Kahve kokusu üzerine bugün yazım. Bir fincan Türk kahvesi illaki bakır cezvede ve hem de kızçemin elinden. Ah tadına doyamam..
Kahve hakkında çok yazılır, çok çizilir. Biz de yazmışız. Dilek Alp Bir Akdenizli Kahve Severse demiş mesela. Ben Çay Kahve / Pandemi diyerek anlatmışım beraber içilenlere özlemi. İlknurcuğum geçen yıl Eylül ayındaki bir dijital sergiyi Kahve Molası ismiyle tanıtmış bizlere. Benim isteğimse kokuların ben de yarattığı izleri anlatmak. Belki sonra farklı kokuları da anlatırım. Bir de “Fincana Kahve Koydum Gel” dediklerimiz vardır ya…
Kahve kokusu
Sinsin üzerime, odama, okuduğum kitaba biraz… Biraz da düşüncelerime…
Nasıl iyileştirici nasıl…
Kokular benim için çok önemli.
Kokuların beni alıp bambaşka zamanlara bambaşka mekanlara götürdüğünü, oralarda yeniden yaşattığını biliyorsunuz zaten. Kahve kokusu da öyle alır savurur telve telve kokusuyla, zamandan ve mekandan bağımsız dolaşır dururum boşlukta.
Kokusuysa siler zihinden tüm iyi ve tüm kötü kokuları, keşke başka duyu organlarımızla hissettiğimiz bazı duyuları da silebilecek başka şeyler olsa. Keşke….
Ne zaman içiyorum?
Kahveyi en çok düşünürken içiyorum ben, düşünmemi, odaklanmamı sağlıyor ve daha doğru kararlar alabiliyorum sonunda.
Bir de keyifle içiyorum tabii ki. Güzel bir yemeğin üstüne, tatlı bir sohbetin yanına yakışandır kahve. İki güzel insanın bir araya gelip dertlerini paylaşıp derman olma aşamasında içilir kahve.
NEYSE HALİM ÇIKSIN FALIM…
Ah bir de fallar var. Falcılar var; ağızları güzel laf yapan. İnandığımdan değil amma oradaki umut belki psikologların yapamadığını yapar. Hayallere götürür en güzellerinden. Ben güzel şeyler söyleyen falcıları severim. Ben de bakarım, baktığımda umut görür, umut söyler ağzım dilim. Ki bu en güzeli. “Üç vakit sonra bir dans görüyorum eteklerini savura savura” derim mesela.
FERAH KAHVELERİNİZ OLSUN…
Mutlaka “ferah kahveleriniz olsun” deyin kahve ikram edene, ferah olsun ki dertten, düşünceden değil de mutluluktan ve keyiften içilsin o kahveler. Her yudumu ferahlatsın gönlünüzü. Düşünceler düzene girip rahat bir soluk alın.
İLLE DE TÜRK KAHVESİ VE İLLE DE BAKIR CEVZEDE…
Ve tabii ki makinede değil de bakır cezvede yapın kahvenizi. Azıcık daha sabrederek. Ki sabır iyidir, güzel demlenir beklenen. Kızınızın elinden içecekseniz O’na da sabrı öğretir. Her fincan için iki çay kaşığı kahve ateşin üzerine gelmeden suyla buluşacak, iyice karışacak. Ve ardından ocağın en küçük gözünde en düşük ısıda pişmeye başlayacak. Aman bırakıp gitmeyin bir yere, hem köpüğü kaybedersiniz, hem ocak batar. Hem de o kadar sabır boşa gider. Köpüğünü yavaş yavaş fincanlara paylaştırıp, sonrasında da köpüğü dağıtmadan usulca eklemeyi öğrenecek. Ve tabii ki dudak payı bırakmayı da. Kahve yapmak sabır gerektiren bir sanattır. Yanında da mutlaka lokum, çikolata…
KAMU SPOTU DA GELSİN.
Şekersiz için mutlaka. Sağlığınız için. Fincanın dibinde kalan telvenin üzerine soğuk suyu döküp çalkalayıp içerseniz de metabolizmayı hızlandırıcı etkisi olduğunu söylüyor uzmanlar. Tabii ki benim gibi fal sever değilseniz
KAHVE KOKUSU SARSIN HER YERİ…
Şimdi kalkın kendinize benden bol köpüklü sade bir Türk kahvesi yapın. Karşılıklı içelim. Siz yazımı düşünün, kahve kokusunun ya da başka kokuların sizde yarattığı hisleri. Ferah kahveleriniz olsun.
0 Comments