Radyo dinle diyoruz özellikle bugün. 2011 yılında Dünya Radyo Günü olarak kabul edilmiş UNESCO tarafından. Radyo dinleyerek kutlayalım günü. Dünyada 13 Şubat Radyo Günü olarak kabul edilmiş ama biz Türkiye’de yayına başladığı tarih olan 6 Mayıs 1927 tarihini milat kabul ederek 6 Mayıs 2007’den sonra 6 Mayıs’ı radyo günü olarak kutluyoruz. Olsun biri dünyada diğeri bizde iki günü olmasını hak ediyor bence küçük kutu.
Ocak ayında yeni bir projeye başlamıştık. Her ayın başında yayınlıyoruz önemli bulduğumuz günleri, haftaları. Şubat ayı içinde hatırlamak istediğimiz günlerden biri de bu. Radyo da radyo dinleyiciliği de çok özeldir bence.
Arkası Yarınlar…
Geriye gidip çocukluğuma döndüğümde aklıma ilk gelen program arkası yarınlardı sanırım. Radyonun şeklini şemailini çok net hatırlamıyorum ama sesi hala kulaklarımda.
Ajans haberlerinin dinlenildiği yıllarla başlamış hayata. Haber vermek için özellikle. Günlük gelişmeler, önemli duyurular, halka seslenişler radyo aracılığıyla buluşmuştu vatandaşlarla.
1941’lerde başlamış aslında radyoda tiyatro. O zamanki adı “Temsil Saati” sonra Vahi Öz’ün de oynadığı “Kimgiller” adındaki 15 dakikalık skeçler başlamış 1947 yıllarında. “Mikrofonda Tiyatro” ve “Arkası Yarın”lar başlamış 1960’lardan sonra ve işte bende 80’li yıllarda tanıştım radyodaki tiyatrolarıyla. Belki sahip olduğum Türkçe ve hayal gücümü o küçük kutudan duyduğum sese borçluyum. O küçük kutudan çıkan mükemmel Türkçe bence güzel konuşma için de çok güzel bir eğitim aracıydı o yıllarda. Bu arada arkası yarınlar hala devam ediyor TRT radyoda. TRT’nin paylaştığı örnekleri de aşağıya ekliyorum ki belki dinlemek istersiniz.
Ve benim için bu küçük kutu annemin güzel sesidir de ayrıca. O güzelim türküler, hele de sanat müziği şarkıları. Ah anneciğim ne de güzel söylerdi. Mutfakta su sesine eşlik ederdi radyodaki sanatçılar, anneciğim de o naif sesiyle onlara. Mutfağın penceresinden baktığım bahçe kapısı ve pencerenin önündeki ortancalar, sardunyalar geldi gözlerimin önüne.
Radyo Dinle !!!
Arama motorlarına yazdığınız cümle gibi oldu bu. İnternet üzerinden bu cümle ile arar bulursunuz radyonuzu ama hiç benzer mi evinizdeki minik radyonun düğmesini çevirip frekansları yakalamak için anteni sağa sola çevirerek dinlediğiniz programın keyfine? Teknolojinin bize sağladığı kolaylık frekans aramak için düğmeyi çevirip durmuyoruz, antenle boğuşup boyuna yerini değiştirmiyoruz radyonun.
90’lı yıllarla beraber özel radyolar girdi hayatımıza. Telefonun da yaygınlaşmasıyla radyolara canlı bağlantılar başladı. İstek parçalar bir gönülden diğerine armağan edildi. İlk gençlik yıllarımda çok şarkı tutmuşluğum vardır. “Şimdi çalacak ikinci şarkı benden sana gelsin” diyerek. Ah ah…
Sonra bazı radyocular oldu çok sevdiğimiz, bazen çaldığı şarkılar hoşumuza gitti, bazen söyledikleri. Bazılarının hayata bakışı bizimle aynı oldu, bazıları çok mutsuzken bizi güldürmeyi başardı. Bazılarıyla protestomuzu göstermeyi öğrendik. Çok büyük dinleyici grupları oluştu. Bu grupta insanlar birbirleriyle arkadaşlıklar kurdu mesela Nihat Sırdar bunlardan biri. Radyoda anlattıklarını sahnede de çok defalar seyirciyle buluşturdu. Severek dinliyorum.
O zaman gününüz kutlu olsun sayın dinleyiciler…
Keşke bunu bir mikrofondan ve bir stüdyodan ulaştırabilseydim size. O ilk gençlik yıllarımda radyo programcısı olmayı çok istiyordum gerçekten. Biraz şiir, biraz öykü, biraz müzik… Kim bilir belki bir gün… Gene de buradan söyleme fırsatım var işte.
Dünya Radyo günümüz kutlu olsun. Radyonuz daima açık olsun…
???
0 Comments