Kış geliyor … Şimdi ağustosun sıcağında böyle deyince güldünüz değil mi bana? Ama eskiden iklimler böyle değişmeden babaannem derdi ki; “ağustosun on beşi yaz, on beşi güz”. E o zaman çoğumuz çocukluğunda şahit olmuştur kışlık hazırlıklara.
Bir dönem terk edilmişti bu kışlık hazırlama seremonileri. Çünkü artık o koca koca marketlerde her şey hazır satılır olmuştu. Neyse ki yeni nesil organikçi kızlar sayesinde yeniden gündeme girdi. Yaşasın.
İklimler değişti.
Son orman yangınları öncesinde de sonrasında da ısınan dünyayı, küresel ısınmayı, iklim değişikliğini defalarca yazdık hepimiz. Başka sayfalardan da tonlarca makale okuduk hep beraber. İşte bizim sayfamızdaki bazıları;
iklim Krizi; Dünyanın ısısı yükseliyor | IPCC Raporu Diyor ki -Kırmızı Alarm-
Limit Aşım Günü | Eko-anksiyete Nedir?
IPCC ve WWF sayfalarını da arada okumanızı, gelişmeleri takip etmenizi öneriyorum. Bu dünya bize miras değil, geleceğin emaneti diyerek kapatıyorum her yazımı. Evet, aynen öyle. Yaşadığımız dünyanın, çevrenin değerini bilmeliyiz. Ayrıca dik durmalıyız bu mavi gezegene yapılan kötülüklere de.
Kış geliyor , gelecek…
O ünlü dizi filmin en ünlü cümlesi gibi oldu. Winter is coming. Şimdiki gençlik bilmez eskiden biz Y kuşağı ya da öncesi; hayat bilgisi dersimizde öğrenirdik. Mevsimleri, mevsim meyvelerini, sebzelerini. Öyle öğrenirdik ki hala aklımda söylediğimiz şarkı.
“Hep yeşildir elbiselerim. Bu rengi ben pek çok severim. İlkbaharı cicim. Çok sevdiğim için.”
Büyük büyük kartonlara resimlerini yapardık ya da kesip yapıştırırdık. Mesela benim çocukluğumda domates, yaz aylarında vardı sadece. Muz da kış meyvesiydi. Dünya kadar paran da olsa bulamazdın; ilaç niyetine bile.
E tabii durum böyle olunca o sevdiğimiz yaz lezzetlerini doya doya yiyebilmek için bazı yöntemler keşfetmiş eskilerimiz. Ayrıca kıtlık zamanları görmüşler, bir parça una muhtaç günler yaşanmış dünyada. Hem sahip olduklarımızı korumak, tasarruflu bir şekilde soğuk havalar gelince yiyebilmek içindi bu emeğin hepsi. (Yokluklar ve gelenekler dediğimizde; Geleneksel Et Saklama Yöntemleri , Türk ve Anadolu Mutfağı’nın Zamanda Yolculuğu ve Kaçamak Yapalım yazılarımızı da hatırlatmadan geçmeyelim. Bakarsınız; lazım olur 🙂 )
Şimdilerdeyse o bahsettiğim organikçi ablalar diyor ki; “her şey mevsiminde yenmeli.” Sonradan zorla oldurulmuş ürünlerden yapılan yiyecek ürünleri reddediyor onlar haklı olarak.
Çocukluğumdaki kışlık hazırlıklar…
Öncelikle mis kokulu kışlık hazırlıklar için bir etüd çalışması gerekir. En uygun, en taze, en iyisi nerden bulunur? Bu soruyu cevaplamak gerekir önce. Sonrasında mesela turşular ve konserveler için uygun büyüklükte, çeşit çeşit kavanoz alınır. Kapakları kaynatılır. Anneciğim domates suyu da yapardı, bazı tekel şişelerinin içine. Sonra tarhana kurutmak için örtüler, saklamak için torbalar hazır edilirdi. Salça için de kumaştan yaptığı bir torbası vardı babaannemin.
Biraz biraz özetledim işte bizim bahçede yapılanları.
Tarhana mutlaka olurdu.

Önce biraz ekşi kokulu mayalı hamur dururdu mavi leğenin içinde. Bir zaman sonra ufak parçalara bölünür, güneşin altındaki yerini alırdı. Sonra da iyice kuruyunca alır, ovalaya ovalaya una çevirirdik.
Ah o salça kokusu.

O domates suyunun kokusu. Benim en sevdiklerim gerçekten. Hala bayılırım salçalı ekmeğe. Kazanlarda kaynatır, doldururdu annem torbasına. Yavaş yavaş süzülürdü. İşte mis gibi salça. Domates suları da şişelere girdi mi biterdi bu fasıl. Ha unutmadan ben o salça yapılan bardak domatese de bayılır. Sokağımızın başında kurulan pazardaki domatesçilerin tezgahından alır üstüme silip temizler bir elimde tuzluk bir elimde domatesler öyle bir yerdim ki…
Sonra turşu faslı.

Çeşit çeşit… Yeşil domates, salatalık, lahana… Bazen sirkeli bazen limonlu. Ama illa ki kütür kütür.
Kıyma Turşu

Babaannem bir de kıyma turşu dediğim bir turşu yapardı. Adı o mudur bilmiyorum vallahi. Ama tadı hala damağımda, sanırım o kadar güzelini de yemedim. Karnıyarık gibi patlıcanı yarar, içine kıydığı sebzeleri doldurur, sonra da açılmasın diye kereviz sapıyla bağlardı.
Ve bir de reçeller, marmelatlar…

Annem pek güzel yapardı hepsini. Kızılcık marmeladı, mürdüm eriği marmeladı köydendi. Marmelat aynı zamanda sulandırılıp mis gibi meyve suyu da olurdu.
Ah ah… Nerede o eski kış hazırlıkları?
Şimdilerde evirildi çevrildi. Başka bir yöne doğru kaydı bu hazırlıklar. Kış geliyor dediğimizde genç kadınların aklına daha çok derin dondurucuya atılan ürünler geliyor. Tabii ki çok daha pratik, eskilere göre. Ve tabii ki ben bu iki neslin arasında sıkışıp kalmış hazır yiyici kadın olarak size asla tarif vermeyeceğim.
Bu iş önümüzdeki hafta yazacağı derin dondurucu dosyasıyla Kübra Şef’in işi. Kübra Şef size önerilerini sıralasın ama mutlaka benim gibi güzel yiyen bir gurmecan da olsun çevresinde. Zira kim neyi en güzel yapar onu da biz biliyoruz işte 🙂
Bereketli yaz, mutfaklarımızda kış mevsiminde de yaşasın.
Şimdiden mis gibi kışlık hazırlıklarına başlayın ve beni davet etmeyi de unutmayın… ❤