 90’larda Alman psikoterapist Bert Hellinger tarafından ortaya atılan bir psikoterapi yöntemidir. Aile dizimi terapisi, insanların kuşaklar öncesinden başlayarak, ailelerindeki bireylerle görünmez bir bağla bağlı olduğu düşüncesine dayanır. Bağların üzerinden yine ama sevgiyle geçilmesi gerekir.

Bert Hellinger ve Aile Dizilimi

Bert Hellinger, Güney Afrika’da Zulu Kabilesi içinde yaşamış, onların ayinlerinde ata ruhlarını nasıl onurlandırdıklarını görmüş. Ve bu onurlandırmaların kabile ruhuna iyi geldiğini ve kabilenin ilerlemesini sağladığını fark etmiştir.

Önceleri bir din adamı olan Hellinger, Avrupa’ya dönünce Viyana’da psikanaliz ve Amerika’da primer terapi eğitimi almıştır. Ayrıca psikodramayı da dikkate alarak terapisini biçimlendirmiştir.

Aile soy ağacımız kaderdir!

Bert Hellinger’e göre aile soy ağacımız kaderdir. Atalarımızdan hastalıklarını, beden tiplerini, huylarını genetik olarak getiriyorsak: Onların geçmişinde yaşadıkları travmaların, olayların da izlerini genlerimizde, bilinçaltımızda taşırız. Genetik bir miras temelinde kadersel bir birlik içinde olgunlaşmaya çalışan insan ruhu, Bütün’le uyumlu olmayı aile dizimiyle başarabilir.

İnsanın bilinç boyutu evrensel ve bütünseldir. Bu bütünün sisteminde hiçbir şey rastlantısal değildir. Bu düzende insan belli temalara göre var olur, belli sorunlarla yeryüzüne gelir. Bütün de ondan bu sorunları aşmasını, dengeye gelmesini ve sistemin akışına katılmasını bekler. İnsan belli bir kadersel alanda irade, çaba göstermekle adeta görevlidir; böylelikle tekâmül eder.

İnsanın ruhsal dosyaları ya da temaları varoluşsal bir altyapıya sahiptir. Bizim evrenimizde temel olan ikili yapı en başta madde ve ruh olarak var. Özümüz, başka bir deyişle ruhsal yanımız maddeye tutunurken ve maddeyle değişirken birçok enerji biçimleri, dönüşümleri oluşur. Biz insanlar bunları duygular olarak belli bir oranda algılarız. Büyük düzenin güçlü etkileri, bizim küçük algılarımızla onları karşılama biçimlerimiz, evrenin öyküsüne katılır. Deneyimler ortaya çıkar. Ruhsal ve maddesel yanlarımız birbirini geliştirir, bu yapı hiç durmadan sonsuza akar. İnsana düşen: bu dönen tekerleğe çomak sokmamaktır.

Bilinç ve şifa doğru orantılıdır.

Aile dizimi

Atalardan gelen travmatik miraslar yaşamımızdaki birçok sorunun görünmeyen nedeni olduğundan onları fark etmek, kabul etmek donmuş ruhsal enerjileri çözerek yaşamımızı daha da güzelleştirebilir. Travmanın getirdiği donmuşluk, aile dizimiyle gelen farkındalıklarla bazı durumlarda bütünüyle çözülebilir. Ama çoğu kez de insanın karmaşık, görünmeyen yapısında sorunlar derece derece çözülür.

Travmaların şipşak çözüldüğünü anlatan, gösteren sunumlar, senaryolar gerçeği pek yansıtmaz. Elbette her alanda hızlı ve zaman isteyen çözümler vardır. Travmanın etkisi çoklu insan varlığına yayılmıştır. Her katmanda çözülmek ister. Hızlı çözümler sona kalan katmandaki değişimle gözlenebilir. Çoğunlukla çözümden kaçıldığı için yapacak çok işimiz vardır, bu kaçışlarla tekâmül yolunda oyalanırız.

Aile Dizimi ve Kişisel Gelişim Eleştirileri

Aile dizimi güncel bir konu olmaya başlayınca onu tam olarak bilmeden, anlamadan eleştirenler olacaktır. Bu oldukça doğaldır ve aynı zamanda nasıl bir dünya düzeni içinde yaşatıldığımızı anlama fırsatı içerir. Kişisel ve ruhsal gelişimi kendilerine bir tehdit olarak gören iki ana kesim var: katı dinciler ve bilimciler.

Egemen Dünya düzeni, insan toplumlarına dayatılan iki uç ile mükemmel biçimde kendisini kalıcı kılar. Büyük sistem kendisine karşı olan iki uç düşünce ve inanç alanı oluşturup onları denetler. Birbirine düşman olan iki ucu yönlendirmek her zaman kolaydır, kolayca onların varlığından beslenebilirsiniz. Katı dinciler, kişisel ve ruhsal gelişimin arkasındaki gücü çok iyi bildikleri için ona saldırır. Onlar insanın kendisinin en iyi halini gerçekleştirip gerçek bir farkındalıklı birey olmasını istemez. Ve insanı cehennem şantajıyla yönetmeye, insanın varlığını kuşatmaya çalışır. Katı bilimciler de kişisel ve ruhsal gelişimin tıpkı din gibi gerçek dışı ve insanı oyalayıcı bir şey olduğunu düşünür, manevi alanı maddi alana indirger. İki ucun çatışması onların düzenini sürdürür.

O halde nedir bu kişisel ve ruhsal gelişim denen alan?

Bu alanı başka bir biçimde anlatmak gerekirse dinin özünden kopup kabuk bağlamasının ve bilimin de alanını genişletmemesinin dışında kalan yerdir, diyebiliriz. Bir ucu dinsel bilgilerle anlatılan yerdedir bir ucu da bilimsel bilginin olduğu yerdedir. Bu yer ezoterik, Hermetik alandır, buradan bakarsanız analitik bakışınız çalışmaz, burada sistemsel düşünce geçerlidir. Dincinin de bilimcinin de analitik bakışı: parçalara ayırıp ve kurallar koyup karmaşıklığı çözmeyi planlar. Sistemsel düşünme yöntemi, parçaların karşılıklı ilişkilerini, bağlantı yollarını değerlendirip bütüne odaklanır. Ve büyük resmi görerek çözüm yolları arar. Sistem her zaman parçaların toplamından daha fazlasıdır. İşte ezoterik, Hermetik alan bir bakıma bu fazla olanın bilgisiyle ilgilidir.

Aile dizimi gerçeklikle doğrudan ilişkilidir…

Aile dizimi gerçeklikle doğrudan ilişkilidir, sistemin sevgiyle dengelenmesinin sonuçlarını getirir. Travma alanının ilişkilerini sevgi ve bilinçle düzenlersek artık eskisi gibi olamayız. Travmanın izlerini bulmak ve onu kabullenmek bastırılan ruhsal enerjiyi dondurmaz. Zaten travma bir donukluktur, tam tersine farkındalık enerjiyi serbestleştirir ve dengeye sokar.

Olumsuz zihnimiz hem sorunları oluşturur hem onların çözümünü engeller. Kendimizin en iyi durumuna ulaşmayı istemek, olumlu bir zihin durumunda kalmaya çalışmak en doğal hakkımızdır. Ama “kendini gerçekleştirme ideolojisi, mutlu olma zorunluluğu” gibi yaklaşımlarla gerçek bir insan olma eğilimlerimiz küçümsenmiş olur. Her insan kendisinin en iyi durumunu deneyimlemelidir.

Mutluluk ardında koşmaktan çok, olumsuz bir zihni dönüştürmek insanın irade ve tekâmül sınavıdır.
Siyasi, kültürel sorunlar yokmuş gibi davranmak da kişisel ve ruhsal gelişimle ilgilenenlere yöneltilen eleştiriler arasındadır. Yeryüzündeki birçok sorunun nedeni bugüne dek işbaşında olan bilimci ya da dinci yöneticilerdir. Egemenler din ve bilimi ele geçirmiş, dini toplumsal yaşamda bilimi teknikte yeniden biçimlendirmiştir.

İnsanın manevi ölçütü psikolojidir.

İnsanın manevi boyutunda ölçüt ekonomi değil, psikolojidir.

Psikolojinin hedefi insanı özgürleştirmektir. Sorun inanç kurallarını uygulamamakta ya da ölçülemeyen her şeyi yok saymamakta değildir. Sorun din ve bilimin arkasındaki insandadır. Yeryüzünde henüz dinsel ve bilimsel ütopyaları gerçekleştirecek beyinler evrimleşmemiştir. Kendi üzerinde yeni bilgilerle sistemsel biçimde çalışmayan insan, sevgisizlik ve bencillikle bozduğu varlıksal düzeninin acı sonuçlarını yaşamayı sürdürecektir. Kişisel ve ruhsal gelişimle ilgilenmek bir kaçış değil, sorunlara sistemsel bakmakla, sorunların kökenine inmekle ilgilidir.

“Başarılı olmak seçilmiş insanlara özgüdür” diye başka bir önyargıya geçelim şimdi de. Ezoterik anlayışta: maddi, askeri, siyasi ölçütlere dayanan seçilmişler ve ötekiler diye bir ayrım hiçbir zaman olmamıştır. Hak edişe dayalı ayrımları yüzeysel bir bakışla yargılamak işin kolaycılık tarafıdır. Aile dizimini yöneten şaman elbette öteki insanlardan farklıdır. Ama bu durum onun ruhsal yolculukta deneyimli oluşunun sonucudur. Her kral berberin önünde başını eğer. Deneyim, emek ve yaşanmışlıkla elde edilen yüce bir değerdir.

Seçilmişlik?

Seçilmişlik konusunda bilinmesi gerekenler var. Elitizm sözcüğü, seçkincilik olarak çevrilebilir. Ama ruhsal alandaki kavram bu değildir, ruhsal alandaki kavram “liyakat”tır, yetkin olmadır. Demek ki elitizm değil, perfektizm kavramı söz konusudur.

Evimizdeki musluk bozulunca tamirci çağıran kişiye sen elitistsin demiyoruz. Tamirci bir başka bakışla mesleğine seçilmiştir elbet; ama bu kişisel yetenekle, deneyimle, emek vermekle ilgili doğal bir seçim ve bir aşamadır. Aile dizimi için de benzer durum söz konusudur, dizimi doğal olarak işe emek vermiş, yetkin kişiler yönetir. Yetkin, liyakat sahibi bir öğretmen olan ruhsal kılavuzlar öğrencilerine daha önce kendilerinin deneyimledikleri yolu gösterir; onların bütünde, yerli yerinde olmasını sağlar.

Kişisel ve ruhsal gelişim öğretileri daha piramit çağında demokratik bir yapıdaydı. Adaylar arasında köleler de yöneticiler de bulunurdu. Halkın içinden yetenekli, hazır ruhlar adil biçimde seçilirdi. (Eski Yunan’da Elozis gizemlerine uyumlanmak için başvuran Roma İmparator’u Neron dürüstlük koşullarını kabul etmeyince gizemlere uyumlanmamıştır.)

Kişisel ve ruhsal gelişim alanında, gerçek bir öğretmenle çalışıyorsanız, hiç kimse sizi zorlamaz; kimseye duygusal şantaj yapılmaz. Dinci cehennemle tehdit eder, bilimci kendi gerçeklik algısıyla; onların dediğini onaylamazsan günah işler, aforoz edilirsin, cahil ve bilim dışı olursun. Oysa gerçek dindarlar ve bilim insanları herkese sevgi ve hoşgörüyle yaklaşır.

Arayışlar suiistimal mi ediliyor?

İnsanların arayışları suiistimal ediliyor, diye bir eleştiri var aile dizimi ve kişisel gelişim için. Sömürü nerede yok ki: dinde, siyasette, akademi çevrelerinde… Yandaş yaratma, biat ettirme; diniyle, siyasetiyle, bilimiyle kapitalizmin en önemli özelliklerinden biridir. İnsanın kadim bilgileri arayışını, onlara çekilişini kimse engelleyemez. İnsanlık dinsel yasak ve şantajları çoktan aştı. Katı maddeci bilimsel anlayış da bırakılıyor, yeni akademisyenler Kaos Teorisi’nden beri bilime yeni bakışlar kazandırmayı sürdürüyor. Sanılanın tersine kadim bilgeliğe dayanan kişisel ve ruhsal gelişim alanı -önyargısızca bakılırsa- ekolojik, ideolojik, çağdaş birçok sorunumuzu çözecek ipuçlarıyla doludur.

Günümüz ekonomisi her şeyi satılığa çıkarmış, herkesi müşteriye dönüştürmüş. Çünkü din de bilim de kapitalizmin elinde oyuncak olmuş. Kişisel gelişimi ticarete dönüştürenler, ondan haksızca yararlananlar var. Aynı zamanda aklı başında, insanın gelişimi ve yücelmesi için çalışan öğretmenler, kılavuzlar da var. Antik Çağın bilgeleri günümüzün birçok din adamından, akademi profesöründen çok daha ilerideydi; onlar ne yeryüzünü ne gökyüzünü karartıyor, her iki yöne ışık tutuyordu. Bugün de bilgeler, öğretmenler, şifacılar değdikleri yere ışık düşürüyor. Hiçbir şey eksilmedi ve değişmedi.

İnsanların kendi düşüncelerimizden başkasına eğilim göstermeleri bizi kızdırmak yerine sevindirmelidir. Çünkü amacımız haklı çıkmak değil, somut çözümler üretmektir. Rahatsız oluyorsak iki seçenek vardır: ya kendimize güvenmiyoruzdur ya da yandaş edinemiyoruzdur. Artık yandaşlık, biatçılık dönemi bitti; her çağda kendisinden korkulan geliyor: bilinçli, sevgi dolu ve özgür birey… Oyunlara, yalanlara, şantajlara, gruplaşmalara gelmeyen ve kendisini fizikte ve ötesinde bulmaya, anlamaya çalışan bir birey.

Yetkin ve deneyimli öğretmenlerle aile dizimi denen şey, ruhsal katmanlarımızı arındıran yöntemlerden biri, travmalarımızın şifasıdır. Aile dizimi, kişisel gelişim hayal, yalan, oyun, hile, dolandırıcılık değildir. Yargılama yerine anlamaya geçmiş insanların kadim bir ruhsal teknolojiyi güncellemesidir.

#ailedizimi #kişiselgelişim


Like it? Share with your friends!

Cüneyt Gültakın
Erdemsiz teknoloji ve konforun şımarttığı şu yeryüzünde her aradığını kendinde arayan, kimlikler kostümünü sahnede yeri geldiğinde giyinen bir kendini bilme yolcusu...

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments