Anne babanın evlatlarına olan sorumluluklarının başında, “isim vermek” geldiğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım. “ismiyle yaşasın” ne demek, anlamaya başlayınca kabul ettim.
–
Efdal...
Bilerek, isteyerek ve severek koydum adını..
Aslında bir sıfat “Efdal”. Takdire şayan demek, daha faziletli, daha hayırlı demek. Hep “Efdal bir ömrün olsun” diye dua ettim arkasından, “sende efdal insanlardan ol“
“Tertemiz geldi, göbeğini keserken adını Pırıl koydum” dedi doktoru.
“ipek gibi maşallah, İpek olsun göbek adın dedim” dedi hemşiresi.
Bir de dedemiz, babam. “Biliyorum müdahale ettirmiyorsun. Evet senin hakkın ismini vermek. Ama O şimdi bizim cennetimiz ya, cennetin en güzel bahçesi de koyalım adını. Sadece ezanına ekleyelim. Siz yine nüfusuna Efdal yazdırırsınız” dedi. Böyle güzel bir istek reddedilebilir mi? Hele ki dedenin gözyaşlarıyla tek torununu severken bunu söylemesi, demir olsa demiri kesecek bir emir tecellisi..
İlk defa karşılaşmıştım bir çocuğun kulağına ezan okunup, adının söylenmesiyle. “Hadi hayat senin için başlıyor, bak dualalarla başlıyoruz hayatına, güzel insan ol, faydalı insan ol, adınla yaşa” gibi tılsımlı bir an..
Bir de babamın göz yaşları içerisinde mutlulukla adını kulağına söylemesi, hem de üç defa.. Vesile Efdal, Vesile Efdal, Vesile Efdal..
Göz yaşı; “çok mutluluktan” da akarmış meğer..
Sen Ne Yaptın !
“Sen ne yaptın!
Firdevs diyecektin Vesile nereden çıktı?”
Annemin panikle babama kızması, babamın o an bana bakışında ki üzüntü ve mahcubiyet, benim babama “sorun yok” dercesine huzurla bakmam ve babamın “ben o niyetle söyledim, heyecandan şaşırdık işte, Allah kabul eder, Firdevs gibi Efdallere Vesile olsun. Firdevs Vesile Efdal ezan adı” açıklamasıyla nihayete eren ezan adımız..
Şimdi
Daha dün anneanneme “Yürüyebilecek mi? Kendi başına adım atamayacak galiba!” diye korkuyla medet bekleyip sorarken, sen vaktinden önce yürüdün de konuştun da.
Şimdilerde “genç kız” oldun ve reşit olmana çok az kaldı. Güzel kızım, canım kızım.
Sen benim canımın içinin en gizli, en güzel köşesi.. Her geçen gün biraz daha olgunlaşıyorsun. Panikle karışık, garip bir hüzün basıyor her yanımı. Bir yanım ergenliğinin yaşattığı sorunlara takılıyor, diğer yanım her geçen gün büyüyor olmandan sevinçle dolu şaşkınlık yaşıyor.
Sen “anne bana çocuk muamelesi yapma” diyerek benimle eğleniyorsun. Ben büyümenin verdiği zorluğu yüreğinde görerek korkuyorum. Ve her geçen gün daha çok anlıyorum annemin ; “ben sana güveniyorum ama çevreye güvenmiyorum” derken ne demek istediğini
Sözün Sonu
Yeni yaşında, hediyem olsun bu son yazdığım nasihat,
Bal kızım, pişmaniyem, kuzu kulağım. Bal annesinin pişmaniye kızı, güzel gözlüm..
Benim anne olma şerefiyle onurlanmama vesile olan kuzu kulağım. Ne kadar çok şey öğrendim seninle, neler neler öğrettin bana. Hiç bir zaman hakkını ödeyemem.
Hiç vazgeçme kızım,
Hayat sana en kötüsünü gösterdi zannetme, o en kötünün içinde bile senin için ne hediyeler var, anlayamazsın.
Hep gülümse anneciğim, gülmek şifadır. Bu gün belki yanındayım hayatta ama, yarın öbür gün yanında olamadığım zaman, sen gülümsedikçe ben o krater kadar büyük gamzenin içinde olacağım hiç merak etme.
Ve son olarak “adınla yaşa” kızım “adın gibi yaşa“
Daha iyi, daha hayırlı, daha faziletli olmak için olsun gayretin, her zaman pırıl pırıl ol, kimse leke süremesin insanlığına, ipek gibi nazik ve zarif.. Vesile ol her zaman, iyi insanlara, iyi işlere, faydalı şeylerin oluşumuna vesile ol. Belki bu dünya cennettin olmayacak ama, sen insanlığınla cennet bahçesi gibi, güzel yürekli ol.
İyi ki anne olarak beni seçmişsin
Seni seviyorum.
Güzel kuzu iyi ki doğmuş, sen böyle bir güzel anne olmuşsun. Ne mutlu ikinize de. Musmutlu yıllarınız olsun.