Komşuluk Günü, diye kutlanan özel bir günün varlığını öğrendiğimde, işin açıkçası istemsiz bir şekilde gülümsedim.
Yok artık daha neler diye düşünmeye başlamıştım ki, evet aklıma komşular ve ödenmez hakları gelince durdum. Doğru komşu komşunun külüne muhtaçtı, ev alma komşu aldı. Ve herşeyde olduğu gibi; nerede o eski zamanlarda ki komşuluk diye başladı kalem yazmaya ..
Komşuluk ve Komşuculuk
Benim kızımın büyüdüğü nesil de çok şanslı ama oğlum için aynı şeyi bu kadar içten söylemek zor. “Komşu teyze” tabiri ile belki ablası kadar karşılaşmayacak.
Öncelikle “komşu” kelimesi ile başlamak lazım. Komşu “aynı civarda” yaşayan insanların birbirine göre hak durumu diye özetlemek geliyor içimden. Aynı cadde, aynı sokak, mahalle, aynı apartman, aynı blok vb..
Ama bu tabir son derece soğuk ve kaba..
– –
Benim çocukluğum iki katlı yığma taş binaların olduğu sakin sokakların, kapıların kilitlenmediği ve de hatta aralık bırakıldığı evlerin, bahçelerinde komşu teyzelerin çay demleyip; fasulye ayıkladığı, genç kızların rahatlıkla komşu teyzelerinin evlerine girip fırındaki sıcacık keki servis yaptığı sokaklarda geçti.
O sokaklarda çocuklar “kardeş kardeş” oynar, komşu teyze; her çocuğu sırayla belki de aynı kaşıkla doyurur, şekerli tereyağlı ekmekleri herkes bitirir ve bir çocuk yaramazlık yapıyorsa azarı tüm çocuklar işitirdi.
Gece bekçileri vardı mesela, bakkal amca vardı. Hepsi komşuydu ve herkes herkesin akrabalarına kadar bilir, sorardı. Hiç bir çocuk sokakta ya da aç kalmazdı. Hiç bir sokak hayvanı da öyle.
Çocuklar sabun köpükleri ile oynarken, halılar el birliği ile yıkanır. Daha genç olanlar hemen çayı, poğaçayı hazırlar; bir bakarsın mahallenin tüm halıları yıkanmış..
Evlenecek bir kız mı var. Çeyizleri daha bilmiş teyzeler tarafından hazırlanır, mahallenin delikanlıları balkonlar arası ışık düzeneğini kurar, babalar sandalye çalgıcı işini halleder ve el değmemiş nişan törenleri, kına geceleri.. Hiç bir arbede çıkmaz, herkes çok eğlenir..
90LAR ve Apartmanda Komşuluk
Genç kız olarak apartmanda geçen komşuluk hikayelerim, yukarıdaki kadar olmasa da yine de çok samimi..
Kooperatif usulü, el birliği ile tüm babaların canını dişine takarak usta gibi çalışıp zaferle sonuçlandırdıkları bir binada geçti o zamanlarım. Bahçesi büyüdüğüm sokak kadar geniş değildi, daha taşdı zemin, kapılar artık aralık değildi.
Kış geceleri patlamış mısır kokuları eşliğinde küçüklerin ödevlerine yardım etmeler, fabrikada çalışan babaların akşam çay sefaları ve deniz manzarası eşliğinde yapılan sohbetler, ramazan aylarında bahçede toplu iftarlar.
Belki çocuklar büyüyüp hayata karıştıkları için, ya da insanlar artık daha tahammülsüz olduğu için; kimi zaman çıkan tatsızlıklar.. Arası açılan mesafeler, aynı kapıdan geçerken bayram değilse, ya da bir hastalık, ölüm gibi acı bir durum yoksa “hal hatır sormamalar”
Ama yine de çok şükür ki, genç kızlığımın geçtiği apartmanımda mesela “su içesim geldi” diye yukarı çıkmayıp bize gelen çocukların sesini duydu o bina. Şimdi o su içesi gelenin çocukları geliyor, denk gelirsek seviyoruz. Ne düğünler, ne doğumlar, ne ölümler gördük binada hep birlikte.. Bisikleti ile binadan 2 kat aşağıya uçan Kürşat da büyüdü, baba oldu. Orada doğan Neslihan anne oldu. Oraya bebek gelen; elimde büyüyen Elif, ikinci bebeğini bekliyor..
Komşuluk;
“Bizde kalmamış da, babam akşama getirecekmiş, varsa annem biraz tuz istedi”
“Naciye Teyze yoğurt mayası var mıymış sizde, annem sor dedi”
“Şey, akşam müsaitseniz babamlar size gelmek istiyormuş”
Komşularımız olmasaydı mesela, biz ailece çoktan vefat etmiş olacaktık. Bir gün fenalaşıp kalkamaz hale gelince eve ambulans çağırıyor komşularımız, gelen ekip de “psikolojik” deyip bir sakinleştirici yapıyorlar bana, uyusun dinlensin. Arkasından kızım, annem, babam da fenalaşıyor. Komşular yetişmese, doğalgaz firmasını getirtip ölçüm yapmasa, “onlar psikolojik” değil deyip, doğalgaz ölçüm firmasını hastaneye yetiştirmese, bu gün hayatta olmayacaktık. (Ki uyutulmamamız gerekiyormuş)
Geçmiş zaman; rakamlar tamamen örnek 10-20 çıkması gereken değer, o kadar havalandırmadan sonra 5-6000 civarı çıkıyor.
Evet, komşu ana babadan, akrabadan daha yakın. Bir adım ötende.. Komşu başına birşey geldiğinde ilk kapını çalacağın. Bir tutam tuz komşu, bir lokma ekmek. Bir yorgunluk kahvesi, gözyaşını silen, yardım lazım mı diyen, çocuğunu emanet ettiğin, çiçeğini, balığını..
– –
Komşuluk ve Şimdi
Son derece kalabalık bir binada oturuyorum şimdilerde. Güvenlikli, bina görevlisi olan, otoparklı, bir yanın tarihi kültür yuvası, diğer yanın şehir merkezi ama deniz manzaralı. Belki ortalama bir köy nüfusu kadarız.
Daha ilk taşındığımız gün arazi aracı ile çıkmakta olan çift “buraya nakliye kamyonunu park ettiremezsiniz yalnız” demişlerdi bize. Biz de kendilerine “merhaba, günaydın” demiştik. Çok üzülmüştüm. Kaç kişiyi tanıyorum. “Merhaba, iyi akşamlar, kolay gelsin” sözcüklerimize cevap veren kadar kişileri.
Tarihi sokakta kedi besleyen, bir köpeğinin adı Karamel olan teyzeyi tanıyorum. Ben O’na “günaydın, iyi sabahlar” diyorum. O bana “günaydın güzel kızım, hayırlı işler, günün güzel geçsin” diyor.
Bir kişi ben taşınırken bana kahve getirdi. “Özlem” “yorulmuşsundur. Afiyet olsun. Acıktıysan 2 kat altta oturuyorum. Hiç çekinme. Bak iç hat telefondan şunu tuşla hemen benim daire çalar.”
– –
Sonrasında da bir kaç komşum topluca “hoş geldiniz, hayırlı olsun” kahvesine geldi.. Belki çocukluğumun ya da genç kızlığımın komşuculuğu yok artık ama bunu yaşamak bile çok güzel.
İnsanın karşı dairesinde oturanı tanımaması ne kadar “yalnız hissettiren” bir tatsızlık…
Ne olur sahip çıkın komşularınıza, komşuluğunuza, Bu kadar kalabalık bir dünya da bu yalnızlığa gerek yok. Dünya komşular gününüz kutlu olsun.
Komşu, komşu Hu, !
-Oğlun geldi mi -Geldi, geldi
-Ne getirdi -İnci, boncuk.
-Kime, kime -Sana, bana.
-Başka kime -Kara kediye
-Kara kedi nerede? -Ağaca çıktı
-Ağaç nerede -Balta kesti
-Balta nerede -Suya düştü.
-Su nerede -İnek içti.
-İnek nerede -Dağa kaçtı.
-Dağ nerede -Yandı, bitti kül oldu
5
5