1 share

Mutluluk günü bugün. Nedir? Nasıl yakalanır? Var mı bir sırrı bunun? Mutlu olmak çok mu zor? Bir psikolog gözüyle mutluluk..


5 dakika


Dünya Ruh Sağlığı Günü‘nde tanışmıştık sizlerle, sonra ideal uykuyu anlatmıştım. Bugünün konusu da mutlu olmak.

Bana hem BİRİKİYORUM aracılığıyla hem de kendi sayfamdan ulaşabilirsiniz.


Mutluluk kavramı

Tarihten bu zamana birçok disiplinin üzerinde en çok düşünülen, açıklanmaya, betimlenmeye çalışılan konularından biri olmuştur. Felsefe alanında filozoflar kendi felsefi akımlarına göre mutluluğu ele almış.

Antik Yunan filozoflarından Sokrates ve Platon mutluluğun kaynağını “bilmemek” olarak açıklamıştır. Onlara göre kişi kainata dair ne kadar az bilgi sahibi olursa o oranda mutluluğa erişir.

Bununla birlikte Aristo, mutluluğu erdemle eş kavramlar olarak düşünerek, kişinin erdemli bir yaşam sürdüğü oranda mutlu olabileceğini söylemiştir.

Kant’ a göre mutluluk ”iyi bir insan” olmakta saklıdır.

Tarifler felsefe ile sınırlı kalmamış, edebiyatçılar da tıpkı  Süreya’nın dizelerinde değindiği gibi;

Mutluluk, diyordu adam,
Her konuda
Tekrara düşecek kadar
Rahat olmak.

Edebiyatçılar da kendi öznel deneyimlerinden hareketle kendi eserlerine konu edip betimlenmiştir.

Bununla beraber sinirbilimciler mutluluğu beynin bir bölgesinin bir uyarana karşı gösterdiği artan aktivite olarak gösterip, teknik resim oluşturmaya çabalamışlardır.

Psikiyatri ise mutluluğu , beyinde salgılanan kimyasallarla açıklamıştır.

Psikoloji de ise hala herhangi bir tanım üzerinde uzlaşı sağlanamamıştır.


Mutluluk bir duygu değil, bir oluş halidir.

Hakkında herkesin az çok fikir sahibi olduğu konulardan biridir bu. Yaşadığımız sürece onu bulmaya, bulunca da  kaybetmemeye çabalarız.  Hatta bunun için özel bir gün bile oluşturduk. 20 March the International Day Of Happiness  yani,  Uluslararası mutluluk günü 20 mart… Bugün biraz bunun hakkında düşünelim, doğası gereği göreceli olan ”mutluluğa” kendi tanımlarımızı yapalım istiyorum.

Bana sorarsanız mutluluk bir duygu değil, bir oluş halidir. Varılacak istasyondan ziyade, yolculuğun kendisidir.

Hiçbir zaman kendi başına bir hedef değil, hedeflere uygun davranıldığında ortaya çıkan sonuçtur. Bu anlamıyla kişinin kendisinden bağımsız bir durum değildir, amaçlı etkinlik gerektirir. Kendiliğinden ortaya çıkmaz.  Bilinçli bir çaba, emek, uğraş ve tıpkı bir tohumun filizlenmesi gibi, gerekli şartların sağlanması gerektirir. İnsan hiçbir şey yapmadan kendi kendine gelen bir mutluluk enerjisine ne yazık ki sahip değildir. Mutlu olması için en basitinden sevdiği bir yemeği yemesi, beğendiği bir müziği dinlemesi, hoşlandığı türden bir film seyretmesi gerekir. Yani insanlar bir şeyler yaparak mutlu olur.

Mutluluk çoğu zaman iç ya da dış dünyamızda olup bitenlere karşı tepki olarak hissedilir. Bu yönüyle de kişinin kendi mutluluğu için önce amaçlarını, ideallerini, değerlerini yani kendisini tanıması gerekir. Davranışlarımız hayattaki değer ve amaçlarımıza uygun olduğu zaman (ki bu da kendi kontrolümüzdedir) kendimizi mutlu hissederiz.

Hayatlarımızda kendimizi en huzursuz hissettiğimiz anlar  genelde kontrol algımızı yitirdiğimiz anlar olarak karşımıza çıkar. Elbette hayatta kontrolümüzde olmayan, denetleyemediğimiz, değiştiremediğimiz olumsuz yaşantılar, koşullar ile karşı karşıya kalabiliriz. Fakat böyle bir durumda bile kişi kendi değerlerine, amaçlarına uygun davrandığında hiç yoksa, kendi payına  düşeni yapmış olmanın huzurunu hissedebilir.

Tabi yaşamda her şey ancak zıddıyla var olabilir. Mutlu olmayı elbet isteriz ama yaşamın her alanında her daim  böyle hissetmek ancak bir hayaldir. Bu anlamda da mutsuz olmaktan korkmamak gerekir. Her duygu gibi kişinin zaman zaman deneyimlediği mutsuzluk da gayet tabii  ve gereklidir. Bununla birlikte acı ve mutsuzluk; bu duyguları okuyabilen, anlamını sorgulamaktan  çekinmeyen cesur kişilikler için müthiş bir bilgi içerir.


Bitirelim artık…

Madem başta Süreya ile başladık, onunla  bitirelim bu yazımızı.

Kim istemez mutlu olmayı
ama mutsuzluğa da var mısın? 

Mutsuzluğumuzdan korkmama, ona şefkat gösterme de başka bir günün konusu olsun… Kendi mutluluğunuzu oturup beklememeniz ve sorumluluğunu almanız dileklerimle..


Like it? Share with your friends!

1 share
Uzm. Psk. Cansu Ertan
Klinik Psikolog Cansu ERTAN

0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Comments

comments

Powered by Facebook Comments