İstanbullu
İmparatorluklar Değişse de Değişmeyen Başkent
Bir itirafla başlayacağım yazıma!
Amerika’nın başkentinin New York değil de Washington olduğunu televizyonda bir bilgi yarışmasını izlerken öğrenmiştim. Doğrusu çok şaşırmıştım. Sonradan öğrendim ki, meğer yurtdışında da Türkiye Cumhuriyeti’mizin başkentinin İstanbul olarak bilenlerin sayısı da az değilmiş… Eee 8500 yıl öncesine dayanan tarihi ile İstanbul dünyanın en gözde şehirlerinden olmuş. Roma İmparatorluğu, Latin İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu gibi büyük imparatorluklara başkentlik yapmış. Farklı kültürlerin, dinlerin merkezi olmuş. (Önerilen Yazı; Efsane istanbul. Bir Başkentin 8000 Yılı)
Hatta Napoleon Bonaparte “Eğer bir gün dünya tek bir ülke olursa, şüphesiz ki başkenti Konstantinopolis (Istanbul) olurdu.” demiş.
Birleştirici Tek Şehir
Istanbul, stratejik konumundan dolayı da dünyada iki kıtayı birleştiren tek şehir. Ataol Behramoğlu İstanbul şiirinde ne güzel tanımlamış İstanbul’un haritadaki duruşunu.
“Göğsüme bir İstanbul çiziyorum
Başparmağımla, kelebek biçiminde…”
Gerçekten de bir kelebek gibi narin ve rengarenk durur İstanbul Avrupa ve Asya arasında. Ne heyecan vericidir o boğazdan geçiş. Bir kıtadan diğerine geçiyorsunuz. Boğazın etrafını süsleyen muhteşem yapılar, ne kadar kirletilse de o masmavi boğazın büyüleyici duruşuna hayran kalmamak mümkün değil.
Hangi şehirde yaşarsak yaşayalım, İstanbul’a gittiğimizde eminim sizler de benim gibi farklı bir ülkeye gittiğinizi düşünürsünüz. Her köşesinde ayrı bir tarih, ayrı biz güzellik vardır. Bilim, sanat, kültür hatta özgürlük kokar İstanbul. Dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına giren, temeli ise Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinin ertesi günü kurdurttuğu Sahn-ı Seman Medreselerine kadar dayandırılan İstanbul Üniversitesi’nde okumak her öğrencinin hayalidir.
Hristiyanlığın ve İslâmiyet’in öğelerinin uyum içinde bir arada sergilendiği Ayasofya, ülkemizin kurucusu büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün vefat ettiği Dolmabahçe Sarayı, Osmanlı İmparatorluğunun 400 yılında devletin idare merkezi olarak kullanılan padişahların yaşadığı Topkapı Sarayı, Yere Batan Sarnıcı, martıları, denizi, Eminönü’nde balık-ekmek keyfi, İstiklâl Caddesi’nin Tramvayı, Çiçek pasajı, Türk Kahvesinin keyfine varıldığı kafeleri… Arnavut kaldırımları, Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı, Beyazıt Sahaflar’ından kitap almanın havası, Vefa Bozacısı’ndan içilen bozanın tadı… Dünyanın en güzel caddelerinden Bağdat Caddesi’ndeki marka mağazaların son moda modellerine erişebilmek… 528 yılında inşa edilen Galata Kulesi, Gülhane Parkı, Adalar… O muhteşem Kız Kulesi…
İstanbul yazmakla bitmez.
Kültürdür İstanbul. Asalettir… Sanattır, nezakettir…
Dolayısıyla “İstanbullu” olmak ta, İstanbul kadar güzel olmayı gerektirir.
Bugün nüfusu on sekiz milyonu bulan kalabalığın arasında, fuları ve kibarlığıyla fark yaratan bir İstanbul Beyefendisini, şehrin güzelliğine bürünmüş kloş eteği ile cesur-özgür ve bir o kadar da zarif İstanbul Hanımefendilerini fark etmemek ne mümkün.
Duygulara karışır, ruha işler İstanbul…
Denizin kentini yaktım
Sezai Karakoç
Beni çocukluğumdan koparan
Denizin kentini yaktım
Bir kent kadın kabuklarından
Aşk bambaşka anlatılır İstanbul’la…
Bu yüzden nice şairler, nice yazarlar eserleriyle nam salmıştır dünyaya… Sanatın her dalı ayrı bir tat kazanır İstanbul’la. Güzelleşir, serpilir sanat.
Ah güzel İstanbul, sen özel bir şehirsin. Sana yapılanlara inat sen hep güzel kal.
Kültürlü, özgür, asil, nazik, sanatkâr ve güzel kal…
0 Comments