Yaşam Enerjisi … Dillerden dillere dolaşan ve hepimizin zihnini meşgul eden bir konu son yıllarda. Yükselir alçalır, dalgalanır borsa gibi. Aslında öyledir de zaten yaşam denen serüven. Bir şeyler girer yaşamınıza yükselir enerjiniz, biri bir laf eder yerle bir olursunuz. Peki biz ne yapacağız bu enerjiyi diri tutmak için. Fikirlerimiz uçuşsun, ben bir şeyler yazayım dilim döndüğünce, siz üstünde düşünün.
Yaşam çiçeği mesela hem kolyesiyle hem de konu ettiğim yazıyla enerjime hep iyi gelir. Ama gelincik çiçeklerinin arasında gezmek de iyi gelir, İzmit Körfezi’nde gün batımına dalıp gitmek de
Yaşam enerjisi bitmiş sanki…
Öyle ki her yerde bıkmış, yorgun, uykusuz insanlar var. Sanki herkes nöbet tutmuş, sanki herkes tüm gece ağlayan bebekle uğraşmış. Hayır tabii ki… Elbette hayat hiç de kolay değil. Üstesinden geldiğimiz sorunlar gerçekten dağ gibi. Amaaa… Bu tükenmişliğin sebebi yaşadığımız zorluklar mı? Hadi bakalım sorun kendinize bu soruyu.
Yoksa hep -mış gibi yaptığımız için mi tükeniyoruz, enerjimiz parmak uçlarımızdan akıp gidiyor?
An çok kıymetli…
Anı yaşarken gerçekten görmek, gerçekten duymak, gerçekten okumakta yatıyor işin sırrı. Denize bakarken denizin içindeki balıkları hissedebilmek, yakamozların içinde kendimizi bulabilmek görmekten geçer. Eğer gerçekten görebiliyorsanız anı yaşıyorsunuz demektir. Ve bu görme hali de sizin enerjinizi yükseltecektir.
Fark etmemiz gereken aslında bu dünyaya mükemmeli yaşamak için gelmedik. Hayatı deneyimlemek için geldik. Düşmek de kalkmak da var, ağlamak da gülmek de.

Yaşam enerjisi nasıl tükenir?
Ben bir uzman değilim, hoş bu enerjiyi açıklamak için uzmanlık gerekir mi? Onu da bilmiyorum. Ama enerjimiz bazen zayıflıyor. Bazen yerle yeksan oluyoruz. Öyle ki parmağımızı kıpırdatasımız gelmiyor hiçbir şekilde. Kendimden örnekler vereyim.
- Mesela eğer o gece iyi uyumamışsam, suyumu düzenli içmemişsem ertesi gün enerjim yerlerde oluyor. Hoş bu hepinizin başına geliyordur. O zaman da Psikolog Cansu Ertan’ın İdeal Uyku, Diyetisyen Merve İzel Ulutaş’ın Su Tüketimi yazılarına bir göz atmanız gerekli.
- Ya da bazı enerji emici vampir insanlar vardır etrafımda. Sürekli olumsuz konuşup, sürekli kötü şeyler anlatırlar. O kadar çok konuşurlar ki adeta kötüden beslenirler. Bazen hastalık anlatırlar, bazen başkalarını çekiştirirler. Arkanıza bakmadan uzaklaşın o insanlardan. Kaçamıyorsanız da gözlerinizi kapatın, başka şeyler düşünün. Dinliyor gibi yapın ama asla dinlemeyin. Sakın!
–
- Diğer bir konu da kin tutmak. Eğer bir kişiye küstüyseniz, öfkenizi atamıyorsanız o çok kötü bir duygu. Üzerinden yıllar geçmiş bile olsa o ağırlık hep sırtınızda oluyor aslında. Ve sonuç olarak da sizi daima aşağıya doğru çekiyor. Unutun gitsin. Enerji uzmanları ya da kişisel gelişimciler “affedin” diyor. O bilmese de siz kendi içinizde affedin. Kin kapkara bir duygudur çünkü, içinizi de karartır, başka renklere yer bırakmaz. Ben öyle hayal ediyorum. Yemyeşillik bırakınca yerini o karanlık duyguya kini vücudumdan atmış oluyorum.
- Söz verip tutmadığınızda, tutamadığınızda ya da geciktirdiğinizde de yaşam enerjisi düşer. Bende öyle oluyor en azından. O yüzden bol keseden vaatler dağıtmadan önce kırk defa düşünün. Ve yapacağınız işleri de ertelemeyin. Belki 5 dakikanızı alacak bir konu için 5 gün düşünüp, içinizi kemirmeye gerek var mı?
- Bazen de o kişisel gelişimcilerin konfor alanı dediği yerde yaşayıp kalmak da yaşam enerjisi için tehlikeli. O alıştığımız alanda yaşayıp gitmek çok güzel de… Bir karar vermek zorunda kaldığımızda bunu geciktirişimizin sebebidir bu. Mesela iş değiştirmek istiyorsunuz ancak korkuyorsunuzdur. Yeni yer, yeni çevre vs… Ama bunu yapmanız gerekiyorsa çıkıverin o alandan. Korkmayın her şey yoluna girecektir.

Peki ne yapalım yaşam enerjisi hep yüksek olsun diye?
Aslında yaşam enerjisi için olumsuzlukları saydığımızda bir anlamda cevap da verdik.
- Ancak yine de düzenli uyku, susuz kalmamak en baştaki önerilerim. Bunun dışında mesela güzel bir kahvaltı ederek başlayın güne. Bol taze sebze ve meyve özellikle. Et ürünlerinin ya da yüksek karbonhidratlı yiyeceklerin de enerjiyi düşürdüğü söylenir. Şekere alışık bir vücut şekersiz kaldığında gelen bitkinlik hissini hatırlayın lütfen.
- Daima kendinizi yenileyin. Bu aslında hem bedenimize hem ruhumuza iyi gelecek. En çok da beynimize. Yeni şarkılar dinleyin, öğrenin hatta söyleyin. Yeni spor dalları ya da yeni bir dans ile ilgilenin. Belki meditasyon yapmayı öğrenebilirsiniz. Nefes egzersizleri çok iyi gelecektir. Güzel kitaplar okuyun, sizi geliştirecek, size mutlu olmanın sırlarını öğretecek kitaplar bulun. Mesela mutluluğun sırlarını anlatan Hygge, Lykke ve Lagom setini mutlaka alın ve okuyun.
- Yeni hobiler edinmek ve tabii ki yeni yerler keşfetmek hem yaşam enerjisi için hem de beynimizi sürekli zinde tutmak için en güzellerinden. Yeni yerler keşfetmek için geziyorum köşemizi sık sık ziyaret edin. Uzun yürüyüşler, bir derede ayaklarınızı ıslatmak, bir ağaca yaslanıp sohbet etmek ya da kumlara uzanmak ne kadar iyi gelecektir düşünsenize.
- Eskilerden kurtulun, fazlalıklardan da. Size olmayan kıyafetler, kullanmadığınız elektronik eşyalar, zamanı gelince kullanırım deyip de asla kullanmadığınız ıvır zıvırdan söz ediyorum. Sadeleşin diyorum yani. Sadeleşmek iyidir. Durmadan tüketmeyin.

An’ların ve bedeninizin kıymetini bilin kısaca…
Yaşam enerjisi içimizde gerçekten. Siz karar vereceksiniz bu enerjiyi ne yapacağınıza. Yükseltebilirsiniz de düşürebilirsiniz de. Dediğim gibi ben bir uzman değilim. Hayatımı mutlu yaşamaya karar vermiş olan bir öğrenciyim sadece. Ve yaşadığım dakikanın, aldığım nefesin, vücudumdaki her bir hücrenin değerini öğrendikten sonra sanki daha mutlu yaşıyorum. Bana soruyorlar “enerjin çok güzel, nasıl?” Verdiğim tek cevap bu. Hayata gülüyorum. Ki o bana daha çok gülsün.
Bakarak değil görerek ve gördüklerinize gülümseyerek yaşayın daima…
0 Comments