Yalnız olmaz! Gençlikte belki neyse ama ya yaş aldıkça
Yaşlanmak Meselesi
Zaman durmadan akıp gidiyor. Hayat telaşı denilen o hızlı akarsuda, akıntıya karşı kürek çekiyoruz hepimiz. Bitmeyen işler, sinir, stres, hayatta kalma ve kazanma mücadelesi…
Gürültü patırtıdan yorulduğumuz çok oluyor. Huzurlu bir yalnızlık aradığımız ise kesinlikle doğru. Etrafımızda; etiketlerimize ve sorumluluklarımıza göre şekillenen kalabalık! hepimizi son derece yoruyor. Ve sanırım bunun adına da yaşlanmak deniliyor.
Daha bundan bir on yıl kadar önce, arabada giderken çok sevdiğim bir şarkının sesini yükseltmiştim. Yeğenim Duygu; “Ay ne kadar da dinozorsun” demişti bana. O zamanlar bile O’na göre Dinozor olacak yaştaydım. Şimdi zaman geçti, o çok güzel bir anne oldu. Ve ben artık dinozor ötesi boyuta geçtim ???
Geride bıraktığımız hafta Yaşlılara Saygı Haftasıydı. Bizim de sıkça yer verdiğimiz atalarımızla dolup taşıyor sayfalarımız. Ve son derece keyifle yazıyoruz bu satırları da. (Son olarak yaşlanmak üzerine Sevgili Figen Yaşlanıyorum ve de Sevgili Nalan Yaşlanmak ve Yaşamak üstüne yazdı. Bence çok da güzel oldu. Okumadıysanız heyecanla tavsiye ederim. )
Kadınların Yaşı Sorulmaz ?
Hadi canım. Ne demekmiş sorulmaz. Erkekler yaş aldıkça daha da hoş gözükebilir. Ama unutmamak gerekir ki, kadınlar her daim güzeldir 😉 Biliyorum çok klişe oldu. Ama derdim kadın erkek kapışmasına gelmek değil.
Bence ruhun yaşı olmaz. Olmadığındandır ki, aranızda fiziksel olarak dağlar kadar yaş farkı olan insanlarla gönülden anlaşabiliriz. Kalpten ruha giden o “anlaşılmış” köprüleri hissettiğimizde anlamaz mıyız bunu. Yetmişlerinde biri çocukla çocuk olabiliyorsa ya da gencecik bir fidan büyüklerine bir şeyler izah edebiliyorsa, kafa kağıdında yazanın ne önemi var.
Vücudun senden izin almaksızın yaşlanır. Ruhun ise sen izin vermedikçe yaşlanmaz
(KIZILDERİLİ ATASÖZÜ)
Çocuklarımın Büyük Anneannesi, İkon Kadın Anneannem ve Yalnız Olmak
Fırsat bulduğum her anda bahsediyorum ananemden size. En büyük örneğim, iki gözümün çiçeği, gölgesi yeter ananem.
- Yirmili yaşlarının başında biri karnında, diğeri kucağında iki çocukla dul kalmış,
- Memleketinden uzakta hayata tutunarak,
- İğneyle kuyu kazarak
- Çocuklarının boynunu gram eğmeden
şimdilerde doksan birinci yaşını geride bırakmış o özel kadın.
Kimseye yük olmamak için uğraşmış yıllarca. Sağlığının ve aldığı nefesin kıymetini bilen, disiplinli ama bir o kadar da inatçı kadın. Mesela şu zamana kadar hep kendi evinde yalnız yaşamayı ısrarla inat eden kadın. Allahtan sözüm az da olsa geçiyor da bir yolunu buluyoruz.
Bu sene, yaklaşık iki aydır üç kere hastanede yatmak zorunda kaldı. Üstelik bunun üstüne iki defa da yoğun bakıma kaldırıldı. Son yoğun bakıma alındığında, kalp krizi geçirdiğini, bilincinin kapandığını ve her şeye hazırlıklı olmamızı söyledi doktorlar. Nasıl bir bekleyiş, acısını tarif etmem mümkün değil. Ama ne oldu biliyor musunuz? Ben ayaklarım geri geri giderken, bir mucize oldu ve herkesi şoka sokan ananem bana kameradan el sallayıp, öpücük attı. İşte böyle de dirayetli bir kadın benim ananem. Keşke tırnağı kadar bile olmayı başarabilsek.
(Benim kıymetlimin en büyük sorunu bu yalnız kalma inadı. Bu hastalık sayesinde de sanırım artık bu derdimiz de bitti.)
Yalnız Olmaz

Başlarda yalnızlık herkes için tercih sebebi olabilir. Ama gerçekten yalnız kalmak ne demek; iliklerimize kadar hissettiğimiz zaman değişir işler.
İşler değişir, dostlar gider, çocuklar büyür, herkesin bambaşka dertleri olur. O boş duvarlar bilir yalnızlığı, yastık bilir, tek kişi yenilemeyen yemekler bilir.
Onlardan dinlemek lazım.
Gençken hadi çekilir de, el ayak çekilince; e yaş da biraz ilerleyince gerçekten olmaz; yalnız olmaz.
İşte yine burada araya şiirler girer.
Çaya Kaç Şeker?
Yalnızlığa dayanırım da, birbaşınalığa asla..
Yaşlanmak hoş değil duvarlara baka baka..
Bir dost göz arayışıyla.
Saat tıkırtısıyla…..
Korkmam
Geçinip gideriz biz mutluluğumla,
ama
‘Günün aydın, akşamın iyi olsun’ diyen biri olmalı..
Bir telefon sesi çalmalı ara sıra kulağımda…
yoksa
Zor değil, hiç zor değil,
demli çayı bardakta
karıştırıp bir başına
yudumlamak doyasıya….
Ama
‘çaya kaç şeker alırsın? ‘
Diye soran bir ses
olmalı ya ara sıra……
Bu güzel dizelerde Can Yücel ustaya atfedilmiş. Ama sahibi Elif Şebnem Akal. (Kendisine buradan; şiirin hikayesine buradan ulaşabilirsiniz.) Üstelik bir sürpriz daha var. Efsane Moğollar grubu bu dizeleri seslendirmiş. (Dinlemek isterseniz o da burada)
Sözün Sonu

Hayatın tüm gürültüsüne ve kalabalığına rağmen Yalnız olmaz artık biliyorum.
Yaşı, yaşanmışlığı ya da yaşlılığı ne kadar olursa olsun; kimsenin yalnız hissetmediği bir ömrü olsun. Dostlarınız, kıymetlileriniz, tüm sevdikleriniz her daim gönlünüzde olduğu kadar, civarınızda da bulunsun.
Hepimizin yaşanmışlıkları da kutlu olsun 🙂
??♀️
0 Comments