Taşınma telaşını anlatacağım bugün sizlere. Koliler, hurçlar, çuvallar… İnip çıkan hamallar… Bir sürü abonelik koşturmacası… Ve tabii ki cebimizden uçup giden bir sürü para…
Neden yazıyorum bu yazıyı? Çünkü geçen haftada iki taşınma gerçekleşti hayatımda. İkisi de zorluydu.
Tahmini okuma süresi 6 dakika
Ben tam bir göçebeyim.
Ben bir göçmen kızıyım, Dünya Göçmenler Günü‘nde anlatmıştım size. Acaba genlerimdeki ruh yüzünden mi bilemiyorum ama oradan oraya taşınıp duruyorum. Sayıyoruz şimdi.
1989 yılında iki valiz ve bir kaç koliyle taşındım ilk kez yatılı okul için evden çıktığımda. Henüz 14 yaşındaydım ilk taşınma telaşı yaşadığımda. Önce İstanbul, sonra Çorum. Etti 2.
Sonrasında ilk kez atandım. Kocaeli’nin bir köyüne. Böylece ilk kez evim oldu. İki göz odalı lojmanın heyecanı çalışmaya başlama heyecanıma karıştı. İki yıl bitince yine döndüm geldim annemin yuvasına. Ve oldu size 4, henüz 20 yaşındaydım oysa.
Ardından evlilik nedeniyle çıktım baba evinden. Bu kez çeyizimle donattığım bir evim vardı. Sonra deprem oldu iki ev daha değiştirdim. Artık bir bebek düşündüğüm için daha uygun bir eve geçmek istedim. Ve böylece dört ev daha eklendi, 8’e ulaştı.
Ardından kiracılık sona erdi, kendi evim oldu. Etti 9! Kızım biraz büyüdü, iyi okullara yakın bir bölge lazımdı ve böylece 10.eve taşındım. Biraz müstakil yaşam için şehirden uzaklaştım, sonra orası uzak geldi yeniden şehir içine göçtüm. 12!
Sonra yollar ayrıldı, iki ev daha eklendi bunun üzerine. Şu an 14. taşınma sonucu vardığım evi yuva yaptım kendime.
Sadece ben değil ki…
Anneciğimi taşıdım gelin olarak geldiği kayınvalide evinde 30 yıl yaşadıktan sonra kendi evine. Hatıralar bıraktık geride. Ben orada doğmuştum hatta kızım bile hayatının ilk iki yılını orada geçirmişti. Şimdi geçtiğimiz hafta babamı kardeşimin yanına taşıdık ve anneciğimin evini de kapattık. Ve bir devir kapandı böylece.
Ve tabii ki kızım. Yuvadan uçan kuşlar misali üniversiteli olunca onun da taşınma telaşı başladı. Henüz üçüncü sınıfa geçti ve geçen hafta nihayet ikinci evine taşınmış oldu.
Taşınma telaşındakiler…
Sadece benim başımda değil ki bu telaş. Ah ne çok sebeple savrulup duruyoruz oradan oraya.
Tayinler en başta. Tayinciler var, askerler, polisler… Tam alışmışken çocukları haydi bakalım toplansın eşyalar…

İş nedeniyle köylerden kentlere taşınanlar var, keşke hiç denemek zorunda bırakılmasalar ya… Onları kentlerde bekleyen de çok kolay bir hayat değil aslında. Ama bir umut işte.
Öğrenciler var, şu an çok zor durumda olan. Barınma problemi yaşıyorlar artık aşikar. Ev arkadaşı bulup bir ev tutmak isteseler karşılarına yüksek kira bedelleri çıkıyor. Hadi paraları var diyelim, bu kez de bitmek bilmeyen istekler… Kefiller, velileri tanıma isteği, eve misafir yasağı, hatta evin temizlik periyoduna bile karışmak istemeler… Bir de üzerine insafsız insanlar eklenince kaybedilen paralar var. Nasıl bir vicdansızlıktır, zaten öğrenci olmak artık çok daha zor.
Ayrılıklar var, bin bir umutla kurulan yuvalar bazen dağılıyor. Ve birbirlerinin aksi yönlere ilerleyip gidiyor insanlar.
Bazen de ev sahibi, komşu terk etmek zorunda bırakıverir insanı. Sen o dört duvarı yuva yapmışsındır senelerce, temizlemişsindir, onarmışsındır ama birden bire Almanya’dan oğlu çıkıp geliverecektir. Çünkü alt kattaki çok daha fazla paha biçmiştir evine.
Yakınlaşmak, uzaklaşmak ve hatta alışkanlık bile oluyor taşınma işi 🙂
Taşınma sırasında…
Öncesinde, esnasında, sonrasında bir sürü aşaması var bu işin. Hele abonelikler, nakiller var ki eyvah eyvah… Nakliyeci bulmak, tuttuğunuz evi temizletmek, bazı eşyaların kurulumu hepsi ayrı bir iş. Ve hepsi paraya dayanıyor. Cebinizden bir anda hiç tahmin etmediğiniz kadar para çıkıp bir anda buhar oluyor. Nereye ne verdiğinizi bile unutuyorsunuz.
Bir de ev bulma işi var ki eyvah eyvah… Hele de büyük şehirlerde arıyorsanız yandınız.
Ben profesyonelleştim artık taşınma işinde. Akşamdan sabaha koli hazırlayabilirim, dört tarafını sarmak için koli bandı ve üzerini nereye ait olduğunu yazmak için keçeli kalem olsun yeter. E şanslıyım da, mesela mobilya işinden anlayan bir kardeşim var.
Taşınmak kolay ama bırakmak zordur.
Her gidiş farklı bir iz bırakıyor kalpte, hafızada. Bazen umut, bazen hüzün, bazen huzur ve çokça yorgunluk…

Elinizde koliler başlarsınız oda oda toplamaya. Önce biraz büyükler, sonra çekmece içindeki incik cincikler… Elinize bir kağıt geçer, oturup kalırsınız. Ya da eski bir fotoğraf bulursunuz çekmecenin en köşesinde. Ne zaman çekilmiştiniz, kim çekmişti, yanınızda kimler vardı, onlarla ne konuşmuştunuz? Dalıp gidersiniz geçmişe. Ahh ah… O kadar çok anıyı bir koliye sığdırmak mümkün mü?
Bazen benim gibi bunalırsınız taşınıp durmaktan. Çöker kalırsınız konsolun önüne, sözde kırılan bir tabağı bahane edip saatlerce ağlarsınız.
Bazen yemin edersiniz “bir daha taşınırsam bir çöpümü bile almıycam bu evden” ama gelgelelim hayat öyle bir yutturur ki lafları sana her şeyi alırsın da hayatın bambaşka evrilir.
Mesela onca didinip, borçlanıp gıdım gıdım artırıp yarattığınız yuvadan çıkarsınız. Aslında çıkıp gitmek iyidir de onca emek ne olacak peki? Taşınma telaşının arasında o emeğe bile ah vah edemeyecek kadar meşgul olursunuz da sonra son tabağı rafa yerleştirdikten sonra dank eder, oturur o geçmişe yanarsınız.
Ama umut da vardır her yeni evde. Yeniden başlangıçlar saklıdır. Tertemizdir mesela. Yepyenidir. Boya kokuyordur. Yaklaştırmıştır seni bir yerlere, işlerin kolaylaşmıştır aslında.
Tebdil-i mekanda ferahlık vardır.
Söyleyen ne için söylemiş bilemiyorum ama ben genellikle rahatlarım. Taşınma esnasında biraz yorulsam da bedenen, ruhen sonrasında bir “ohh” çekerim derinden. Gerçekten ferahlarım.
Dertleri, sorunları, kafanızı kurcalayanları bırakın kalsınlar eski evin içinde. Götürmeyin yeni evinize. Sadece siz gidin. Geleceğe olan umudunuzla…
Her ne kadar zorlu olsa da bu süreç siz de böyle düşünmeye çalışın. Yoksa… Zor çok zor… Maddi manevi. Yani yeni taşınanlara, taşınacak olanlara, bu telaşın içinde kabus görenlere diyorum ki;
“Yeni eviniz huzur getirsin hepinize.”
#taşınmatelaşı