“İnsanoğlu kat kat. Her katında bir özellik, bir insan var… Hiçbir zaman tek bir kişi olmaya razı olmadım.”
Abidin Dino.
Abidin Dino; Çocukluk ve Gençliği
Bugünlerde M. Şehmus Güzel’in Abidin Dino adlı 3 ciltlik kitabını okuyorum. 7 Aralık 1993’te aramızdan ayrılan çok yönlü bir kişilik ressam, yazar, karikatürist, yönetmen Abidin Dino’yu daha yakından tanıyalım istedim.
Abidin Dino 23 Mart 1913’te İstanbul’da doğmuş ve henüz 6 aylıkken ailesiyle birlikte İsviçre’ye taşınmış. Çocukluğunda evde Rumca, Yunanca Türkçe olmak üzere 3 dil konuşuluyormuş ve İsviçre ve Fransa’da geçen yıllar sonucu Fransızca. Bu da Dino’nun çocukluğundan çok katmanlı bir dünyaya adım attığını gösteriyor.
Abidin Dino’nun 3 ağabeyi de karikatürle ilgilenirmiş. Böylece çocuk Abidin de sanatla hep iç içeymiş. Karikatür desen, resim, çizgi roman hep hayatında olmuş.
Gençlik yıllarında öne minyatür sonra da hat sanatı ilgisini çekmiş. Mevlevi tarikatından hocası hat sanatına derinden bağlanmasına sebep olmuş. İç içe geçen çizgiler onun resimlerine de yansımış zamanla. Kendisinin bahsettiği gibi eller ile yaptığı resimlerde bu etkiyi görebiliriz.
Eller
Abidin Dino denince ilk akla gelen eller olmuştur. Eller ve parmaklar. Birbirine dolanmış sanatçı deyimiyle istiflenmiş parmaklar. Ailede herkesin ellerinin güzel olduğundan bahsediyor yazılarında. Daha 5-6 yaşlarında annesinin parmaklarını çizdiğini biliyoruz.

Nazım Üstüne
Yazmak ve çizmek onun için ayrılmaz bir ikili olmuş çocukluğundan beri. İlk desenlerini Yarın Gazetesinde ilk yazılarını Artist dergisinde yayınlamış daha 18 yaşında. Nazım Hikmet, Abidin Dino’yu umut veren bir ressam ve illüstratör olarak ilan etmiş ilk tanıştıklarında. Hemen sonrasında Nazım’ın Sesini Kaybeden Şehir ve Bir Ölü Evi adlı kitaplarının resimlerini çizmiş.

D Grubu
Cumhuriyetin 10. yılına denk gelen 1933 yılında ülkede resim ve heykel sanatını hareketlendirmek için Nurullah Berk, Zeki Faik İzer, Elif Naci, Cemal Tollu, Abidin Dino ve Zühtü Müridoğlu gibi isimlerin bir araya gelerek sanat tarihimizin ilk grup etkinliğini oluşturmuşlardır. Güzel Sanatlar Birliği (Osmanlı Ressamlar Cemiyeti), Yeni Ressamlar Cemiyeti, Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği’nden sonraki dördüncü sanat topluluğu oldukları için alfabenin dördüncü harfi “D”yi seçmiştir. Diğerlerinin aksine Abidin Dino ne eğitim almış ne de ünlü bir ressamın atölyesinde çalışmıştır. O minyatür ve hat hocalarından öğrendiklerini aktarıyordu tuvaline. D grubuyla katıldığı sergiler yurt içinde ve yurt dışında oldukça ilgi görmüştür. Öyle ki Moskova’da bir filmin dekorlarını yapması için çağrılmış. Moskova ve ardından Paris’te sinema üzerine eğitim alarak sinema dünyasına da adım atmıştır.


Sanat ve edebiyat alanındaki çalışmaları yoğun bir şekilde devam ederken bazı olumsuz olaylar da yaşanmamış değil. Eserlerinde işçi, balıkçı ve köylü sınıfı halktan yana gerçekçi bir üslupla işlemesi çeşitli dönemlerde sürgün edilmesine, bazı yazılarının toplatılmasına neden olmuş. Yasaklı olma durumu 1952 yılında yurtdışı çıkış yasağı kalkana kadar devam etmiş. Bu yasak bitince de hemen Paris’e yerleşmiş.
Abidin Dino, bir röportajında kendi resim çalışmalarını ise şöyle özetlemiş
“1930’lu yıllarda parmak resimleri yapmaya başladım. Ardından Adana’da bulunduğum yıllarda çizdiğim Türk köylüsü çizimleri geldi. Türk köylüsünü o güne kadar cici bici çizmişti ressamlar. Çok iyi resimler vardı ama idealize edilmiş bir Türk köylüsüydü görünen. Ben o yıllarda Türk köylüsünü yakından izlediğim için gerçeğe daha yakın, ama kaba bir realizme düşmeden çizdiğimi düşünüyorum. O sıralarda Yaşar Kemal ile tanıştım. Ağıtlar, türküler toplayan genç bir çocuktu. Geleceğin yazarının ilk tomurcuklarını gördüm. Derken Paris’te önce parmak resimleri, ardından işkence resimleri sergisi açtım. Bir hayli çetin ve hırçın bir sergiydi ama Paris öyle bir şehir ki, değişik ve şaşırtıcı şeyleri kabul edebiliyor. Dostlar bana böyle resimlerle işe başlamanın hata olduğunu, bu resimleri kimsenin beğenip almayacağını söyledi. Ama hepsi satıldı. Paris böyle bir kent, hiçbir şey belli olmuyor. Sonraki dönemlerde soyut dönemim başladı. Daha düşünsel biçimler ortaya çıktı. Deniz, gök ve soyut yapılar.”
Mutluluğun Resmini Yapabilir misin Abidin?
Abidin Dino’dan bahsedip mutluluğun reminden bahsetmemek olmaz sanırım. Nazım Hikmet’in içinde ‘Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin’ dizesi geçen Saman Sarısı şiirine kendisi yine bir şiirle yanıt vermiştir.
MUTLULUĞUN RESMİ
Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna’nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
Hasretle kucaklayabilseydim
Seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
Kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik meserret kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
O günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler…
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız,
Anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye’yi
Bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.
İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tual yeterdi;
Ne boya…
Sanat ve Edebiyat Altın Şövalye Nişanı
Yaşar Kemal’in “Deniz Küstü” “Ağrı Dağı Efsanesi” adlı romanlarını, İlhami Bekir’in “Unuttum” ve Melih Cevdet Anday’ın “Tanıdık Dünya” adlı şiir kitaplarını Nazım Hikmetin “Kuva-yi Milliye” adlı kitabını da resimleyen Dino, Türkiye’deki ilk kişisel sergisini 1969’da açtı. Bu sergilerde Paris izlenimlerini bir bölümünü eserleriyle sanatseverlerin beğenisine sunan Dino, 1989’da Fransız Kültür Bakanlığı’nın “Sanat ve Edebiyat Altın Şövalye Nişanı” ile ödüllendirildi.

Yaşamı boyunca sağlık sorunlarıyla boğuşmuştur. 1928-1929 yıllarında İstanbul’a döndükten sonra o yıllarda küresel bir salgın olan İspanyol gribini atlatmış. Buzlu suya girerek bu salgını atlattığı bu olay sonrası soğukta hep içinin ürperdiğini anılarında aktarıyor. 1950 li yıllarda verem mikrobuyla mücadele etmiş ve ağır böbrek hastalığı geçirmiş. Uzun yıllar sağlık sorunları yaşayan sanatçı 7 Aralık 1993 yılında 80 yaşında Paris’te bir hastane odasında yaşamını yitirmiştir.

Ressam, heykeltıraş, yazar, şair, karikatürist, film yönetmeni olarak hayatını kat kat yaşayan Abidin Dino’nun yaşamına kısaca bakmaya çalıştık. Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Fikret Mualla daha birçok sanatçının yakın arkadaşı… Dolu dolu bir hayat. Her şey ellerle başladı ellerle bitti onun için.
Abidin Dino’nun yazıları;
Oyun : “Kel” (1944), “Kel- Verese” (1947)
Deneme: “Ölüm mü ? Ne Buluş” (2004), “Eller” (2005)
Monografi: “Fikret Mualla” (1980), Ferit Edgü’nün hazırladığı “Kısa Hayat Öyküm” (1996)
Öykü: Yine Ferit Edgü tarafından 2002’de hazırlanılan 1934 ve 1940 yılları arasında yayınlanmış 5 öyküsü ile yayınlanmamış 3 kısa film öyküsünün yer aldığı “Yeditepe Öyküleri”
Anlatı: “Pera Palas” (1994), Ferit Edgü’nün yayına hazırladığı “Sinan” (1996) ve “Ne Güzel Çocukluktu” (2002), “Kızılbaş Günlerim” (2001)
Anı-Biyografi;
“Abidin Dino” M.Şehmus Güzel (2008) Kitap Yayınevi
“Gel Zaman Git Zaman” Güzin Dino (2000) Can Yayınları
* Kapak Fotoğrafında kullanılan “Mutluluğun Resmi” tablosu Dianne Dengel’e ait “Home Sweet Home” tablosudur. Mutluluğun Resmi olarak bilinir ve Abidin Dino ile anılır.
Önerilen yazı Dolmabahçe Sarayı
0 Comments