31 Ekim 1924’ten bu yana kutlanıyor Dünya Tasarruf Günü.
Benim aklıma her nedense tasarruf dendiğinde suyu hoyratça kullanmamız geliyor. Ama bugün; aslında paranın dikkatli kullanılması gerektiğini vurguluyor. Konu para tasarrufuna gelince de anılarım beni belki okula bile başlamadığım döneme götürüyor.
Babaannem 1958 yılı aralık ayında çok aşık olup kaçarak evlendiği ve uğruna memleket değiştirip Romanya’dan buraya göç ettiği adamın ölümünden sonra 5 çocukla henüz 38 yaşındayken bir başına kalakalmış bir güzel kadındı. Genç kızlığı lüks ve zenginlik içinde geçmişken; evliliği, göçmenliği ve sonrasında dul kalmışlığı ile çalışmak zorunda kalmıştı. Önceleri zenginlerin evlerinde çalışmış sonradan da 1960 yılında SEKA Kağıt Fabrikası’na girmiş, çalışıp emekli olmuştu. Bir parça ekmeğin, bir küçük kağıdın değerini bilir, saklardı “ya zamanı gelir de ben bunu bulamazsam” diye.
İşte o kadın, babaannem bir gün elimden tutup emekli maaşını çekmeye götürdü beni. Henüz ilkokula başlamamıştım daha. Halkbank şubesi şimdi uluslararası zincir bir restoranın bulunduğu yerdeydi. Demiryolunun kenarından büyük çınar ağaçlarının altından geçip giderdik. O zaman ne kadar da büyük ve heybetli görünürdü trenler. Şehri tam ortasından sanat eseri gibi ikiye bölmüş sağlı sollu sıralanan çınar ağaçlarının gölgesinde düdüğünü çala çala geçişi hala gözlerimin önünde.
– – –
Mavi Kumbara
Ne anlatıyordum, evet bazen anlattığım konu ile ilgili sahneye gidip gelirken o sahnenin büyüleyiciliğine kaptırıp içinde kalmak istiyorum o zamanın. Neyse konumuza geri dönelim.
Tabii o zamanlar atmler yok, maaş banka veznesinden çekilebiliyor ancak. Ben de babaannemin elinde vezne önünde sıra beklerken o mavi arabaları görmüştüm bir masada. “Keşke benim de olsa” diye geçirdim içimden ama biz bir şey istediğimizde kendimizi yere atıp tepinen çocuklar olmadığımızdan sadece içimden geçirmekle kalmıştı isteğim.
Ama babaannemin de içinden geçmiş, “şu kızana bir hesap açsam arada üç beş kuruş para koysam hesabına, birikse” diye. Sonra bana bir hesap açıldı ve ilk banka cüzdanım oldu böylece. Ve hepsinden önemlisi o mavi araba da benim olmuştu. Ama aslında o mavi araba bir oyuncak değil kumbaraydı.
O teneke mavi araba kumbarayla başladı tasarruf etme, oyun gibiydi benim için. Başarılı oldum mu? Hayır. Ne için açıldığını belki sonra başka bir yazıda anlatırım fakat belki de o zaman açılmış olması bilinç altımda hep açılacağı hissini yarattı ve sonrasında hiç para biriktiremedim.

Şimdi gelelim anlattığım hikayeyle bugünü birleştirmeye. Para da dünya üzerindeki tüm değerler gibi sınırsız değildir, çoğu maddeye göre oldukça sınırlıdır. Hatta bazen o kadar sınırlıdır ki ancak nefes alabilirsin. O yüzden hayatımızdaki her değer gibi paranın kıymetini de bilmeli ve en önemlisi çocuklarımıza öğretmeliyiz.
O yüzden işte çocuklarımıza birer kumbara alarak başlayalım bu tasarruf işine. Haydi…
0 Comments